Açık Radyo, 30 yılı aşkın süredir Türkiye’nin entelektüel ve kültürel hayatında önemli bir yer edinmiş, bağımsız bir ses olarak yayın yapıyordu. Ancak, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) 11 Ekim 2024’te karasal yayın lisansını resmi olarak iptal etti. Bu karar, 03 Temmuz 2024 tarihli RTÜK toplantısında alınmıştı, ancak yürütmeyi durdurma kararı nedeniyle daha önce tebliğ edilmemişti. Ne yazık ki, Ankara 21. İdare Mahkemesi’nin 27 Eylül 2024 tarihli kararında yürütmeyi durdurma talebi reddedildi ve bu iptal kararı yürürlüğe girdi.
Bu gelişme, sadece Açık Radyo’nun değil, onun temsil ettiği çok sesliliğin ve özgür düşüncenin de doğrudan kısıtlanması anlamına geliyor. RTÜK’ün bu kararı, Türkiye’de basın ve yayın özgürlüğüne karşı ağır bir müdahale. İklim krizi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çok kültürlülük gibi konularda sesini duyuran Açık Radyo’nun susturulması, toplumsal hafızamıza kazınan önemli bir radyo istasyonunun kaybıdır.
Açık Radyo’nun kapatılması ve Dar Koridor
Daron Acemoğlu’nun “Dar Koridor” teorisi bu noktada özgürlüğün ne anlama geldiğini ve nasıl şekillendiğini sorgulamak için güçlü bir rehber sunuyor. Acemoğlu, geçtiğimiz günlerde Nobel ödülü alarak ülkemize büyük bir gurur yaşattı. Ulusların çöküşü üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Acemoğlu, “Dar Koridor” adlı eserinde özgürlüğün sadece “insanın yapmak istediğini yapabilmesi” olmadığını, bunun dar bir tanım olduğunu vurgular. Özgürlüğün asıl anlamı, bireyin yapmak istediklerini gerçekleştirebilmesi için gerekli kaynaklara, devletin kurumsal desteğine ve toplumun sınırlamalarına sahip olup olmamasıyla ilgilidir.
Acemoğlu’nun bu teorisi, bugün radyo gibi toplumun sesini duyuran araçların önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Özgürlüğü artırmanın yolu, devleti zayıflatmak ya da sınırsız bireysel özgürlük sunmak değil, devletin kurumlarını kullanarak toplumsal çeşitliliği ve çok sesliliği desteklemektir. Ancak Açık Radyo’nun 30 yıllık lisansının iptali, bu geniş özgürlük tanımına tamamen ters düşüyor. Çok sesliliğe ve toplumsal çeşitliliğe saygı duyan bir yayın organının susturulması, özgürlüğü daraltmak ve toplumsal bilinci sınırlamaktır. Hatta toplumun belli bir kesimini bu dar koridorun tamamen dışında bırakmaktır.
Radyo yayıncılığının tarihsel ve kültürel önemi
Bu gelişme, özgürlüğün anlamını tekrar sorgulamamıza neden oluyor. Acemoğlu ve James Robinson’ın “Dar Koridor” kavramında belirttiği gibi, özgürlüğe ulaşmanın yolları kapatıldığında toplumlar derin bir krizle karşı karşıya kalır. Radyo gibi platformların susturulması, yalnızca dinleyiciler için değil, toplumun geniş kesimleri için derin bir kayıp anlamına geliyor. Hele ki Açık Radyo’nun çok sesliliği, toplumsal çeşitliliği ve iklim krizine karşı farkındalık yaratmayı amaçlayan misyonu göz önüne alındığında, bu kararın sonuçları daha da dramatik hale geliyor.
Türkiye’de radyo yayıncılığı, 1927 yılında başlamış, Cumhuriyet’in sesini en uzak köylere ulaştırma amacıyla önemli bir iletişim aracı haline gelmiştir. Radyo, sadece bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda toplumsal dayanışma ve ortak değerlerin pekiştirilmesinde kritik bir rol oynamıştır. Bugün bile, radyo geniş kitlelere ulaşabilen demokratik bir platform olma özelliğini korumaktadır.
Açık Radyo, bu köklü radyo geleneğinin modern bir temsilcisi olarak dünya çapında sosyal ve çevresel meselelerde farkındalık yaratan bir mecra olmuştur. RTÜK’ün aldığı bu iptal kararı, sadece Açık Radyo’nun sesini kesmekle kalmıyor, aynı zamanda toplumun geniş kesimlerine hitap eden önemli bir platformu da kapatıyor.
Dar Koridor’un eşiğinde bir umut
Bir Açık Radyo programcısı olarak, bu karardan dolayı büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı belirtmeliyim. Ancak bu kararın geçici olduğuna inanmak istiyorum, belki de bilinçaltımda kararı reddediyorum. Toplumumuzun çeşitliliği koruyarak bilgiye ulaşmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacı var, özellikle de iklim krizi ve biyolojik çeşitliliğin tehlike altında olduğu bu dönemde. Dar koridorun eşiğindeki bir umuttan başka söylenecek daha fazla ne var ki?
Açık Radyo’ya selam olsun, her zaman özgür ve her zaman açık!
İklim krizinden sosyal adalete Açık Radyo’nun sesi neden önemli?