Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

2026’da Türkiye Ekonomisi ve Sözün Bittiği Yer

Yazar: Fatih Özatay / 28 Aralık 2025, Pazar / Oda: Ekonomi

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ekibi TBMM’de 2026 Bütçe taslağını savunurken. Türkiye ekonomisi, artan gelir eşitsizliğiyle 2026’da 2025’ten çok farklı bir görünüm vadetmiyor.

2026’da Türkiye ekonomisi nasıl şekillenebilir? Büyüme, enflasyon, politika faizi, cari açık gibi önemli makroekonomik değişkenler 2026 sonunda hangi büyüklükleri alabilirler? Bu sorulara yanıt verebilmek için ekonomimizdeki gelişmeleri yakından etkileyecek ve ekonomimiz açısından dışsal olan yurtdışı ve yurtiçi koşulların nasıl hareket edecekleri hakkında senaryolar oluşturmak gerekiyor.

Ama önce ‘sözün bittiği’ yer ile başlayacağım.

Grafikte TÜRK-İŞ’in Ankara’da yaşayan dört kişilik bir aile için hesapladığı açlık sınırı ile net asgari ücretin 2023’ün başı ile 2026’nın sonu arasındaki hareketlerini veriyorum. Ne Aralık 2025 ne de 2026 için açlık sınırını biliyoruz. Şöyle hesapladım: Aralık ayında açlık sınırının yüzde 1 artacağını varsaydım. 2026 için ise bu oranı yüzde 21 olarak aldım; hedeflenen enflasyondan yüksek fakat gerçekleşmesi muhtemel enflasyondan biraz düşük. Her ay açlık sınırı aynı oranda yükselmiyor elbette ama böyle varsaymakta bir beis yok. Bu durumda her ay açlık sınırının yüzde 1,6 oranında yükseleceği kabul edilmiş olunuyor. Öte yandan, seçim erkene alınıp da 2026 ortasında asgari ücrete zam yapılmayacaksa –ki aşağıda buna döneceğim, 2026 sonunda kadar geçerli olan net asgari ücreti şimdiden biliyoruz.

Asgari Ücret Açmazı

Son yıllarda hiç böyle olmamıştı. Artık ne kadar avuntuysa, hiç olmazsa yılın başında birkaç aylığına asgari ücret açlık sınırının üzerinde kalıyordu. Oysa hem 2025’in tümünde açlık sınırının altında kaldı hem de 2026’nın tümünde kalacak. Üstelik 2026’da aradaki fark iyice açılacak. Dünya Bankası kişi başına gelir düzeyinden yola çıkarak ülkeleri dört gruba ayırıyor. Türkiye’nin yakında ikinci ligden (yüksek orta gelir liginden) birinci lige (yüksek gelir ligine) terfi etmesi bekleniyor.

Çalışanların önemli bir kısmı asgari ücrete çok yakın ücret elde ediyor. Emeklilerin belirgin bir kısmının geliri ise asgari ücretin altına kalıyor. Açlık sınırı ise giderek açlık sınırının üzerine çıkıyor. Birinci lige terfi edeceğine ilişkin propagandaya şimdiden başlanan bir ülkeye yakışıyor mu bu durum? Şimdi sıra girişteki soruların yanıtlarını aramaya geldi.

2026’de Neden Seçim Olmaz?

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ne zaman yapılacağı ekonomideki gelişmeler açısından en belirleyici unsur.  Nedeni sanıyorum açık: ‘Seçim ekonomisi’ uygulamasının ne zaman başlayacağı bu tarihe bağlı. Seçim 2028’in başından önce yapılmayacaksa, 2026’da seçim ekonomisi uygulanmayacak anlamına gelir. Ana varsayımım 2026’da seçim ekonomisi uygulanmayacağı şeklinde.

Salt seçim tarihi varsayımı yeterli değil. İçeride yargı-siyaset düzleminde yaşanabilecek gelişmeler de önemli. Sanıyorum bunun da nedeni açık: 19 Mart’ta yaşananlar ekonomimizi önemli ölçüde etkiledi. Düşürülmesi beklenen politika faizi artırılmak zorunda kalındı. Beraberinde kredi faizleri de yükseldi. Önemli ölçüde rezerv kaybı gerçekleşti. Benzer bir gelişme yaşanabilir mi? Yaşanmayacağı varsayımı ile yola çıkayım.

