Ekonomi

Yeni Büyük Oyun: Nadir Toprak Elementleri ve Türkiye’nin Kritik Eşiği

Yeni “Büyük Oyun” petrol ve gaz değil, nadir toprak elementleri üzerine kuruluyor. Türkiye zengin yataklarıyla ABD-Çin rekabetinin ortasında. Eskişehir, Beylikova’daki Eti Maden tesisinden bir görünüm.  (Foto: Enerji Bakanlığı)

Bizim kuşağımız enerji jeopolitiğini petrol üzerinden öğrendi. Petrol savaşlarını, ambargoları, tanker krizlerini, OPEC’in politik gücünü, ABD’nin enerjiyle dünyayı nasıl şekillendirdiğini gördük. Sonra doğalgaz geldi. “Geçiş yakıtı” denildi ama kısa sürede stratejik bağımlılığın yeni aracına dönüştü. Bugün ise yepyeni bir enerji çağının eşiğindeyiz. Bu defa başrolde ne petrol ne gaz var — kritik mineraller ve nadir toprak elementleri var.
Ve bu kaynaklar, yalnızca yeni sanayilerin değil, küresel güç mücadelesinin de belirleyicisi haline geldi.

Enerji Dönüşümünün Görünmeyen Yakıtı

Elektrikli araçlardan yenilenebilir enerjiye, yapay zekâdan savunma sanayiine, uzay teknolojilerinden dijital altyapılara kadar her şey belirli minerallere dayanıyor:
Lityum, kobalt, nikel, grafit, bakır ve mangan gibi elementler olmadan modern ekonomi durur.
Ama perde arkasında daha sessiz ama daha güçlü bir grup var: nadir toprak elementleri.
Neodim, praseodim, terbiyum, itriyum, lantan gibi isimleri az duyulur ama her biri, bir çağın stratejik silahıdır.
Rüzgâr türbinlerinden füzelere, radar sistemlerinden MR cihazlarına, elektrikli araç motorlarından akıllı telefonlara kadar sayısız sistem onların manyetik, ısıl ve kimyasal özellikleriyle çalışır.
Kısacası, bu elementler olmadan ne yeşil dönüşüm mümkündür ne de teknolojik egemenlik.

Çin’in Görünmez İmparatorluğu

Bu kritik zincirin hâkim gücü açık: Çin.
Çin, nadir toprak elementlerinin küresel üretiminin yüzde 70’ini, rafineri ve işleme kapasitesinin ise yüzde 90’ını kontrol ediyor.
Bu, tesadüf değil — stratejik sabrın ve devlet aklının sonucu. Batı ülkeleri çevre kaygılarıyla madenlerini kapatırken, Çin fiyat kırarak pazarı ele geçirdi, bilgi birikimini topladı ve bütün tedarik zincirini kendi etrafında topladı.
Şimdi dünya, enerji dönüşümünü sürdürebilmek için Pekin’in rafinerilerine, ihracat izinlerine ve fiyat politikalarına bağımlı hale geldi. Bu bağımlılık, sadece ekonomi değil; jeopolitik bir silah anlamına geliyor.

Washington–Pekin Mineral Savaşları

Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in nadir toprak ve grafit ihracatına getirdiği kısıtlamalara misilleme olarak tüm Çin mallarına yüzde 100 gümrük vergisi uygulayacağını açıkladı.
Bu karar, sadece ticari bir misilleme değil; 21. yüzyılın Yeni Büyük Oyununun resmî başlangıcı.
Savaş artık tanklarla değil, tedarik zincirleri, gümrük tarifeleri, teknoloji ambargoları ve yatırım yasakları üzerinden yürütülüyor.
ABD, Kanada, Avustralya ve Avrupa’yla birlikte “Clean Supply Alliance” adını verdiği yeni bir tedarik güvenliği cephesi kurmaya çalışıyor.
Hedef: Çin’in maden zincirindeki mutlak hakimiyetini kırmak.
Ama tablo asimetrik. Çin yalnızca üretimde değil, rafineride, batarya üretiminde ve geri dönüşüm teknolojilerinde de hâkim durumda.

Nadir Elementler ve Erdoğan-Trump Görüşmesi

Bu jeopolitik fırtına içinde, 25 Eylül’deki Trump–Erdoğan görüşmesinden sonra ilginç iddialar gündeme geldi: Eskişehir’deki nadir toprak elementlerinin ABD şirketlerine verileceği, hatta bir ortak işletme modeli üzerinde görüşüldüğü öne sürüldü. Aslında dünyanın en büyüklerinden kabul edilen Eskişehir, Beylikova’daki yataklar üzerine 2024’te Çin ile işbirliği görüşmeleri başlamıştı.
Türkiye ile NTE işbirliği, aynı zamanda ABD Başkanının Suriye Özel Temsilcisi olan Tom Barrack’ın Senato’daki sunumunda saydığı öncelikler arasındaydı.
Bu gelişmeler Türkiye açısından ciddi bir uyarı niteliğinde.
Zira ABD şu anda aynı stratejiyi Ukrayna’da, İzlanda’da, Afrika’da ve Latin Amerika’da da uyguluyor — kritik mineral sahalarını dost ülkelere yatırım vaadiyle alıyor, ardından kontrolü fiilen ele geçiriyor.

