Fransa’da gerçekleşen son parlamento seçimlerinde muhalefetin beklenmedik zaferi sol kanatta büyük bir coşku ve ümit yaratırken Fransa siyasetini belirleyen öncelikli gündem “belirsizlik” olacak gibi görünüyor.
Fransız seçimlerinin ikinci turunda Jean-Luc Mélenchon liderliğindeki Fransa Boyun Eğmez Partisi’nin (La France Insoumise) başını çektiği Yeni Popüler Cephe (NFP) isimli sol ittifak, en fazla sandalye kazanan grup oldu. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un merkezci ittifakı Ensemble ikinci sırada yer alırken, Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi (RN) üçüncü sırada kaldı.
Bu sonuçlar, Fransa’nın siyasi tarihinde benzeri görülmemiş bir duruma yol açtı. Sol ittifak 182 sandalye kazanırken, Ensemble yüzde 168 ve RN ise 143 sandalye elde edebildi.
Macron’un kumarı ve “Cumhuriyetçi Cephe”
Fransız Cumhurbaşkanı Emanuel Macron Haziran ayında Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki başarısının ardından parlamentoyu feshederek erken seçim çağrısı yapmıştı.
Erken seçimlerin ilk turunda Le Pen’in yüzde 33 oy ile şok eden galibiyeti Fransız siyasetini sarstı. Bunun üzerine sol ve merkez partiler, aşırı sağ partiye karşı “Cumhuriyetçi Cephe” (front républicain) çağrısında bulundu ve seçmenlere sağın ilerlemesini engellemeye (faire barrage) çağırdı.
Kurulsaydı Le Pen’in hükümeti İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Fransa’da kurulmuş ilk radikal sağ hükümeti olacaktı. Bu stratejik işbirliği ile parlamentoda çoğunluğu elde eden Cumhuriyetçi Cephe aşırı sağın hükümeti kurmasını engellemiş oldu. Zaten Le Pen’e karşı stratejik ittifakla birleşen sol için de öncelikli gündem radikal sağın yükselişinin önlenmesi idi.
“Cumhuriyetçi Cephe” ve ittifak
Fransa’da aşırı sağın yükselişine karşı uyguladığı “cumhuriyetçi cephe” stratejisi ile sol ve merkez partiler birbirlerine karşı 306 bölgede 200 adayını geri çekti. Bu taktik, özellikle ikinci turda birçok seçim bölgesinde RN’nin karşısında sadece bir aday bırakılarak uygulandı. Üçüncü sıradaki adaylar RN karşıtı oyların bölünmemesi için çekilmeyi kabul etti.
Siyasi tercihleri ne olursa olsun seçmenler kalan tek adaya oy vererek aşırı sağın ilerlemesini engellemeye (faire barrage’a) davet edildiler. Böylece, birçok seçim bölgesinde sol ve merkez adayları birbirlerine karşı yarışmadı ve RN’nin karşısında güçlü bir aday kaldı. Bu taktik, seçmenlerin oylarının bölünmesini de engellemiş oldu.
Türkiye’de 2023 seçimlerinde en çok tartışılan konulardan biri seçimlerin ilk turunda çoklu adayla gitmek, sonuca göre adayları geri çekmek olmuştu. Fransada parlamento seçimleri de iki turlu çoğunluk sistemi ile yapıldığı için yerelde adayların geri çekilmesi ile böylesi bir strateji uygulamak mümkün oldu. Partiler sonuçlara göre seçim bölgelerinde stratejik olarak ikinci turda adaylarını geri çekti.
Koalisyon soru işareti
Dünya çapında bu gelişmeleri izleyenler için de sağ yükseliş karşısında muhalefetlerin neler yapabileceği tartışmalarına Fransız seçimleri bir örnek oluşturmuş gibi görünüyor. Ancak Fransız siyasetinde önümüzdeki dönem için yapılan yorumlarda en çok kullanılan kelime “kaos.”
Başbakan Gabriel Attal, seçim sonuçlarının ardından istifa edeceğini duyurdu. RN lideri Jordan Bardella, muhalefetin stratejisini “onursuz ittifak” olarak nitelendirirken, Marine Le Pen ise bu durumu “zaferin ertelenmesi” olarak değerlendirdi.
Aşırı sağın yükselişi durdurulmuş olsa da, hükümetin nasıl şekilleneceği ve hangi politikaların uygulanacağı büyük bir merak konusu.
Sol ittifak ve Macron Le Pen’in kazanmasını önlemek için seçimlerde işbirliği yapmayı ve taktiksel olarak oy kullanmayı kabul etti, ancak bu iki grup arasında Fransa’yı yönetmek için daha derin bir koalisyonun oluşması pek olası görünmüyor.
Jean-Luc Mélenchon liderliğindeki La France Insoumise sol ittifakın en büyük bileşeni. Mélenchon, seçim sonuçlarının Macron’a karşı açık bir ret olduğunu ve sol ittifakın hükümeti kurması gerektiğini savunuyor. Ancak Melanchon’un partisi, ülkeyi “başkanın liberalleri” birlikte yönetmeyi redderken, aynı şekilde Macron’un Başbakanı Attal da tarafının asla Mélenchon ile güç paylaşmayacağını söyledi.
Macron’un önünde, ya sol ittifakla bir koalisyon hükümeti kurma ya da uzmanlardan oluşan bir geçici hükümet atama seçenekleri bulunuyor. Alternatif olarak, Macron, Attal’ı başbakan olarak tutarak bir geçici hükümet atayabilir. İtalyan modelini benimseyerek, konsensüs sağlayan bir figürün altında bir uzmanlar ekibini aday gösterebilir.
Önümüzdeki süreç Fransız seçimleri sonuçlarının aşırı sağa karşı bir örnek olup olmayacağını sistem içinde sol ittifakların nasıl hareket edebileceği ile gösterecek.