

Cenevre’de yapılan Kıbrıs görüşmelerinde Türk tarafı egemen eşitlikten taviz vermedi. Türk ve Rum cumhuriyetleri arasında dört yeni sınır kapısı açılması dışında somut sonuç çıkmasa da beşli görüşmelerin devamı, Temmuz’da yeniden yapılması kararlaştırıldı. (Foto: Knews)
Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla 17-18 Mart 2025 tarihlerinde Cenevre’de düzenlenen gayrı resmi, beş taraflı (*) Kıbrıs konferansı, tarafların temel pozisyonlarını tekrarladığı ancak kapsamlı müzakerelere geçiş için ortak bir zemin bulunamayan bir toplantı olarak kayda geçti. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, görüşmelerin ardından sürecin devam edeceğini belirterek Temmuz ayında yeni bir konferans düzenleneceğini duyurdu.
Toplantının en somut çıktısı, Kıbrıs’ta dört yeni geçiş noktasının açılması kararı oldu. Bunun yanı sıra Gençlik Komitesi’nin kurulması, iklim değişikliği alanında iş birliği sağlanması, mezarlıkların yeniden inşası ve ara bölgeye güneş enerjisi panelleri yerleştirilmesi gibi güven artırıcı önlemler konusunda uzlaşıya varıldı. BM’nin süreci yönlendirmek üzere bir özel temsilci ataması beklenirken, bu konuda henüz bir isim açıklanmadı.
Türk tarafı taviz vermedi
Ancak, Türk tarafı, iki devletli çözüm dışında herhangi bir modelin müzakere edilmesini reddederek federasyon modeline dayalı bir sürecin mümkün olmadığını net bir şekilde vurguladı.
“İki devletli çözüm dışında müzakere yapmayacağız” diyen KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, konferans boyunca Türk tarafının egemen eşitlikten ve uluslararası tanınmadan taviz vermeyeceğini açıkça belirtti. Tatar, federasyon temelinde müzakerelerin artık bir anlam ifade etmediğini, 2004 Annan Planı referandumu ve 2017 Crans-Montana müzakerelerinin federasyon modelinin başarısızlığını ortaya koyduğunu hatırlattı.
Federasyon çözüm getirmiyor
Tatar’ın vurguladığı temel noktalar şunlardı:
- Federasyon Modeli Başarısız Oldu: 50 yılı aşkın süredir devam eden müzakere süreçleri, federasyon temelinde çözüm üretemedi.
- Egemen Eşitlik Olmadan Müzakere Yok: KKTC’nin tanınmadan bir müzakereye başlaması, Kıbrıs Türk halkının haklarının gasp edilmesi anlamına gelir.
- BM’nin Tarafsızlığı Sorgulanıyor: BM’nin ısrarla federasyonu tek çözüm olarak sunması, Kıbrıs Türk halkının iradesini yok saymak anlamına geliyor.
- Türkiye’nin Desteğiyle Yeni Diplomasi Hamlesi: KKTC, Ankara’nın desteğiyle uluslararası alanda tanınma sürecini hızlandıran yeni bir dış politika sürecine girmiş durumda.
Dört yeni sınır kapısı
Cenevre görüşmelerinde adada dört yeni geçiş noktasının açılması konusunda uzlaşı sağlandı. Her iki taraf, kendi belirlediği iki geçiş noktasında süreci yönetme hakkına sahip olacak.
Türk Tarafının Belirlediği Geçiş Noktaları:
- Mia Milia (Haspolat) Geçiş Noktası: Lefkoşa’nın doğusunda bulunan bu bölge, günlük ticaret ve ulaşımı büyük ölçüde kolaylaştıracak.
- Louroujina (Akıncılar) Geçiş Noktası: KKTC’ye bağlı Akıncılar köyü ile GKRY’ye bağlı Lympia bölgesi arasında bağlantı kurularak, Kıbrıslı Türklerin güneyle erişimi hızlandırılacak.
Bu noktalar, Kıbrıslı Türklerin günlük yaşamını iyileştirmek ve KKTC ekonomisine katkı sağlamak amacıyla stratejik olarak belirlendi. Rum tarafının önerdiği transit geçiş noktaları, Kıbrıs Türk tarafına doğrudan fayda sağlamadığı için kabul edilmedi.