Türkiye bu tuzağa düşmemeli. Hiçbir ülkeye, hele de stratejik rekabetin bu kadar keskin olduğu bir dönemde, nadir toprak elementleri üzerinde imtiyaz vermemeli. Bu kaynaklar, tıpkı petrolün 20. yüzyılda olduğu gibi, Türkiye’nin 21. yüzyıl stratejik gücünün teminatıdır.

Enerji Güvenliğinden Kaynak Egemenliğine

Yirminci yüzyıl, enerji güvenliği yüzyılıydı.
Yirmi birinci yüzyıl ise kaynak egemenliği yüzyılı olacak.
Nadir toprak elementleri bunun örneği.
Artık mesele, sadece kaynak bulmak değil — onu işleyebilmek, zincirine sahip olabilmek.
Varil yerini kilogram aldı; kuyular yerini madenlere, boru hatları yerini rafinerilere bıraktı.
Enerji güvenliği artık sadece üretim değil; işleme kapasitesi, teknolojiye erişim ve veri hakimiyeti demek.
Bu yeni denklemde güçlü olan, kaynağı çıkaran değil, stratejik akılla yöneten ülkeler olacak.

Türkiye’nin Stratejik Yol Haritası

Türkiye’nin bu dönüşümde elinde önemli kozlar var: bor, nikel, bakır, lityum ve nadir toprak elementleri açısından ciddi rezervlere sahip.
Ancak bu potansiyel hâlâ vizyona dönüşmedi.
Türkiye’nin artık “projeler” değil, devlet politikası niteliğinde bir ulusal kritik maden stratejisi oluşturması gerekiyor.
1- Kritik Maden Envanteri: Tüm rezervler, potansiyel sahalar ve jeolojik veriler ulusal güvenlik sınıfında yeniden değerlendirilmeli.
2- Entegre Değer Zinciri: Madenlerin çıkarılması, işlenmesi, rafinasyonu, pil üretimi ve geri dönüşüm zinciri Türkiye içinde kurulmalı.
3- Jeopolitik Ortaklıklar: Afrika, Orta Asya ve Latin Amerika’daki sahalarda Türk sermayesiyle stratejik yatırımlar yapılmalı.
4- Yeşil Sanayi Entegrasyonu: Yenilenebilir enerji, hidrojen ve batarya sanayii politikalarıyla maden stratejisi birbirine bağlanmalı.
5- Ulusal Egemenlik İlkesi: Hiçbir ülke ya da şirket, Türkiye’nin nadir toprakları üzerinde imtiyaz sahibi olmamalı; yerli kamu-özel ortaklıklarıyla yürütülmeli.
Türkiye, eğer bu kaynaklarını akılla yönetirse, yalnızca tedarikçi değil, yeni enerji çağının merkez ülkesi olabilir.

Yeni Büyük Oyun Başladı

Trump’ın tarifesiyle birlikte Yeni Büyük Oyun resmen başladı.
Bu, artık sadece enerji savaşı değil; maden, teknoloji ve veri savaşı.
Petrol çağında kim kuyuları kontrol ettiyse, bugün de nadir toprak elementlerini ve kritik mineralleri kontrol edenler dünyayı şekillendirecek.
Türkiye bu oyunda ya kendi kaderini yazacak ya da başkalarının yazdığı senaryoda figüran kalacak.

Mehmet Öğütçü

Londra Enerji Kulübü YK Başkanı

Recent Posts

Yeni Anayasa’ya DEM Desteği İçin Üç Maddede Değişiklik Yeter mi?

TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…

20 saat ago

Fidan: Savaş Yayılıyor, Bu Korkunç Bir Şey, Ama AB Güney Kıbrıs’a Rehin

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…

1 gün ago

Erdoğan, Bahçeli’nin “Rezalet” Çıkışını Üstüne Almadı Barzani’yi Suçladı

İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…

2 gün ago

CHP Operasyonları, Terörsüz Türkiye Sürecini Enfekte Ediyor

Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…

3 gün ago

Komisyonun Karar Toplantısı Öncesi: Barış Vicdanı Olmadan Barış Olmaz

Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…

3 gün ago

Avrupa Kururken: Su Krizinin Sessiz Siyaseti

Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…

4 gün ago