Artık gündemi halkın geçim sıkıntısından, ekonomiden saptırma hamlesi olarak dahi sayamıyoruz daha resmen açıklanmadan bıktıran yeni Anayasa tartışmalarını.
Halkın umurunda değil yeni Anayasa, herkes amacın Cumhurbaşkanına dördüncü adaylık yolu açmak için yeni Anayasa istendiğine inanıyor. Ama geçim sıkıntısı milyonların umurunda. Yeni hafta başlıyorken milyonların hafta sonunda bir bardak suda koparılan Anayasa’nın üçüncü maddesi tartışmasını konuşacağını mı sanıyorsunuz?
Milyonlarca insan AK Parti TBMM Grup Başkanı Abdullah Güler’in kredi kartlarından adı vergi olmayan vergi kesilmesi için Meclis Başkanlığına teklif verilmesini konuşuyor.
Saptırma girişimleri boşuna
Siyaset algı işidir. Kredi kartlarından, gayrı menkul ve araç alım satımından, hatta elektronik saat alımından Savunma Sanayi Destekleme Fonuna pay kesileceğini tam da TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in gözünü Türkiye’ye diktiği sözleri ardından söyledi. Böylece, buna karşı çıkanlara “Vatan savunmasına mı karşısın?” türünden bel altı saldırılacağı belli olduğu halde, yurttaşlar da iki ile ikiyi kendilerince toplayıp sırf adı vergi olmayan bu vergiyi dayatmak için gözlerinin İsrail’le korkutulmak istendiği sonucuna vardı.
Zaten ona inanan da pek çıkmamıştı; kimsenin aklı komşularına zorbalığı hak gören İsrail’in tutup Türkiye’ye saldırmak isteyeceğini kesmemiş, doğru ya da yanlış bunu hükümetin gündem saptırma girişimi olarak algılamıştı.
Şimdi dönüp dolaşıp Anayasa tartışıyoruz.
Önce Cumhur İttifakının Cumhuriyet ve laiklik karşıtı üyesi Hüda-Par, ilk dört madde değişmelidir dedi. Millet ayaklandı. Karşı çıkanların başında, olması gerektiği üzere TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş geliyordu.
Şimdiyse üçüncü madde üzerine bir bardak suda koparılan fırtına Kurtulmuşun bir konuşmasıyla başladı.
Devletin tepesinde tartışma
Kurtulmuş’un 10 Ekim’de Gazi Üniversitesinde yaptığı konuşma -belki de herkesin dikkati kredi kartı vergisine yoğunlaştığı için 12 Ekim’de gündeme düştü, 13 Ekim’de tepkiler yağmaya başladı.
Meclis Başkanı “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” tabirinin “Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü” şeklinde değişmesi gerektiğini söylüyordu. Tabir doğrudan Anayasa’nın üçüncü maddesinde yer alıyordu ve medya da bu yönüyle öne çıkardı.
Oysa Kurtulmuş daha birkaç gün önce ilk dört maddenin tartışılmasına set çekmişti. Başta CHP lideri Özgür Özel, muhalefet partileri, Barolar ayağa kalktı ama en dikkat çekici tepki Cumhurbaşkanlığından geldi.
Erdoğan’ın Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum Türkiye Cumhuriyeti devletinin “ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” ifadesinin tartışmaya açılmasının “hem yersiz hem sorunlu” olduğunu yazdı “X” hesabında. İlk dört maddenin diğer esasları gibi bu konu da tartışma dışıydı.
Hemen arkasından Kurtulmuş, Cenevre’deki Türk derneklerini ziyaretinde, konuşmasında “Üçüncü Madde ile ilgili bir şey geçmediğini” söyledi; bu bir algı operasyonuydu.
Algı operasyonunu kim yaptı?
Öte yandan Cumhurbaşkanlığı tepki göstermişti; bu gündem saptırma manevrası olmayabilir miydi?
Bir yandan AK Parti, bu defa MHP’nin desteğiyle Kürt sorununda yeni bir hamle yapacağı izlenimi verip bunu yeni Anayasaya bağlıyor, diğer yandan Anayasa konusunda başta MHP’nin karşı çıkacağı bir tartışma medya üzerinden yürütülüyordu.
Üstelik bu tartışma Erdoğan’ın hem kabine hem AK Parti yönetiminde ciddi değişikliler yapacağı haberlerinin yayıldığı bir dönemde alevleniyordu. Belli ki 31 Mart 2024 seçimlerindeki yenilginin faturasını Erdoğan aylar süren çalışma ardından bazı kişilere, bazı ekiplere kesecekti.
Ortada Kurtulmuş’un söylediği gibi bir algı operasyonu varsa, bu operasyonun daha yüksek ihtimalle iktidar saflarından kaynaklandığını söylemek mümkün. AK Parti içinden birileri Kurtulmuş’un son zamanlardaki denge unsuru rolüyle öne çıkmasından rahatsızlık duymuş olabilirdi ama Kurtulmuş’u da -üçüncü madde sözünü etmese de- üçüncü maddede yazılı ifadenin değişmesinin zaruri olduğu kimse zorla söyletmemişti herhalde.
AK Partide neler oluyor?
CHP ile AK Parti arasında örgüt-içi meselelerde bir fark var. CHP’de her şey canlı yayında olup bitiyor. AK Partide ise Erdoğan’dan çekinme baskın geliyor ama işte bazen böyle umulmadık zamanda, umulmadık konuda patlayabiliyor.
Bakıyorsunuz ilk bakışta saptırma operasyonu zannedilen gelişmelerin altından bambaşka çekişmeler çıkabiliyor.