İstanbul, Adalar’daki ulaşım krizi devam ediyor. Protestolara katılanlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin tek yanlı bir kararla, Adalar’ın yapısına uygun olmayan boyutta elektrikli minibüsler kullanılarak çözülmek istemesine karşı çıkıyor. Bu kriz 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP’li Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat’a yüzde 55 oy veren CHP seçmeniyle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu karşı karşıya getirdi. Son olarak protestolara katılan romancı Ahmet Ümit, seçimlerde İmamoğlu’nu desteklemiş olduğu halde şimdi Adalıların “azmanbüs” adını taktığı minibüsler konusuna duyarsız kalmasını eleştirdi.
İstanbul Kent Konseyi Başkanı Tülin Hadi ise, karamsar değil ama mevcut yöntemin dışında bir yöntemle sorunun tarafların birbirlerinin ihtiyacını tam kavramamasından krize dönüştüğünü, “katılımcı diyalogla” da kolaylıkla çözüm bulunabileceğini düşünüyor.
“Ada sakinleri hiç ulaşım olmasın demiyor” diyor Hadi, “Yaşlı, engelli, çocuklu, hastaların ihtiyacını” var. (…) İtiraz, sit alanı olan bu özel yerleşimde kitle turizminin yarattığı yükün karşılanmasının kültürel mirasın sürdürülebilirliğinden daha öncelikli görülmesinden kaynaklanıyor.”
Ulaşım ihalesine başvuru olmayınca
Hadi’nin YetkinReport’un yazılı sorularına yanıtları şöyle:
– Adalar’daki minibüs krizi sizce neden çıktı?
– “İETT faytonların kalkmasından sonra tescilli araçları temin etmek ve ulaşımı bu araçlarla sağlamakla görevlendirildi. Ancak tabii ki tescilli araç bir anda çözümlenebilecek bir konu değildi ve aşamalandırıldı. Adalar’da faytonların artık kullanılmayacağı kararının alınmasından sonra ulaşım tescilsiz elektrikli araçlarla sağlanmaya başlandı. Her biri 12 kişi kapasiteli bu araçların yanı sıra 4’er kişi kapasiteli tescilli, yine İETT tarafından işletilen taksiler de filoya katıldı. UKOME tarafından tescilli araçların kullanımına geçilmek üzere de bir tarih belirlenmişti. İETT Genel Müdürü İrfan Demet, 27 Mayıs 2024 tarihinde Büyükada’da gerçekleştirilen toplantıda, belirlenen süre içinde tescilli araçları hazır etmek üzere açtıkları ihalelere başvuru olmadığını ve bu nedenle tekrar UKOME’de görüşerek süreyi uzattıklarını anlattı. UKOME’de alınan süre uzatımı kararı 30 Nisan’da sona ermiş bulunuyor.
İhtiyaçlar ve erişim zorunluluğu
“Öte yandan Adalar 1984 yılından bu yana doğal ve kültürel sit alanı olup, ulaşım ağı yaya yolu olarak tanımlı. Tescilli ve tescilsiz araç tartışması da burada devreye giriyor. Yolların yaya yolu veya taşıt yolu olarak tanımlanmış olması tescilli araçların kullanım kararını etkiliyor. Ada halkının büyük çoğunluğu da kültürel peyzajın sürekliliğini ve hafızalarındaki ada yaşantısının devamlılığının sağlanması isteğiyle kurul kararları ile uyumlu bir ulaşım alternatifi talep ediyor. Ada sakinlerinin ulaşıma dair bu talepleri ve önerileri İBB Şehir Planlama Müdürlüğü tarafından adalarda gerçekleştirilen Koruma Amaçlı Nazım İmar Plan Çalışması Strateji Belgesi’ne de dahil edilmişti.
Ada sakinlerinin talebi hiç ulaşım olmasın gibi anlaşılmamalı. Adanın eğimli topografyası bazı yerlere erişimi hakikaten zorlu hale getiriyor, yaşlı, engelli, çocuklu, hastaların ihtiyacının giderilmesine itirazları bulunmuyor, nitekim engelli, hasta ve yaşlıların ihtiyaçlarını karşılamak üzere hizmet veren araçlar var. Ki bu durumun da en iyi çözüme ulaşmak için gelişecek alanı var.
Kontrolsüz turizminin yükü
“İtiraz, sit alanı olan bu özel yerleşimde kitle turizminin yarattığı yükün karşılanmasının kültürel mirasın sürdürülebilirliğinden daha öncelikli görülmesinden kaynaklanıyor.
Sadece toplu ulaşımın ücretsiz olduğu bayram günlerinde değil, havanın güzel olduğu herhangi bir hafta içi günde bile duraklarda bekleyenlerin oluşturduğu kuyruklar uzayıp gidiyor.
