Muhtemelen çoğunuz izlememişsinizdir ama ben iş gereği izledim, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 9 Eylül kabine toplantısı ardından mutat halka hitabından söz ediyorum. Aklımda kalan şu: ekonomi iyi, ufuklarımız nurlu, başarı şu son dağın arkasında. O dağ Anayasa. Onu değiştirdik mi 22 yıldır çıkamadığımız düze çıkacağız.
Cumhurbaşkanı 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılında ağırlığı Anayasa değişikliğine vereceğini ilan etti. Mevcut Meclis aritmetiğine baktığımızda bunun anlamı hem partiler ekseninde hem de milletvekillerinin partiler arası trafiğinde epey saf değiştirmeye tanık olacağız demektir.
Ekonomiyle, adaletle biraz daha ilgilenseydik, Anayasa’yı daha yeni değiştirmiştik, 2017’de mükemmele ulaşmıştık filan demeden Anayasa konusuna geleceğim.
Ama önce güncel konulardaki çelişkili durumlara bakalım.
Narin cinayetini kapatmak isteyenler
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinin Tavşantepe köyündeki çocuk cinayeti hepimizin içini yaktı. Erdoğan dün tekrarladı katil bulunup cezalandırılana dek işi takip edeceğini. Takibi sürdüren onun yerine ve Anayasa uyarınca İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç.
Aileden de köyden de kötü kokular geliyor. Zavallı çocuğun cansız bedeninin aslında günler önceden bulunup yeniden yok edilmeye çalıştığı iddiaları yaygınlaşıyor. Yerlikaya ve Tunç elbette bizlerin dahi bildiğinden çok daha fazlasını biliyordur.
Soruşturmanın hedef kişilerine Cumhur İttifakı üyesi Hüda-Par yetkililerinin sahip çıkmasına giderse izler, sonuna dek gidilecek mi? Seçim bölgesine o köyün de dahil olduğu AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun sonradan düzeltir gibi yaptığı “Onlar dostlarımız, üstlerine gitmeyin” mealindeki sözlerini nereye koyacağız? Ya AK Parti Diyarbakır Milletvekili Suna Kepolu’nun adeta taziye değil düğüne gider gibi hatıra fotoğrafları çektirmesini? Bunlar güvenlik ve yargı yetkililerini cinayeti kapatma, belki birkaç yıl önce “merdivenden düştü” denilen ablası gibi ölümüne kaza süsü verme amacını taşıyor olamaz mı?
Gelelim teğmenlere
Doğrusu Erdoğan, 31 Ağustos’ta Kara Harp Okulu mezunu teğmenlerin -henüz resmen kaldırılmamış olan- önceki subay yemini edip “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atmasından sonra da Kara, Deniz ve Hava okul birincilerinin kız öğrenciler olmasını takdirle karşılıyor.
Dün de öyle yaptı. Hatta imam-hatip mezunlarının Önder Derneğindeki “temizleyeceğiz” konuşmasında da… Orada Hava Harp Okulu birincisi Teğmen İkra Kuyumcu’nun isminin dindar bir aile mensubiyetini göstereceğini de söyledi. Bence Erdoğan giderek daha çok İkra, Kübra, Abdülhamit ve Furkan’ları kendi arka bahçesinde görmemeye alışmalı.
Son dönemde Türkiye’nin kendi savunma ihtiyaçlarını kendisinin karşılama çabasına hız vermesi güzel de silahlı kuvvetler sadece yeni silahlardan oluşmuyor; onları kullanan asker ve subaylardan da oluşuyor. Türk Silahlı Kuvvetleri de Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Mustafa Kemal’in askerleri olmakla övünüyor. Anayasa dahil, değiştirilmeye çalışılan bu mudur?
Erdoğan dün Atatürk’ün kullandığı Cumhurbaşkanlığının Savarona yatını tamir-bakım sonrası teslim alırken, son gelişmelere üzüntüsünden istifayı düşündüğü fısıldanan MSB Yaşar Güler’le bu konuları da konuşmuştur elbette.
Ekonomi ve Anayasa
Ekonomide iyiye gidiyormuşuz. İhracat rakamları harikaymış. Cumhurbaşkanı söyledi. Son birkaç yıldır her hafta olduğu gibi enflasyonun yakında yeniden tek hanelere ineceği müjdesini de verdi. Oysa yardımcısı Cevdet Yılmaz daha birkaç gün bunun en erken 2027 sonunda mümkün olabileceğini söylemişti, Orta Vadeli Program takdiminde.
Dış politikadaysa şu İslam ülkeleri Filistin davasına biraz daha sahip çıksa çok daha iyi sonuçlar alacağımızı anladım Erdoğan’ın konuşmasından.
Yargı meselesinde gayet çelişkili bir tutum içinde iktidar. Bir yandan Türkiye’de yargının daha önce hiç olmadığı kadar bağımsız ve tarafsız çalıştığını söylüyor. Cumhurbaşkanımız bunu yeni “Adalet Saraylarının” yapılmış olmasına da bağlıyor.
Diğer yandan yargıdaki sorunların ancak mevcut Anayasa’da iki yüksek yargı makamının (Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay) tanımlanmış olmasından kaynaklandığı iddiasında.
İyi de 2017 halkoylaması öncesi bu Anayasanın yazı kurulu değil mi şimdi değişmesi gerektiğine öncülük edenler.
Siyaset yargıdan elini çekse ve çıkar örgütlerinin elini çekmesini de sağlasa ekonomi de düzelecek oysa.