Bunlar da yeterli değil. ABD-Türkiye ilişkilerinin ekonomimizi derinden etkilediği dönemler olabiliyor. En yakın örneği 2018’de yaşananlar. Bir yandan Suriye meselesi üzerindeki anlaşmazlıklar diğer yandan Rahip Brunson krizi nedeniyle ABD yönetimi Türkiye’ye yaptırımlar koymuştu. Ek olarak Trump, Türkiye’nin dışarıdan kaynak bulmasını (borçlanmasını) sekteye uğratabileceğini ima eden mesajlar göndermişti. 2026’da böyle bir sorun yaşanması olasılığı az. Yaşanmayacağını varsayıyorum. Yanı başımızdaki savaşların ve gerginliklerin artmayacağı varsayımı da makul görünüyor.

Dış Ekonomik Koşullar

Bu durumda, bizim kontrolümüzde olmayan ama ekonomimizi belirgin biçimde etkileyebilen dış ekonomik koşullara dönebilirim. Üç soru özellikle önemli ve yanıtlanmalı. Birincisi, küresel risk alma iştahı nasıl gelişecek? İkincisi, enerji ithal fiyatları nasıl şekillenecek? Üçüncüsü, küresel büyüme nasıl gelişecek?

ABD Merkez Bankası faiz indirim sürecinde. Oldukça yavaş, kademeli bir süreç olacak gibi görünüyor. Yeni atanacak Fed Başkanı bu süreci hızlandırabilir mi? Hızlandırırsa risk algısı yükselir mi? Risk alma iştahını birden kesecek bir adım atılacağını düşünmüyorum. Avrupa Merkez Bankasının faizleri ise zaten düşük düzeyde: Yüzde 2. Ne daha fazla düşürülmesi ne de yükseltilmesi beklenir. Dolayısıyla, iki önemli merkez bankasının 2026’daki faiz politikası Türkiye ekonomisi açısından olumlu yönde seyredecek.

Enerji fiyatları küresel gelişmelerle yakından ilgili. Özellikle de Rusya-Ukrayna savaşı. Şu anda Brent petrolünün varili 62 dolar civarında. ABD Enerji Ajansı, varil fiyatının yılın ilk çeyreğinde 55 dolara kadar düşeceğini, sonra da bu düzeyde kalacağını öngörüyor. Avrupa doğal gaz fiyatlarının da düşmesi bekleniyor. Bunlar da Türkiye için iyi haberler.

Sadece Para Politikasıyla Zor

Küresel büyümenin nasıl şekillenebileceği ihracatımız açısından belirleyici. Özellikle ihracatımızın yaklaşık yarısını yaptığımız Avrupa’da büyümenin ne olacağı önemli. Burada IMF’nin Ekim ayında yayımlanan Dünya Ekonomik Görünümü raporuna başvuracağım. IMF küresel büyüme açısından yeni yılın 2025’ten çok farklı olmayacağını öngörüyor. Bu öngörüsünde riskin aşağıya doğru olduğunun da altını çiziyor; yani daha düşük büyüme ihtimal dahilinde. Avrupa Birliği büyüme tahmini olan yüzde 1,6, 2025 için beklenen büyüme oranı ile aynı. Buna karşılık –iyi haber, IMF Almanya ekonomisinin büyüme oranının yüzde 0,2’den 0,9’a çıkacağını tahmin ediyor. Bu kadar belirgin olmasa da Fransa ve İtalya için de daha yüksek büyüme öngörüyor. İngiltere’de ise bir değişiklik beklemiyor. Dolayısıyla, ihracatımızı olumsuz yönde etkileyecek bir küresel büyüme performansı öngörülmüyor.

Sonuç 2025’ten Farklı Olmaz

Bu koşullar altında, uygulanmakta olan ve sadece para politikası ile bütçe açığını kontrol altına almaya çalışan, Türkiye’nin önemli sorunlarını çözmekle uğraşmayan ve bu nedenle de eksik olan ekonomi programı 2025’teki benzer sonuçlar doğurur. Kısacası, 2025’tekine benzer para politikası devam eder. Bütçede toparlanmanın sürmesi beklenir. Zaten faiz dışı bütçe dengeye doğru gidiyor. Kamu borcunun GSYH’ye oranı ise oldukça düşük bir düzeyde. Bunların bozulması için bir neden görünmüyor.

Fed faizleri düşeceğine ve hem yurtdışında hem de yurtiçinde risk alma iştahını azaltacak gelişmeler yaşanmayacağına göre, kur artışı enflasyonun altında kalır. Küresel büyüme düşmeyeceğine ama Avrupa’daki ihraç pazarlarımızda büyüme artacağına göre, dış talep, liranın değerli kalmasını dengeler ve ihracat sınırlı artışını sürdürür. Enerji fiyatlarının düşecek olması ithalat faturamızı azaltır. Bu durumda cari işlemler hesabının 2025’e kıyasla bozulup bozulmayacağını büyüme oranımız belirler.

