

Mansur Yavaş ve Özgür Özel Saraçhane’deki protesto gösterisinde birlikte hitap ederken. Sokağı kışkırtma aranıyorsa başka yerlere de bakılmalı. İş CHP başına kayyım atamaya varır mı?
20 Mart Nevruz gecesi Türkiye’nin hemen hemen bütün büyük şehirlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını protesto gösterileri vardı.
İstanbul’da Saraçhane’de buz gibi havaya rağmen toplanan on binlerce kişiye hitap eden CHP lideri Özgür Özel “Sokak” diyordu; “Artık kimse bizden salon siyaseti beklemesin”. CHP 34 ilde İmamoğlu protesto mitingleri örgütleme kararı almıştı. Saraçhane’de CHP otobüsünün üzerine çıkan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, belki de siyasi hayatının en etkileyici konuşmasında Anayasal protesto hakkından söz ediyor, müdahaleye başlayan polislere “Yapmayın, onlar sizin evlatlarınız, kardeşleriniz” diye sesleniyordu.
Ankara’nın zehir gibi soğuğunda, gecenin bir vakti ODTÜ’de polisin üzerlerine su ve biber gazı sıktığı öğrencileri daha fazlasından korumak için CHP genel merkezinden milletvekilleri araya giriyordu.
Peki, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını protesto eden öğrencilerin, İzmir’den Trabzon’a dek sokağa çıkan ahalinin hepsi İmamoğlu hayranı oldukları için mi polisle karşı karşıya gelmeyi göze alıyordu? Yoksa artık demokrasinin asgari koşulu olan yönetimleri seçimle değiştirme haklarının tehlikeye düşmesine mi karşı duruyorlardı?
Bahçeli hem PKK hem CHP’ye
Protesto gösterilerinin devam ettiği sıralarda MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 21 Mart Nevruz Bayramı mesajı yayınlandı. Mesajın aynı yere çıkan iki hedefi vardı.
Medyada öne çıkan kısmında Bahçeli, PKK’ya silah bırakıp kendisini feshetme kongresi için yer gösteriyor, zaman veriyordu. Tümü ağır suçlardan aranan PKK yöneticileri sınır ötelerinden Muş’un Malazgirt ilçesine gelip 4 Mayıs’ta DEM Partili Belediye başkanının ev sahipliğinde Kongre yapmalıydı.
Diğer hedefte CHP vardı: “Sivil darbe iftirası” ve “Saraçhane oyunlarıyla” milleti sokağa dökerek asıl PKK’nın Türkiye’ye tehdit olmaktan çıkarılması sürecini baltalamak istiyordu. “Suç örgütü mahiyeti kazanan belediye çetesine” sahip çıkmayı bırakıp eylemlerine derhal son vermeliydi
Bahçeli aynı mesajda hem PKK hem CHP’ye ne yapması gerektiğini söylüyordu.
Ancak şu soru yanıtsız kalıyordu: Eğer İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İmamoğlu ve belediyedeki ekip arkadaşlarını topluca evlerinden gözaltına alınmak yerine tek tek savcılıkta ifadeye çağrılsalardı tepkiler Saraçhane’ye ve Türkiye’nin büyükşehirlerinde sokaklara dökülmüş olacaktı?
Protesto hakkından CHP’ye kayyıma
Aynı saatlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 19 Mart İmamoğlu Vakası hakkında ilk kez konuşuyor ve CHP’yi “kendi iç kavgalarını veya hukukla olan sıkıntılarını ülkenin en önemli meselesi gibi gösterme gayreti” riyakarlığında olmakla suçluyordu. Erdoğan’ın haklı olduğu bir nokta vardı ki, o da savcılığın soruşturmasında kullanılan “bilgi ve belgelerin çoğunun bizzat kendi partilileri tarafından yargıya aktarıldığı” idi. CHP hizip kavgaları nedeniyle birbirlerine bazen mahkemelerin dahi ciddiye almadığı suçlamalarda bulunuyor, ama savcılar belli ki biriktiriyordu.
Yine aynı sıralarda AK Parti’nin ön hat savaşçılarından Mücahit Birinci, Cumhurbaşkanına hitaben “Bir emriniz yeter” diyerek protesto göstericilerine aba altından sopa gösteriyordu.
Ama bu kışkırtma sayılmazken protesto hakkı terör eylemi gibi gösteriliyor.
Siyaset kulisi ise son iki gündür bir başka iddiayla çalkalanıyor.
İmamoğlu eğer PKK’ya yardım suçlamasıyla tutuklanacak olursa İBB’ye kayyım atanacağından söz bile etmiyorum. O zaten bir gerilim kaynağı.
Ama para işlerinden da tutuklama kararı gelirse, o zaman Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi Özgür Özel’e kaybettiği 5 Kasım 2023 Kurultayı da mercek altına gelir mi? CHP’nin başına da yeni bir kurultaya götürmek üzere AK Parti hükümetince kayyım atanır mı?
Kışkırtmadan söz ederken “turpun büyüğü heybede” derken başka nelerin kast edilmiş olabileceğini düşünmek lazım.