Türkiye ve Yunanistan’ın tutumları
Konferansa Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yunanistan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis ve İngiltere’nin Avrupa’dan Sorumlu Bakanı Stephen Doughty katıldı.
– Türkiye, KKTC’nin tanınmasını merkeze alan yeni bir sürecin başlatılmasını destekledi.
– Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi federasyon modeline bağlılıklarını bir kez daha teyit etti.
– AB, müzakerelere resmen davet edilmemekle birlikte gözlemci olarak katıldı.
Temmuz’da ne bekleniyor?
Cenevre’deki görüşmelerin ardından Temmuz ayında ikinci bir toplantı yapılacak. Bu toplantıda şu başlıklar öne çıkacak:
- Yeni geçiş noktalarının açılmasının etkileri değerlendirilecek.
- BM Özel Temsilcisi’nin raporu değerlendirilecek.
- Türkiye ve Yunanistan’ın sürece dair atacağı adımlar gözlemlenecek.
- Taraflar arasında güven artırıcı önlemlerin sonuçları analiz edilecek.
Ancak, Türk tarafının egemen eşitlik temel almayan hiçbir müzakereyi kabul etmeyeceğini açıklaması, Temmuz’daki konferansın siyasi müzakerelere dönüşmesini zorlaştırıyor.
İşbirliği sınırlı kaldı
Cenevre görüşmelerinin ardından ortaya çıkan en net sonuç, Türk tarafının iki devletli çözüm konusundaki kararlılığını teyit etmesi ve müzakere sürecinin ancak egemen eşitlik temelinde ilerleyebileceğini vurgulaması oldu.
BM ve Rum tarafının federasyon modelinde ısrar etmesi, kapsamlı bir müzakere sürecinin başlamasını engelleyen en büyük faktör olarak öne çıktı. Türk tarafı, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm için enerji, su ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda ortak bir komisyon kurulmasını önerdi. Ancak, Rum lider Nikos Hristodulidis, bu öneriyi hemen reddederek kapsamlı ekonomik işbirliği alanlarının gelişmesini şimdilik engelledi.
Bu durum, iki taraf aFrasındaki işbirliği modelinin şu aşamada sadece belirli konularla sınırlı kalacağını gösteriyor. Özellikle enerji ve doğal kaynaklar gibi stratejik konularda ortak hareket edilmemesi, Kıbrıs sorununun çözümünden bağımsız olarak, yan yana yaşamanın modalitesini oluşturma sürecinin de yavaş ilerleyeceğini ortaya koyuyor.
Cenevre yine de faydalı oldu
Ancak, geçiş noktalarının artırılması ve çeşitli teknik komitelerin oluşturulması gibi güven artırıcı önlemler, çözüm olmasa da tarafların pratik işbirliğini geliştirebileceği bir çerçeve sunuyor. Cenevre görüşmeleri, her ne kadar tarafların nihai çözüm konusundaki pozisyonlarını değiştirmese de gelecekte iki toplumun yan yana nasıl yaşayabileceğine dair yeni bir modelin temelini atmış oldu.
Önümüzdeki süreçte Türk tarafı, egemen eşitlik temelinde diplomatik çabalarını sürdürerek, KKTC’nin uluslararası alanda daha fazla tanınırlık kazanmasını hedefleyecek. Temmuz’daki görüşmelerin, taraflar arasındaki sınırlı işbirliği alanlarını nasıl genişleteceği ve sürecin nasıl şekilleneceği konusunda belirleyici bir rol oynaması bekleniyor.
Cenevre görüşmelerinin en büyük sonucu, federasyon seçeneğinin artık Kıbrıs Türkleri için geçerli bir model olmadığı gerçeğinin netleşmesi oldu. Bunun yerine, sınırlı işbirliğiyle yan yana yaşamanın dinamiklerinin yerleşmeye başladığı bir süreç şekilleniyor.
Not:
(*) Beş taraflı Kıbrıs görüşmeleri BM Genel Sekreteri gözetiminde, Kıbrıs Türk ve Rum cumhurbaşkanları, Türkiye ve Yunanistan dışişleri bakanları ve İngiltere diplomatik temsilcilerinin katılımıyla yapılıyor.