Her gün yeni bir gündemle sınandığımız için doğalgaza yapılan zammı da unutuverdik. Halbuki, seçimlerle geçen son birkaç yılda doğalgaz fiyatlarının artırılmasından ziyade doğalgaz kaynakları bulunduğu müjdeleriyle karşılaşıyorduk.
BOTAŞ Genel Müdürlüğü, dağıtım şirketlerinin sattığı doğalgazın fiyatını, 01.08.2024 tarihinden geçerli olmak üzere konutlar için yüzde 38, küçük sınaî ve ticari işletmeler için yüzde 33,1 oranında artırdı.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın yıllara göre fiyat karşılaştırması, küçük işletmeler ve konutlara zam yapılırken, elektrik şirketleri ve büyük sermayeye indirim sağlandığını gösterdi.
Aşağıdaki tabloda görüleceği üzere BOTAŞ, 1 Ocak 2023 tarihinden bugüne, 18 ay içinde, gaz satış fiyatlarında elektrik üreticilerine yüzde 33, büyük sanayi kuruluşlarına yüzde 28 indirim (!) yaparken, konutlara yüzde 38, küçük sınaî ve ticari işletmelere yüzde 59 zam yapmıştır. Böylece küçük işletmeler, dev sanayi kuruluşları ile aynı fiyattan gaz satın alır hale gelmiştir.
Doğalgaz ödemelerinde yerel farklılıklar
Konutlarımızda Botaş’ın belirlediği bu fiyatların da üzerinde bedeller ödeyeceğiz. Örneğin Ankara’da Başkent Gaz 1 Ağustos’tan geçerli olmak üzere konutlar için satış bedelini 7,742031+ KDV= 9.29 TL/m³ olarak güncelledi.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, yıllık yaklaşık tüketime göre bazı kentler için konutların ödeyeceği doğalgaz bedelini de hesapladı:
Açlık sınırının ayda 20 bin TL’ye yaklaştığı, yoksulluk sınırının aylık 60 bin TL’yi geçtiği ülkemizde, 17 bin TL asgari ücretle ve son yapılan düzenleme ile 12 bin 500 TL ile yaşamlarını sürdürmeye çalışan milyonlarca emekçi ve emekli sadece doğalgaz için işte en az bu bedelleri ödemek durumunda olacak.
Enerji yoksulluğu artacak
Son yapılan doğalgaz ve muhtemelen yakında gelebilecek olan elektrik zamlarından sonra daha da derinleşen bir enerji yoksulluğu ile karşı karşıya kalacağız
AK Parti iktidarı döneminde ülkemizin gündemine giren enerji yoksulluğu sorununu tekrar hatırlamakta fayda var:
“Enerji yoksulluğu halkın bir kesiminin başta elektrik olmak üzere çağdaş enerji ürünlerine erişememe, bu hizmetleri kullanım olanağına sahip olamama halidir.”
Isıtma, soğutma, aydınlatma, yemek pişirme, ev aletlerini ve bilgi teknolojisini kullanma için gerekli düzeyde ve kalitede enerji ürünlerini satın alamıyorsak enerji yoksulu sayılıyoruz.
Enerji yoksulluğu kavramı ve AB’deki durum
Bu konuda çok güzel bir makaleyi, Makina Mühendisleri Odası’nın yayımladığı Türkiye’nin Enerji Görünümü 2024 kitapçığında bulabilirsiniz.
Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu’nun özetlediği şekliyle: Enerji yoksulluğu ilk kez 1990’lı yıllarda İngiltere ve İrlanda’da evlerini ısıtamayan yoksul aileler için “yakıt yoksulluğu” kavramı altında gündeme gelmiştir. Daha sonra kavram, Avrupa’nın farklı ülkelerinde bilimsel ve politik tartışmalara konu olmuştur. Enerji yoksulluğunu yaşayan hanelerin durumu zorlaştıkça, enerji fiyatlarının yüksekliğine karşı tepkiler ve enerji piyasalarının serbestleşmesine karşı toplumsal direnç de yükselmiş ve enerji yoksulluğuna çare bulma arayışları esas olarak AB’nin ve AB ülkelerinin siyasi gündemine yerleşmiştir.
Son yıllarda sadece AB’de değil tüm dünyada enerjiye erişimin temel bir insan hakkı olduğu giderek daha fazla kabul görmeye başlamış durumda. Çünkü, enerjiye erişimin olmamasının yoksulluğun devam etmesine neden olacağı, kalkınma fırsatlarını sınırlayacağı ve diğer insan haklarına zarar verebileceği bu nedenle de enerji yoksulluğuna karşı önlemler alınması gerektiği uluslararası düzeyde de kabul gören bir yaklaşım haline geldi.
Türkiye’de enerji yoksulluğu
Avrupa’nın enerji yoksulluğuna ilişkin stratejisinin unsurları Türkiye’ye yansımadığı gibi; Türkiye, enerji yoksulluğuna yönelik bir strateji kapsamında kendi tanımını, ölçüm ve izleme yöntemlerini de geliştirmedi.
Türkiye’de enerji yoksulluğu stratejik bir yaklaşımla değil, sosyal yardım programları kapsamında ele alınmaktadır. Bu yardımların kimlere verildiğine dair veriler ayrıntılı olarak açıklanmamakta ve genellikle seçim öncesi tepkileri önlemek amacıyla yapılmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile uygulamaya sokulan enerji yardımları, kamuoyuna bir insan hakkı ya da sosyal hak olarak değil Cumhurbaşkanının şahsi kararı ile verilen yardımlar gibi sunulmaktadır.
Enerji yoksulluğunu ölçmek için üç ana yöntem kullanılmaktadır:
- Harcama Yaklaşımı: Hane halkının harcama düzeyinin belirli bir oranının ölçüt kabul edilmesi ve enerji harcamaları bu oranın üstünde olan hanelerin enerji yoksulu olarak nitelendirilmesi.
- Doğrudan Ölçüm Yaklaşımı: Belirli bir enerji miktarının tüketimini eşik olarak belirleyip, bu eşik altında enerji tüketimi gerçekleştiren hane halklarının enerji yoksulu sayılması.
- Beyana Dayalı Yaklaşım: Kişinin barınma koşullarına ilişkin kendi beyan ettiği değerlendirmelere ve temel ihtiyaçları ne ölçüde karşılayabildiğine ilişkin tespitlere dayanması.
Türkiye’nin Avrupa içindeki enerji yoksulluğu göstergesi
EUROSTAT veri setleri, enerji yoksulluğuna dair diğer aday ülkelerin yanı sıra Türkiye’ye ilişkin bazı göstergeleri de sunmakta. Bu göstergelerden biri Beyana Dayalı Birincil Göstergeler kapsamındaki enerji yoksulluğunu ifade eden “evi yeterince sıcak tutamayan hanelerin oranı”.
- 2022 yılında Türkiye’de evini yeterince sıcak tutamayan hanelerin oranı yüzde 20,5 olup AB ülkeleri arasında Bulgaristan dışında en yüksek orana sahiptir.
- Bir diğer gösterge Beyana Dayalı Birincil Göstergeler kapsamındaki “enerji faturalarını ödemekte gecikmeler yaşayan hanelerin oranı”dır. 2022 yılında Türkiye’de enerji hizmetleri fatura ödemelerinde gecikmeler yaşayan hanelerin oranı yüzde %18,8’dir ve bu oran da Avrupa ortalamasının çok üzerindedir.
- Beyana dayalı ikincil göstergelerden bir diğeri “evinde sızdıran çatı, nemli duvarlar/ zeminler/temel ya da pencere çerçevelerinde veya zeminde çürüme” sorunlarından birine sahip olan nüfusun oranıdır. Bu oran Türkiye’de yüzde 34,7 ile AB ortalamasının iki katından fazla ve sadece Kıbrıs’tan iyi durumdadır.
- Enerji yoksulluğuna ilişkin ikincil göstergeler kapsamında bir başka EUROSAT verisi: “yoksulluk ve sosyal dışlanma altında olan kişilerin oranı”dır. 2021 yılında Türkiye’de yoksulluk ve sosyal dışlanma altında olan kişilerin oranı yüzde 34 iken AB ortalamasında bu oran yüzde 21,7’dir.
Enerji yoksulluğuna ilişkin karşılaştırmalı bu veriler AB ülkelerine kıyasla Türkiye’deki enerji yoksulluğunun ne kadar yaygın ve derin olduğunu göstermektedir.
Derin yoksulluk her alanda hayatımızda
Enerji yoksulluğu, ülkemizde giderek daha büyük bir sorun haline gelmektedir. Derin yoksulluk her alanda hayatımızda hissedilirken, enerjiye erişim de temel bir insan hakkı olarak kabul edilmeli ve bu konuda stratejik yaklaşımlar geliştirilmelidir. Enerji fiyatlarının yükselmesi, özellikle dar gelirli kesimleri ve emeklileri olumsuz etkilemekte, yaşamlarını sürdürmelerini zorlaştırmaktadır.