Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Türkiye, Türkiye’den büyüktür” dedirten Suriye gündeminde kaynayıp gitmemesi gereken iki endişe kaynağından söz edeceğim.
Birincisi, Abdi Ipekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın Akit TV’ye çıkartılarak cinayetini haklı göstermeye çalışması, terörizmi övmesi ve gazeteci Sedat Ergin’i açıkça hedef göstermesi karşısında ne yargı ne de RTÜK’ün harekete geçmiş olmasıdır. Kendini Mesih ilan ederek deli numarasıyla ağzına geleni söyleyen, önüne geleni ölümle tehdit eden bu katilin bir ulusal kanalda konuşturulması Türkiye Gazeteciler Cemiyetince kınanmıştır.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin harekete geçmek için neyi beklemektedir?
İkincisi, Erdoğan ve AK Parti hükümetinin Suriye’de Esad rejiminin devrilmesiyle yükselen beğeni puanlarını, asgari ücret ve emekli maaşlarını sendikaların taleplerinin altında tutmaya tahvil etmesi ihtimalidir. Bu durum asgari ücretin çok az üzerinde olsa da maaş alan emekçileri daha da fazla etkileme ve işsizliği arttırma potansiyeli taşımaktadır.
“Türkiye Türkiye’den büyüktür”
Gelelim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye Bilimler Akademisi ödül töreni konuşmasında “Türkiye, Türkiye’den büyüktür” çıkışına.
Sabah gazetesine manşet olan bu sözlerin sadece etki alanı cinsinden mecazi anlamı bulunmuyor; Cumhurbaşkanı doğrudan Türkiye‘nin kilometre kare cinsinden yüzölçümüne atıfta bulunuyor.
Suriye’de Esad rejiminin HTŞ tarafından yıkılmasını Suriye siyasetinin baştan beri doğruluğuna kanıt sayan AK Parti yönetimi, konu ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın HTŞ’yi Türkiye’nin kurdurup yönettiği iddiasını ise yalanlamaktadır.
Trump bir yandan Erdoğan’ı “çok akıllı adam” diye överken, Türkiye’nin HTŞ aracılığıyla Suriye’ye “çöktüğü” suçlamasında bulunmakta, “anahtar Türkiye’de” de diyerek de olabilecek her türlü olumsuzluğu Türkiye’ye fatura etme niyetini göstermektedir.
Bunun bir boyutu da Ankara’nın bir numaralı önceliği olan Suriye’deki PKK varlığıyla mücadeleyi frenlemeye çalışmaktır.
Kapasite ötesi riskler
Erdoğan’ın “Türkiye, Türkiye’den büyüktür” sözü, her fırsatta -doğru olarak- yinelediği “kimsenin toprağında gözümüz yok” söylemini zayıflatma potansiyelini taşımaktadır.
Diğer yandan Avrupa Birliğinin Suriye’ye bakınca sadece göçmen konusunu görmesi, her şeyi Türkiye’ye para vererek çözeceğine inanması AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in son ziyaretiyle daha da açığa çıkmıştır. “Büyük bir mutlulukla” diyerek ilan ettiği 1 milyar avroluk destek bir kibir gösterisidir. Türk halkının AB’den beklentisinin vize kolaylığı olduğunu gayet iyi bilmesine rağmen AK Parti hükümetinin de konuyu sürekli para desteği zemininde görmesi Türkiye’nin tezlerini yaralamaktadır.
Bütün dünyanın Trump’ın 20 Ocak’ta iktidarı devraldığında açacağı sayfalara göre pazarlık konumunu yükseltmeye çalıştığı açık. Türkiye’nin de bu fırsatı değerlendirmek istemesi normal. Normal olmayan, ABD ve AB dolduruşuyla, hesaplanmamış, kapasite ötesi risklerin almaktır. Kaçınılması gereken odur.