Cahit Turhan, Türk teknik bürokrasisinin en köklü kurumlarından biri olan Karayolları Genel Müdürlüğü’nde “Kapıkule-Edirne Yolu (Edirne Kent Geçişi) Grup Şefliği emrinde mühendis” olarak 1985 yılında işe başladı.
Çeşitli kademelerde görev aldıktan sonra 2006’da Genel Müdür oldu. 9 yıl bu görevde kaldı, AKP’nin çok övündüğü ulaşım icraatlarına imza attı.
Sonra ne olduysa bu görevden alındı, Ekim 2015 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olarak atandı, iki ay sonra da Danıştay’a üye yapıldı. Orada da 10 ay kaldı ve 23 Temmuz 2016’da emekli oldu.
Cahit Turhan’la ilgili biyografik bilgilerde “Danıştay Üyeliğinden emekliliğinin ardından, Kuzey Marmara Otoyolu inşaatını üstlenen konsorsiyumun CEO’luğuna getirilmiştir” deniyor.
Yani Cahit Turhan, 2016 yılında Limak, Cengiz, Kolin ve Kalyon şirketlerinin ortalığındaki Kuzey Marmara Otoyolu işletmesinin en üst yöneticisi oluyor.
Cahit Bey neleri yapamazdı?
Burada bir duralım. Ve her ne kadar yasalarla başımız pek hoş olmasa da hatırlayalım:
Bizim mevzuatımızda Kamu Görevinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun diye bir metin var. 2531 sayılı ve 1981 tarihli (yani 12 Eylül dönemi mirası) bu metin 2007, 2008 ve 2018 yıllarında (yani AKP hükümetleri döneminde) kısmen değiştirilmiş, ama yasanın özünü oluşturan 2.madde aynen kalmış.
Bu madde kamu görevinde çalışanlara, görevden ayrıldıktan sonra iş yapma kısıtlaması getiriyor.
Madde 2 – Birinci madde kapsamına giren yerlerdeki görevlerinden hangi sebeple olursa olsun ayrılanlar, ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde hizmetinde bulundukları daire, idare, kurum ve kuruluşlara karşı ayrıldıkları tarihten başlayarak üç yıl süreyle, o daire, idare, kurum ve kuruluştaki görev ve faaliyet alanlarıyla ilgili konularda doğrudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alamazlar, taahhüde giremezler, komisyonculuk ve temsilcilik yapamazlar.
Şimdi, 2015 yılına kadar Karayolları Genel Müdürü olan Cahit Turhan, buradan ayrıldıktan bir yıl sonra, doğrudan bu Genel Müdürlüğün görev ve faaliyet alanına giren bir şirkete nasıl CEO olmuştur?
Ama sorular burada bitmiyor.
Nasıl Bakan oldu, neden alındı?
Cahit Turhan, 10 Temmuz 2018’de Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak görevlendiriliyor. Yani iki yıldır yönettiği şirketi denetleyen en üst kurumun başına getiriliyor. Bu görevde 21 ay kalıyor ve 27 Mart 2020’de Cumhurbaşkanlığı kararı ile “görevine son veriliyor.”
Görevine son veriliyor ama Cahit Turhan’ın becerikli kariyer yolculuğu son bulmuyor tabii. Kendisi, koltuğunda oturduğu Bakanlığın denetlediği Kuzey Marmara Otoyolu işletmesinin CEO’luğuna geri dönüyor.
Bu son görevin tarihine dair ben herhangi bir bilgi bulamadım, dolayısıyla 2531 sayılı yasanın lafzına (“görevden ayrıldıkları tarihten başlayarak üç yıl”) aykırı olup olmadığını hesaplayamadım, ama yasanın ruhuna aykırı olduğundan şüphem yok.
Bu son görevinde Cahit Turhan’ın aldığı ücretin ayda 1 milyon lira iddiasını da ortaya atanların kanıtlamasına, daha doğrusu herkesin kendi değerlendirmesine bırakalım.
Kenara bırakamayacağımız bir konu daha var.
Yönettiği şirkete Hazine garantisi mi?
CHP milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın ortaya çıkardığı Cahit Turhan’ın Bakanlık koltuğunda otururken, tam tarihiyle 16 Eylül 2019’de “İdare ve Görevli Şirketler Arasında 2 No’lu Mutabakname” ile, kısa süre önce CEO’luk koltuğunda oturduğu Kuzey Marmara Otoyolu şirketine ilave araç geçiş garantisi vermesi meselesi.
Yavuzyılmaz’ın kaynağı Sayıştay’ın Temmuz 2020 tarihli Karayolları Genel Müdürlüğü 2019 denetimine dair Taslak Raporu.
Yavuzyılmaz’ın hesaplamasına göre, 2020-2028 tarihleri arasında yapılan sözleşme değişikliği ile Kuzey Marmara Otoyolu’na 1,338,035,980 ilave araç geçiş garantisi veriliyor.
Rapordaki ifadeyle “Garanti edilen araç sayıları işletme süresi boyunca isteklilerin elde edeceği gelirin hesaplanmasındaki ana unsurlardan biridir. Garanti sayısının değiştirilmesiyle isteklilerin rekabet ettikleri ihale şartları da değiştirilmiş olmaktadır.”
Limak, Cengiz, Kolin ve Kalyon şirketlerinin ihaledeki rakipleri açısından yapılan bu değerlendirmeyi de şimdilik bir kenara bırakalım.
Şirket gibi yönetmenin faturası
Biz vatandaşlar için, araç geçiş garantisinin, Hazine’den, yani her birimizin ödediği vergilerden bu şirketlere yapılan ödemeler anlamına geldiğini ve ilave araç geçiş garantisiyle bu ödemelerin katlanarak artacağını bilmeyen kaldı mı halâ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan çeşitli vesilelerle “Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen… Bu ülke bu şekilde sıçramaz” demişti.
Devleti şirket gibi yönetmek Turgut Özal’dan beri sağ siyasetin pek sevdiği bir söylem. Ancak, kendi şirketi ve şirketin ortakları zararına iş yapan yöneticiyi ilk fırsatta kapının önüne koyan özel şektör kültürünün tersine, Türkiye’de bu söylem, böyle kirli anlaşmaların, çıkar hesaplarının, etik ihlallerinin üstünü örtecek bir slogan olmaktan öteye gitmedi.
Becerikli Bay Cahit Turhan yalnızca bir örnek.
Biz Mahfi Eğilmez hocamızın sözüyle bitirelim: “Asıl olan devleti devlet gibi, şirketi de şirket gibi yönetmektir.”