Kontrolsüz turizm faaliyetinden, turizme dayalı ticaretten, kaldırım işgallerinden, ulaşımdaki başı bozukluktan şikayetçiler. Ada sakinlerinin akülü araçları, akülü korsan taksiler, bisikletler, İBB’nin tescilsiz elektrikli araçları, şimdi eklenen elektrikli minibüsler ciddi bir karmaşa yaratıyor. Kaldırımda adım atacak yer yok, ancak yoldan yürünebiliyor ve yolda yayalar tüm bu araçların arasında hareket ediyor.
Bir de minibüsler Türkiye’nin tasarım AR-GE’sindeki yetersizlikleri gösterdi, bunu eklemek isterim.
Bu upuzun açıklamayı bir kenara koyup, İBB’nin 2019’dan başlayarak Adalar’da düzeni ve planlamayı katılımcı biçimde gerçekleştirmek üzere beyanları, son olarak ulaşıma dair 27 Mayıs 2024’te Büyükada’da gerçekleşen toplantıda sunduğu ortak çözüm arayışı önerisine rağmen arife günü Adaya getirilen minibüsler ile Adalıların ve Adalı olmasa da minibüsü istemeyenlerin yaşadığı hayal kırıklığı ve eşitsizlik hissi diye özetleyebiliriz.”
Haklı-haksız diyerek çözmeyiz
– Adalardaki son durumu nasıl görüyorsunuz? Sizce kim haklı? Taraflar yalnızca İBB ve “azmanbüs” denilen araçları istemeyenler mi?
– “Haklı haksızdan gidersek çözüme ulaşamayız. Taraflar İBB ve minibüsleri istemeyenlerden ibaret değil. 4 Kasım 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile “Adalar ve Marmara Denizi” Özel Çevre Koruma bölgesi ilan edildi. Dolayısıyla merkezi yönetim de burada taraf. Nitekim, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan planlar geçtiğimiz aylarda askıya çıkartıldı. Bu planlarda da ulaşıma dair bir çözüm önerisi bulunmuyor, sadece geliştirilmesi gerektiğinden bahsediliyor.”
– Kriz öncesi ve sonrasında İBB ve Adalar ilçesindeki STK’larla kent Konseyi arasında bilgi/görüş alışverişi oldu mu?
– “Adalılar minibüslerin geleceğinden 2022 yılından bu yana haberdar. O günden bu yana itirazlarını dile getiriyorlar. Adalar Kent Konseyi’nin Ulaşım Grubu İBB ile minibüsler hakkında seçimlerden önce görüştü, ancak görüşmeleri seçimden sonra kesintiye uğradı, sürmedi.”
Yerel ve merkezi yetki karmaşası
– Kesintiye uğramasa ne önerirdiniz?
– “Daha önce yapılmış olan görüşmeler ve 27 Mayıs 2024’te adada gerçekleşen toplantı olumlu adımlar. Bu görüşmeleri sonuç almaya odaklı ortak bir süreç haline getirmeyi önerirdim. Adadaki minibüsler sorunu, karmaşık sorunlar yığınının görünür hale geldiği nokta. Kültürel miras, turizm, ulaşım, imar, çevre, planlama, hukuk, tasarım, hepsi bu meselenin içinde var. Buna bir de yerel ve merkezi kurumların yetki karmaşalarını ekleyelim. Bu tip karmaşık sorunlarda kısa, kesintili, muhataplara ayrı ayrı yapılan ziyaret ve görüşmelerle sonuç almak neredeyse imkânsız.
– Şimdi çözüm öneriniz nedir?
– “Yine aynısını öneririm. Çünkü şu anda Adalarda ciddi bir diyalog sorunu var.
Minibüsler: ciddi diyalog sorunu
– “Taleplerin, koşulların yapılabilirlik ve yapılamazlıkların karşılıklı olarak iyice anlaşılması gerekiyor. Mutabık kalınacak bir çözüme ulaşabilmek için ilgili tüm birimlerin eksiksiz olarak hazır bulunduğu bir katılım süreciyle karşılıklı diyaloğun başlatılması, eksiksiz bilgilendirmenin yapılması ve alınacak kararların itinayla himaye edilmesine ihtiyaç var.
Katılım süreci ile kastettiğim, toplanıp çalıştay yapalım, herkes aklından geçeni söylesin ve gerçekleştirmeye çalışalım gibi değil. Aynen proje üreten bir ekibin çalışması gibi belli aralıklarla bir araya gelinen, ortaya konan bilgi ve önerinin hazmedilmesi için yeterli süre aralıklarının bırakıldığı, o arada ilgili her katılımcının görevler üstlendiği “yaratıcı” bir ortak çalışma süreci.
İstanbul Kent Konseyi olarak benzer bir süreci Piyalepaşa Bostan Alanı’nda yürüttük, henüz tamamlanmış olmasa da epey yol alındı. Katılıma dair çok düşündürücü ve öğretici, mükemmele yakın bir deneyim oldu. Adalardaki minibüsler konusu boyutu büyüyor ama katılımın prensipleri değişmez.
Şu anda İBB’nin, sivil grupların önünde katılım için bir fırsat duruyor. İstanbul Kent Konseyi de zaten bu gibi durumların çözümü için var.”