Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yıllarca “darbeci” diyerek Türkiye-Mısır ilişkilerini dondurmasına neden olan Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi’yi üçüncü defa seçilmesinden dolayı kutladığını Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı açıkladı. Türk dış politikasının son dönemlerde değişen koşullara göre akılcı manevralar kisvesinde sunulan u-dönüşlerinin örneği olan Sisi’ye seçim kutlamasına gelmeden önce hiç eskimeyen bir siyasi fıkrayı anlatmak isterim.
Fıkra bu ya, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in her seçimi yüzde doksanlarda oy oranıyla kazanmasına imrenirmiş. 1996 seçim kampanyası öncesi bunun sırrını sormuş. “Kolay” demiş Mübarek, “Ömer Süleyman’a söylüyorum, kampanyayı o yürütüyor, hallediyor”. Ömer Süleyman o dönem Mısır milli istihbarat örgütü El Muhaberat’ın başı. “Bize de yardımcı olur mu?” demiş Clinton. Mübarek de Süleyman’ı Clinton’a danışman olarak göndermiş. ABD’de seçim sonuçları açıklandığında görülmüş ki ABD başkanlığını yine yüzde 90 oyla Mübarek kazanmış.
Sisi son seçimi yüzde 90’la, pardon yüzde 89,65 ile aldı.
Hangi Sisi’ye kutlama?
Mübarek, yıllar boyu Mısır’ı istihbarat ve ordu desteğiyle yönetirken Sisi Askeri Yüksek Konsey’in en genç üyesiydi. Mübarek 2011’de Tahrir Devrimi sırasında Ordunun halkı bastırmayı reddetmesiyle 30 yıllık iktidarını kaybetti. Yerine 2012’de Mısır’da yapılan ilk serbest seçimlerle Müslüman Kardeşler destekli Muhammed Mursi seçildi. (Seçime katılma oranı yüzde 51 idi.)
Mursi’nin ilk icraatlarından biri, Mübarek’in Genelkurmay Başkanı Hüseyin Tantavi’nin yerine, dindar olduğu için zarar gelmez diye düşündüğü Sisi’yi getirmek oldu. Sisi 2013’te ABD’nin örtülü onayıyla Suudi Arabistan destekli bir darbeyle Mursi’yi devirdi.
Erdoğan, darbeci Mısır yönetimini tanımayacağını açıkladı; iki ülke de birbirlerinin büyükelçilerini istenmeyen kişi, “persona non grata” ilan etti. Sisi yüzde 40 katılımla yapılan 2014 seçiminde yüzde 97 oyla Cumhurbaşkanı seçildi. 2018 seçimlerinde bir demokratik zafer daha, yine yüzde 97.
Yıl 2019, 25 Eylül. Erdoğan ABD Başkanı Donald Trump’ın BM Genel Kurulu için Nev York’ta bulunan liderlere yemeğinde şeref masasında Sisi’ye de katıldığını görünce yemeği protesto etti, katılmadı.
Gül’e tepki göstermişti
Trump’ın masasını Sisi’ye tepki olarak protesto edişinden yaklaşık iki hafta sonra, 9 Ekim 2019’da, tam Türkiye’nin Suriye’de YPG/PKK güçlerine karşı Barış Pınarı harekatının başladığı gün Erdoğan Trump’tan küstah bir mektup alacaktı. Türkiye’nin diplomasi tarihinde kara bir leke olan mektupta ABD Başkanı Türkiye Cumhurbaşkanına “aptal olma” ve “kabadayılık yapma” gibi ifadelerle hitap ediyordu. Bu mektup zaten sallanmaya başlayan ekonomiye bir darbe daha vuracaktı.
Ama Erdoğan’ın Sisi’ye seçim kutlaması 2014’de dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Sisi nedeniyle çıkışını da hatırlattı.
Gül o zaman -Dışişlerine de danışarak- Sisi’ye içinde “tebrik” kalimesi dahi geçmeyen, seçim nedeniyle Türk halkından Mısır halkına iyi dilekler sunan kuru bir mesaj göndermişti. Erdoğan o zaman Gül’e tepki göstermiş, mesajı “anlamsız” ve kabul edilemez bulmuştu.
Sadece Mısır’la da değil
Türkiye’nin Mısır’la ilişkileri on yıl boyunca gerçekten kötü gitti. Mısır, Yunanistan, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve o ara Türkiye’nin arasının kötü olduğu kim varsa ilişkilerini genişletti. Türkiye-Yunanistan zıtlaşması üzerinden Akdeniz’in en büyük LNG terminalini kurdu. Türkiye ve Mısır, Libya iç savaşında karşı ordu saflarında bir vekaletler savaşı yürüttü.
Mısır’la barışma köprülerini kurmaya başlayan da Libya durumuna hâkim olan, o sıradaki MİT Başkanı, şimdi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan oldu.
Sonra Erdoğan gözünde hatırı büyük olan Katar Emiri Şeyh Temim devreye girdi, Dünya Kupası açılış törenine ikisini de davet edip barıştırdı. O arada zaten Erdoğan 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin finansörü dediği BAE Emiri Muhammed bin Zeyid ile de İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülen Suudi muhalif Cemal Kaşıkçı’nın cinayet azmettiricisi ilan ettiği Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile de barışmıştı. Hükümet yanlısı medyada bir anda BAE’den 20 milyar dolar, Suud’dan 20 milyar daha haberleri çıkmaya başladı. Gerçi ses var, görüntü yoktu ama u-dönüşlerinin gerekçesi olarak inandırıcıydı.
U-dönüşleri çoğaldıkça
Erdoğan daha geçenlerde bir süre önce “Benim için bitmiştir. Bir gece ansızın gelebiliriz” dediği Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’e (Ege’deki uçuşların görüşme masasında olduğu) dostluk mesajlarıyla gitti. Dostluk iyidir. Nitekim ABD Başkanı Joe Biden 14 Aralık’ta Erdoğan’a açtığı telefonda Yunanistan ziyaretinden olumlu bahsetti. Aynı telefonda Biden’ın “Siz İsveç’in NATO üyeliğini TBMM’den geçirin, ben de F-16’yı Kongre’den geçireyim dediğini Erdoğan’dan öğrendik.
Erdoğan’ın Sisi’ye seçim kazandığı için “hayırlara vesile olsun” kutlama telefonu açmanın elbette İsrail’in Gazze’de sivillere yönelik katliamını durdurma, Filistinlilere yardım ulaştırma gibi meşru bir gerekçesi ortaya konabilir.
Ama “Böyle mi olmalıydı?” sorusunu da sormamız gerekiyor. Sadece Sisi’ye telefon nedeniyle değil. U-dönüşü yapılan bütün konularda da. Mısır’dan Yunanistan’a ABD’den AB’ye kadar, sonradan geri dönülen bu sert çıkışlar çoğaldıkça Türkiye’nin dış politikadaki iddiaları da “Yapsın da görelim” diye karşılanmaya başlıyor.
Erdoğan’ın Sisi’ye kutlama telefonu o nedenle bu dış politika çizgisinin özeti gibi.
NOT:
21 Aralık 2023 saat 14:18’de güncellenmiştir