Bugün Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. Faiz oranı açıklanacak. Umarım politika faizi düşürülmez. Düşürülürse Türkiye ekonomisi için hiç hayırlı olmaz. Hata olur.
Geçmişte bu tip o kadar çok hata yapıldı ki, neden düşürülmemesi gerektiğini anlatmak çok kolay. Sonuncu hata bir ay önceki PPK toplantısında politika faizinin yüzde 19’dan yüzde 18’e indirilmesi oldu. Son bir ayda yaşananlar çok net: Dün (20 Ekim) öğle saatlerinde yarısı avro yarısı dolardan oluşan döviz sepetinin değeri 10.09 liraydı. Akşam saatlerinde döviz kuru bu zirveden bir miktar düştü ve 10 lira oldu. Oysa son PPK kararının bir gün öncesinde (22 Eylül’de) sepet kur 9.39 liraydı. Bir ayda çok yüksek bir artış. Sadece son bir ay da değil. Sekiz ay önce –Şubat ortasında- sepet kurun 7.7 liranın altında olduğunu düşünürseniz durumun vahimliği iyice belirginleşir.
Kur sıçramasının olumsuz etkileri
Böyle bir kur sıçramasının en azından iki büyük olumsuz etkisi var.
Birincisi açık ki hayat pahalılığını iyice çekilmez hale getiriyor. Hiç kur artışı olmasaydı bile bizim gibi ülkeler enflasyon baskısı ile yüz yüzeler. Çünkü tüm dünyada enerji fiyatları yükseliyor. Çoğu emtianın fiyatı da. Son günlerdeki benzin, motorin ve LPG zamlarına bakın mesela. Bir de şu var: Gelişmiş ülkelerde –geçici olduğu belirtilse de- enflasyon uzun yıllardır görülmemiş düzeylerde seyrediyor. Büyük gelişmiş ülke merkez bankalarından parasal sıkılaştırma hamleleri bekleniyor. Böyle bir ortam, herhangi bir yükselen piyasa ekonomisinin dikkatli olması gereken bir ortam. Zira bu ülkeler bir hata yapmasalar bile, gelişmiş ülkelerin faiz artırması, onların paralarının değer yitirmesine yol açar. Geçmişte özellikle ekonomileri kırılgan olan ülkelere bu sık sık gözlendi.
Dolayısıyla, TCMB son zamanlardaki hataları yapmasaydı bile enflasyon açısından sevimli bir dönem olmayacaktı. Şimdi bir de korkunç bir kur yükselişi var.
İkincisi, şirketlerimizin döviz cinsinden borçları döviz cinsinden alacaklarına kıyasla çok yüksek. 2018-19 krizinden sonra düşmesine karşın yüksek. Kur sıçraması onları zor duruma düşürüyor. 2018-2019’da ekonomimizin daralmasının ana nedeni buydu.
Faiz indiriminden amaçlanan
Bunlar yeni de söylenmiyor. Çok sayıda ekonomist defalarca uyardı para politikasını oluşturanları. Ben de. Peki, onlarca uyarıya karşın neden TCMB bu hataları yaptı? Ya da neden bugünkü toplantıda bu koşullarda bile politika faizini düşürmesini bekleyenler var? İki ‘sözde’ ekonomik neden TCMB’nin ve yetkililerinin açıklamalarından belirginleşiyor.
Birincisi, TCMB politika faizini düşürürse büyümeye ve istihdama olumlu katkı vereceği sanılıyor.
İkincisi, lirada ölçülü bir değer kaybının ihracata yarayacağı düşünülüyor. Bunu daha önce ele aldım; arzu edenler buradan okuyabilir, geçiyorum. Büyüme ve istihdam etkisine dönüyorum.
Piyasada faiz düşmüyor, aksine yükseliyor
Politika faizi düşürülünce beklenen, mevduat, tahvil ve kredi faizlerinin düşmesi olmalı.
Öyle ya, sonuçta bürokratların (PPK üyelerinin) belirlediği faizin ekonomik açıdan bir anlam teşkil etmesi için tüketim, yatırım, ithalat ve ihracat kararlarını etkilemesi gerekiyor. Bunun yolu da bürokratların belirlediği faizin -politika faizinin- tüketim, yatırım, ithalat ve ihracat kararlarını etkileyecek faizleri etkilemesinden geçiyor.
Oysa politika faizinin düşürülmesi, bu kararı alanların beklediği etkilerin tam tersini yarattı. O tarihten bu yana faizler yükseldi, döviz kuru ise gökyüzüne doğru hareketlendi.
Rakamlarla durum şöyle: On yıl vadeli gösterge tahvilin faizi 22 Eylül akşamı yüzde 17,74 idi. 20 Ekim akşamı yüzde 20,02 oldu. Farklı bir ifadeyle, 2.26 puanlık bir yükseliş var uzun vadeli faizde. Beş yıl vadeli gösterge tahvilin faizindeki artış ise 2 puana yakın. Yani, bürokrat faizi 1 puan düşüyor ama piyasa faizi 2 puan yükseliyor!
Türkiye’nin risk primi artıyor
Kredi ve mevduat faizi bilgileri geriden geliyor. En son iki hafta öncesinin verileri var ve piyasalardaki son kötüleşmeyi yansıtmıyor bu veriler. Buna rağmen tüketici kredisi faizinde de düşüş yok. Tersine sınırlı bir artış var. Ticari kredi faizlerinde ise sınırlı bir azalma söz konusu. Ama Türkiye’nin risk primi tam 75 baz puan arttı bu dönemde. Sanırım, kur yükselişi ile birlikte ele alındığında, çok sınırlı kredi faizi düşüşünün (o da iki hafta öncesi verisi) bu ortamda yatırımları artırmasını bekleyen yoktur.
O zaman büyüme ve istihdam nasıl etkilenecek? Bize düşen yine sadece enflasyon yükselişi mi olacak? Bakalım ne karar verecek PPK?