Politika Faizi Yüzde 25-30’a İnebilir

2026 büyümesinin 2025’ten düşük olması beklenmez. Zira kredi faizlerinin kademeli olarak azalması, kredi kısıtlarının ise en azından yılın ikinci yarısından itibaren gevşetilmesi beklenir. Büyümenin yüzde 3,5-4 arasında bir oranda gerçekleşmesi şaşırtıcı olmaz. Öyleyse cari işlemler açığında kayda değer bir değişiklik beklenmez.

Peki, kredi faizlerinin düşmesinin ve arz kısıtlarının sınırlı da olsa gevşetilmesinin gerekçesi ne olabilir?

Altını çizdiğim küresel koşullarda Merkez bankasının 2025’tekine benzer bir para politikası uygulaması halinde enflasyonun düşmesi beklenir. Yıl sonunu yüzde 25 civarında bir enflasyonla kapamak olası. Daha da düşük geçekleşebilir enflasyon. Ama yüzde 20’nin aşağısı zor görünüyor. Bu durumda, Merkez Bankasının faiz indirimlerine devam edeceği açık. Bir noktadan sonra da kredi kısıtlarını azaltması makul görünüyor. Politika faizinin 2026’yı kapatacağı düzey ise enflasyondaki gelişmelere bağlı. Enflasyon yüzde 20-25 arasında kalacaksa, politika faizinin de yüzde 25-30 aralığında bir yerde yılı kapatması beklenir.

Yine Siyaset Bağlantılı Riskler

Enflasyonun üzerindeki faizler ve yüksek altın fiyatları ile yazının başında belirttiğim açlık sınırı-asgari ücret ilişkisi dikkate alındığında, üst gelir grupları ile alt gelir grupları arasındaki büyük gelir dengesizliğinin sürmesi beklenir. Kısacası Türkiye, 2026’da, 2025’te olduğu gibi potansiyelini kullanmak için hamle yapmayan, üstelik nüfusunun önemli bir kısmının çok yetersiz gelir düzeyine sahip olduğu bir ülke olarak kalır.

Temel senaryom böyle. Peki, ekonomik gelişmeler açısından dışsal kabul ettiğim koşullar varsaydığımın dışında gelişirse? Tek tek üzerlerinde durmayacağım. Dikkat ederseniz, dışsal koşullar için yaptığım varsayımların tümüne yakını lehimizeydi. Bunların bir kısmında yaşanabilecek olumsuz gelişmeler açık ki ekonomimizi de olumsuz etkiler.

İlk akla gelenler yargı-siyaset düzleminde yaşanabilecek yeni şoklar ile ham petrol ve doğalgaz ithalat fiyatlarının artması.

Hepinize güzel bir yıl dilerim.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

Etiketler: enflasyon, faiz, gelir dağılımı

OKUMAYA DEVAM EDİN

AYM e-ticaret kanununa yapılan iptal başvurusunu reddetti
Dolar 10 lira oldu ama faiz düşerse daha da yükselir
Döviz kuru: Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı senaryoları
  • 2026’da Türkiye Ekonomisi ve Sözün Bittiği Yer28 Aralık 2025
  • Özel, İHA’nın Vurulmasını Erdoğan Geciktirdi Dedi Beştepe Yalanladı28 Aralık 2025
  • Hatay Deprem Konutları: Eleştirelim Ama Küçümsemeyelim28 Aralık 2025
  • Yaşama Sevincini Yeniden Kazanmak-202627 Aralık 2025
  • YÖK’ün Üniversite Lisans Eğitimini Üç Yıla İndirme Projesi26 Aralık 2025
  • Yunanistan, Türkiye ile mi İsrail ile mi Müttefik?26 Aralık 2025
  • Erdoğan AKP’ye “Haydi Sahaya” Dedi Ama Bu Asgari Ücretle Nasıl Olacak?25 Aralık 2025
  • Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran İkinci Defa Adli Kontrolle Serbest24 Aralık 2025
  • Gazze’de Uluslararası İstikrar Gücü ve Türkiye’nin Rolü24 Aralık 2025
  • Libya Genelkurmay Başkanının Uçağı Ankara’dan Havalandıktan Sonra Düştü23 Aralık 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP