Seçimde asıl yarışın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için olacağı daha Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kampanyayı “Yeniden İstanbul” hedefiyle açtığından bu yana belliydi. Şimdi, seçime 10 gün kala bu yarış kıran kırana geçiyor. 1 Nisan’da galibin CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu mu, AK Parti adayı Murat Kurum mu olacağı belli değil. İmamoğlu’nu da Kurum’u da önce gösteren anketler henüz anketlerin hata payları içinde.
İstanbul seçimini İmamoğlu kazanırsa 1 Nisan’da başka bir Türkiye’ye uyanacağız, Kurum kazanırsa başka bir Türkiye’ye; ama her iki durumda da o Türkiye bugünkü Türkiye olmayacak.
1 Nisan’da İBB koltuğunun İmamoğlu ya da Kurum’un oturtacağının belli olmasına bağlı olarak, ikisi de bugünden farklı olacak iki senaryo var önümüzde.
Hem siyaset hem ekonomi bakımından. Önce siyaset.
Kurum kazanırsa, bu sadece Erdoğan’ın 2019’da 25 yıl aradan sonra CHP’ye kaybettiği İstanbul’u yeniden alma hedefine ulaştığı, ülke büyüklüğünde bütçesi ve imkânlarıyla İstanbul’u merkezi idarenin imkânlarıyla bütünleştirmesi anlamına gelmekle de kalmayacak.
Kurum’un kazanması aynı zamanda, siyaseten büyük ölçekte bir güç pekiştirmesi ve bütünleştirmesi anlamına da gelecek. Şöyle ki, Erdoğan’ın müttefiki MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de vurguladığı üzere, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yerel yönetimleri de kapsayacak şekilde ülkenin kılcal damarlarına dek işlemesinin kapısı 1 Nisan’da açılacak.
Bu perspektifin Erdoğan’ın da Bahçeli’nin de siyasi planlarında 2019 yerel seçimlerinden önce berraklaştığını söylemek zor. Önemi 2019’de İstanbul’un yanı sıra Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi büyükşehirlerin CHP’ye geçmesinin ortaya çıkardığı boşluk, ya da o belediyelerin imkânlarından mahrum kalındığında anlaşıldı.
İstanbul’da Kurum’un kazanması Erdoğan’ın Anayasa değişikliği yoluyla yürütme erkini denge denetleme mekanizmalarına daha da kapatması ve Bahçeli’nin desteğiyle yeniden ve yeniden aday olabilmesine de kapı açmış olacak.
Muhalefet ve medya da yeni bir döneme uyanacak bu durumda.
İmamoğlu kazanırsa, bu Kurum’un değil Erdoğan’ın kaybettiği şeklinde algılanacak. Bu Kurum’un suçu değil; böyle algılanmasını Erdoğan istedi. Ama bu sadece Erdoğan’ın 5 yıl aradan ve bir kez daha Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yine aynı kişiye bir kez daha yenildiği anlamına gelmekle kalmayacak. 1 Nisan’da İmamoğlu’nun İBB koltuğunu koruması Türkiye’de seçmenin yönetimde karşı dengeyi ve toplumun çoğulcu yapısını koruma arzusu da bulunuyor, yerel yönetimlerin de bütünüyle yürütme erkinin kontrolüne girdiği senaryoya karşı durma kararı da.
Ve İmamoğlu artık Türk siyasetinde Erdoğan’ı iki kaz alt etmiş bir siyasi lider olacak 1 Nisan’da koltuğunu korursa. Zaten iktidar partilerinin yanı sıra muhalefet partilerinin, hatta CHP içindeki bazı hiziplerin de İmamoğlu’na karşı çalışması da bunu gösteriyor. Çünkü İmamoğlu kazanırsa artık sadece CHP’nin değil Erdoğan-karşıtı muhalefetin doğal lideri olarak algılanacak. ve bu savaşçı özellikte bir lider olacak: İmamoğlu, Erdoğan’ın baktığında kendi yükselişini gördüğü kişidir: sadece yerleşik sisteme değil, kendi partisi içinde de mücadeleyle yükselmiş ve kendisini İstanbul’da kanıtlayarak tırmanmaya başlamıştı Erdoğan.
İmamoğlu’nun kazanması Türkiye’de iç siyasi dengelerin yeniden kurulması demektir.
Buna Anayasa değişikliği dahil. 1 Nisan’da İmamoğlu koltuğunu korursa bu Erdoğan-Bahçeli ittifakının Anayasa değişikliği halkoylaması kararını kolaylaştırmayacaktır.
Zaten Anayasa değişikliği halkoylaması önünde şu anda görünen bir büyük engel de ekonomik krizdir. Seçim ekonomisinin dümeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e verilen ekonomik krizden çıkış rotasını geciktirdiğini Şimşek de ve aslında Erdoğan da söylüyor.
Ekonomik krizden çıkış için Orta Vadeli Program, bütün kemer sıkma ve ekonomiyi soğutma önlemleriyle birlikte 1 Nisan’da yeni bir başlangıç yapacaktır. Gerçi Türkiye’nin 1 Nisan’da ekonomi boyutunda da yeni bir ortama uyanması İmamoğlu ya da Kurum’un kazanmasından bağımsız bir gerçek olarak karşımızda. Ama zaten ekonominin zorlayıcı koşullarına ek olarak, özellikle de muhalefet İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirleri elde tutuyorsa yeniden halkın önüne sandık koymak daha riskli olacaktır.
Ekonomik kriz 1 Nisan’da İmamoğlu ya da Kurum’un kazanmasıyla önümüze çıkacak iki ayrı senaryoyu da belirleyecek bir etken olacak.
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…