Akbelen’de termik santrallere yakıt sağlayan linyit kömürü sahasının genişletilmesine direnen yerel halk. (Foto: TİHV)
Türkiye’nin enerji politikası artık bir tercih değil, bir zorunlulukla karşı karşıya: kömürden çıkış. İklim krizinin derinleştiği, finansmanın daraldığı, sahada çatışmaların arttığı bir dönemde kömürün geleceği yok. Yapılması gereken, bu gerçeği kabul edip geçişi adil, planlı ve toplumsal faydayı gözeterek yönetmek.
4 Eylül’de TEPAV’ın düzenlediği toplantıda bu zorunluluk açıkça dile getirildi. Katılımcılar, Türkiye’nin yeni bir Ulusal Katkı Beyanı (NDC 3.0) hazırlaması gerektiğini vurguladı. TEPAV İcra Direktörü Güven Sak kömür ağırlıklı bölgelerdeki belirsizliklere dikkat çekerek şu çağrıyı yaptı:
“Bu bölgelerdeki canlılık da kaygı da görülmeli, adil geçiş için katılımcı bir modelle hızlı adımlar atılmalı. Kömürden çıkış tarihi de bir an önce belirlenmeli.”
Bu sözler, kömürden çıkışın ertelenemez olduğunu ve NDC 3.0’ın mutlaka adil geçiş boyutunu içermesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Akbelen Ormanı bu tartışmanın kalbinde. Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy sınırlarındaki yaklaşık 780 dönümlük alan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine kömür sağlamak amacıyla genişletilmek isteniyor. Köylülerin direnişi, doğa savunucularının nöbeti ve kamuoyunun tepkisi, kömür uğruna doğanın feda edilmesine karşı en güçlü yanıtı oluşturuyor.
Benzer şekilde Kaz Dağları’nda da maden girişimleri sürüyor. Orman ve zeytinlikler üzerinde kurulan baskı, kısa vadeli enerji politikalarının uzun vadeli doğa ve toplum zararlarını gözardı ettiğini gösteriyor.
Kömür yatırımlarının cazibesi giderek azalıyor. Birçok proje iptal edildi ya da askıya alındı. Çünkü artık bankalar kömüre kredi vermiyor. Türkiye’de bu konuda ilk adımı atan Garanti BBVA, 2021’de kömürden çıkış taahhüdünü açıkladı. Banka, 2040’a kadar kömürle ilgili tüm riskleri portföyünden çıkarmayı üstlendi.
Bugün kömüre yatırım yapmak, yalnızca ekolojik değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da çıkmaz sokak. Yatırımların geri dönmeyeceği, kredilerin bulunamayacağı ve karbon vergileriyle maliyetlerin artacağı bir geleceğe doğru gidiyoruz.
Soma, kömür bölgelerinde adil geçiş ihtiyacını en net biçimde gösteren örneklerden biri. Termik santralin özelleştirilmesi sonrası yaşanan borç, işletme ve ısıtma sorunları, hem işçiler hem de halk açısından büyük bir kırılganlık yaratıyor.
Bu tabloyu iyileştirmek için Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Mimar Ferdi Zeyrek, 23,5 milyon liralık altyapı yatırımını hayata geçirdi. Bu yatırım, Soma’da kış aylarında ısınma sorunlarının çözülmesi için atılmış önemli bir adımdı. Ancak bu adımın somut sonuçlarını ve halk üzerindeki etkilerini yerelden alacağımız bilgilerle ayrı bir yazıda ele alacağız.
Soma, daha kapsamlı incelemeyi hak eden bir başlık olarak gündemimizde kalacak.
Afşin–Elbistan (Kahramanmaraş)
Türkiye’nin en büyük linyit rezervine sahip bu bölge, yıllardır termik santrallerin çevresel etkileriyle gündemde. Filtre ve baca gazı arıtma yatırımlarının yetersizliği nedeniyle hava kirliliği bölgede ciddi bir halk sağlığı sorunu yaratıyor. Çiftçiler ürün veriminde düşüş yaşadıklarını dile getiriyor. Yeni kapasite artırımı talepleri ise, kömürden çıkış hedefleriyle açıkça çelişiyor. Afşin–Elbistan, “kömürden çıkış planı yapılmadığında eski tesislerin hem çevreyi hem halk sağlığını tehdit etmeye devam edeceğini” gösteren en çarpıcı örneklerden biri.
Zonguldak
Türkiye’nin tarihsel kömür başkenti olan Zonguldak, bugün farklı bir tabloyla karşı karşıya. Yeraltı madenciliği hâlâ sürse de, iş güvenliği sorunları ve maden kazaları gündemin ilk sırasında yer alıyor. Özelleştirmeler sonrası çok sayıda ocak kapandı; işçiler işsizlik ve güvencesizlik sorunlarıyla baş başa kaldı. Bu belirsizlik, kaçak maden ocaklarının hızla yayılmasına yol açtı.
Kilimli ve Kozlu gibi bölgelerde sık sık yapılan kapatma operasyonlarına rağmen, ocaklar kısa sürede yeniden açılıyor. Bu ocaklarda çalışan işçiler sigortasız, güvencesiz ve ölümcül risk altında. Metan gazı zehirlenmeleri, göçükler ve yangınlar ölümlere neden oluyor. Aynı zamanda doğa tahribatı ve devletin vergi kaybı da cabası. Zonguldak örneği, “kömür istihdamının sürdürülebilir olmadığını ve adil geçiş planı olmadan bölgenin belirsizliğe mahkûm edildiğini” gösteriyor.
Türkiye’nin önünde açık bir yol var:
Bu yol haritası yalnızca Türkiye’nin değil, dünyada kömürden çıkışı planlayan pek çok ülkenin de tercih ettiği bir yöntem. Almanya, kömür bölgelerine milyarlarca euroluk dönüşüm fonu ayırarak işçileri ve yerel ekonomiyi destekliyor. İspanya, sendikalarla yaptığı anlaşmalarla maden işçilerine yeniden eğitim, erken emeklilik ve bölgesel kalkınma projeleri sundu. Kanada ise kömürden çıkışı işçiler için sosyal destek ve ekonomik dönüşümle birleştirdi. Türkiye de benzer adımları atarak hem doğayı hem insanı koruyabilir.
Kömürden çıkış bir seçenek değil, ülkenin iklim, ekonomi ve toplum için zorunlu yoludur. Bugün adım atılmazsa yarın çok daha ağır bedeller ödenecek. Akbelen’deki zeytinlikten Kaz Dağları’na, Soma’daki işçiden Afşin–Elbistan’daki çiftçiye, Zonguldak’taki madencilere kadar yaşananlar bize aynı şeyi söylüyor: Türkiye kömürden çıkışı ne kadar geciktirirse o kadar kaybedecek. Ama cesur bir adil geçiş planıyla kazanmak hâlâ mümkün.
İklim krizi derinleşirken, kömürden çıkış ertelenemez. Planlı bir adil geçiş olmadan hem doğa hem toplum kaybedecek.
TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…
İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…
Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…
Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…
Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…