

Savcılık, İmamoğlu soruştırmasında suçluya gitmek yerine şüpheli ifadeleriyle yeni tutuklu şüphelilere ulaşmak, onlardan yeni ifadeler alma algoritmasını izliyor. Avukat Mehmet Pehlivan’ın tutuklaması bunun son örneği.
İstanbul’un tutuklu Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan 19 Haziran’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının ifadesine başvurma çağrısına uyarak Adliyeye gitti. Akşam saatlerinde tutuklandığı haberi geldi. Savcılık “suç örgütü üyeliği” gerekçesiyle talepte bulunmuş, Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği de tutuklamıştı.
CHP lideri Özgür Özel “Bu da oldu!” diye tepki gösterdi; “Pehlivan’ı müvekkilini savunduğu için tutukladılar. Türkiye’yi orta çağ karanlığına götürüp, savunma hakkına saldırdılar.”
İmamoğlu daha önce görülmemiş başka bir çıkış yaptı:
• “Buradan dostlarıma sesleniyorum: Onurunuzu, haysiyetinizi, ailelerinizi ve evlatlarınızı koruyun. Gerekirse önünüze konulan o iftiranameleri düzmece olduğunu bilerek imzalayın. Hiçbirinizin çocuğunun geleceği benim özgürlüğümden daha kıymetsiz değil. Ben o imzaların yükünü tek başıma taşırım.”
İmamoğlu’nun çıkışı, Kendisi ve CHP’li belediye operasyonlarından tutuklu olan herkesi rahatlatmış mıdır? Bilemem. Ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı buna yanıt vermekte gecikmedi.
İfade zorlaması diyene de soruşturma
Ama Savcılık, İBB’de “yolsuzluk” soruşturması kapsamında etkin pişmanlık ifadesi veren şüphelilerin baskı, zorlama ve tehditle ifade verdiği iddialarının soruşturma sürecine zarar verdiği” iddiasıyla “aynı yönde açıklama yapanlara re’sen soruşturma başlatılacağını” duyurdu.
Gerçi tutuklu şüpheliler eğer İmamoğlu’nun çağrısına uyup, savcılık kendilerinden ne isterse altına imzalarını atıp tahliye edilirlerse, savcılığın bundan böyle kimseye “zorla iftiraname alındı” diye diye soruşturması açmasına da gerek kalmayabilir.
Ancak Pehlivan’ın tutuklanması, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının İmamoğlu ve İBB soruşturmasını yürütürken bulduğu yeni bir yöntemin de son örneği oldu; sonuncusu olup olmadığını, itiraf-tutuklu zincirinin devamına göre gözlemleyebileceğiz.
Savcılık adeta özel bir algoritma uyguluyor ifade-tutuklu zincirini, dolayısıyla henüz iddianamesi ortaya çıkmamış soruşturmayı ilerletebilmek için.
İfade-tutuklu algoritması
Savcılık ağırlığı kanıttan suça ve suçluya gitmek yerine şüpheli ifadeleri üzerinde yeni tutuklu şüphelilere ulaşmak, onlardan yeni ifadeler almak yoluyla suç ortaya çıkamaya ağırlık vermiş gibi görünüyor.
Örneğin Pehlivan’ın tutuklanmasının Adem Soytekin’in etkin pişmanlık ifadesinde adının geçmesi gerekçesine dayandırıldığı öne sürülüyor.
Soytekin ise bir gizli tanığın, kendisinin İmamoğlu’nun “gizli kasası” olduğu ihbarına dayanarak tutuklanmıştı. Soytekin, pişmanlık ifadesi vermeden önce “Hakkımda çıkan asılsız haberleri okuyan ve husumet güden herhangi bir şahıs bana iftira atmış olabilir” diyordu. Şimdi Pehlivan, Soytekin’in ifadesinde adı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki hukuk danışmanı İzzet Özgenç ile tanıştırdığı iddiasıyla geçtiği için örgüt üyeliği nedeniyle tutuklu.
Kim suçlu, kim değil konusuna girmiyorum, bir soruşturma yöntemini, savcılığın ifade-tutuklu algoritmasını anlatmaya çalışıyorum.
Noktaları birleştirerek aldığım koku ise bu algoritmanın işi doğrudan İmamoğlu’na, hatta Özel’e bağlayacak kanıtlara ulaşana dek deneneceği ve bunun bir şekilde 30 Haziran’daki 2023 CHP Kurultayı iptali davasıyla ilişkilendirmek, ona yetiştirilmek gayretidir.
Bekleyip göreceğiz.