1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü bu yıl 14 Mayıs seçim kampanyasıyla iç içe geçti. Taleplerini alanlarda dile getirmek isteyen işçi örgütleri yine engellendi. Ama ağır, oturaklı sendikalarımızdan Memur-Sen örneğin genel kurulunu teşrif eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a müteşekkirdi. Erdoğan da onlara Temmuz’da asgari ücrete zam vadetti. Rakibi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise işçi şehri Zonguldak’ta yaptı seçim mitingini, madencilere Kahramanmaraş depremi çabalarından dolayı teşekkür etti, seçilirse kadro ve ücret zammı vadetti. Erdoğan cephesinden gelen son iki gaftan “Aleviliğini” diye başlayana değinip ortağını korumak ise Nevşehir’de konuşan Meral Akşener’e düştü.
Akşener, Erdoğan’ın bir gün Önce Ankara mitinginde Kılıçdaroğlu’nun “Ben Aleviyim” videosuna atfen “Alevilere saygı duyarız, her türe saygı duyarız” gafını eleştirdi. Gaf diyorum, çünkü Erdoğan bu sözleri sarf ederken Alevilerin gönlünü aldığını zannediyordu. Acı diyorum çünkü Aleviliği zaten ayrı bir inanç yolu değil, Müslümanlığın bir mezhebi olarak görmeyi reddedip “kültür” olarak gören Erdoğan’ın zihin dünyasında Alevilerin yerini açığa çıkarıyordu.
Aleviliğini yaşa ama çeneni kapa
Eşya türleri olur, bitki türleri olur, hayvan türleri olur. İnsan türleri olmaz. İnsanlar tür olarak sınıflanmaz. İnançlar da tür olarak sınıflanmaz. Türkçeye gayet hâkim bir hatip olan Erdoğan’ın bunu bilmemesi mümkün değildir. Sünni Müslümanlar dışında kalan inanç sistemlerini “tür” olarak nitelemesi bu yüzden acı bir gaftır.
Akşener de zaten “Biz bitki miyiz, hayvan mıyız? Allah’ın kullarıyız” diye tepki gösterdi.
Ama cümlenin tamamı şöyle ve ikinci yarısında daha da ayrımcı ve buyurgan bir söylemi var. Tamamı şöyle:
•“Sana kim dedi, Alevi misin, değil misin? Bizim Alevi’ye de saygımız var, her türe saygımız var. Bunu söylemene ne gerek var? Sen, Aleviliğini yaşa ama anlatmaya gerek yok.”
Bunun üzerine gazeteci Ferhat Boratav, Twitter hesabından şu yorumu yaptı:
•“Zaten bütün mesele bu değil mi? “Sen Aleviliğini yaşa ama söyleme.” (Kürt olmakta da sorun yok, “ben Kürdüm” demedikçe. Ermeni’ysen, mümkünse Ermeni ismi bile alma.) 100 yıllık kimlik politikamız daha iyi özetlenemezdi.”
Makbul vatandaş ayrımcılığı
Belli ki Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini apaçık “Hak, Muhammed, Ali” çerçevesinde “Samimi bir Müslümanım diye ilan ettiği video Erdoğan’a da Cumhur İttifakına da çok dokunmuş.
Belki de tıpkı başörtüsü meselesinde olduğu gibi Kılıçdaroğlu bütün eleştiri oklarına hedef olacağını hesap edip önleyici atış yaparak bu konuların AK Parti seçim gündeminde öne çıkmasını önlemiş olduğundandır.
Ama Erdoğan hem kendini bu konuyu açmaktan alıkoyamıyor hem de deyim yerindeyse, kaş yapayım derken göz çıkarıyor. Boratav’ın “samimi itiraflar” çerçevesinde yorumladığı işte bu durum.
Sadece Sünni inancındaki Türklerin mi Müslümanlıklarını ve Türklüklerini dile getirmesi makbul?
Erdoğan’ın Türkiye’ye kabul ettiği 5 milyon Suriyeli Sünni ise Suriyelileştirmeden söz edilmiyor ama CHP lideri Aleviliğini konuşunca hemen AK Partililer “Suriyelileştirme” diye ses yükseltiyor.
Alevi Aleviliğini, Kürt Kürtlüğünü, Ermeni Ermeniliğini, Yahudi Yahudiliğini, Rum Rumluğunu, Süryani Süryaniliğini, Boşnak Boşnaklığını “yaşayacak”, çoğu çocuklarına mahalle baskısı görmesin diye Türkçe isimler verecek ama bunu söyleyemeyecek, öyle mi?
Nerede Anayasa’nın eşitlik ilkesi?
Onu da mı “anlatmaya gerek yok”?
Gelelim diğer gafa
Erdoğan cephesindeki bir gaf iste bu ‘Alevi türündensen Aleviliğini yaşa ama konuşma’ diye özetleyebileceğimiz ifadeydi.
Diğeri ise bu kadar acı değil ama acıklı, hatta bazılarınıza komik de gelebilir.
Ömer Çelik AK Parti Sözcüsü. Çeyrek asırdır siyasette, siyasetin kurallarını biliyor.
Ama bakın Adana’nın Kozan ilçesindeki seçim konuşmasında muhalefeti neyle suçlamış:
• “Bunların amacı Recep Tayyip Erdoğan’ı, AK Partiyi, Cumhur İttifakını göndermek.”
Çok affedersiniz ama başka ne olacaktı?
Seçimlerin yapılma amacı zaten iktidardaki partinin, liderin yerinde kalıp kalmayacağını tayin etmek değil mi?
Seçimler başka ne için yapılıyor?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 14 Mayıs seçimlerini darbe ilan etmesi, ‘Biz kazanırsak millet iradesi, muhalefet kazanırsa darbe’ demesi kadar vahim değil ama Çelik’in sözleri de AK Parti saflarında “Ya kaybedersek” endişesine bağlı bir ezber bozulmasının işareti bence.
Oysa Erdoğan ekonomik krizden depreme her şeye rağmen doldurabildiği miting alanlarında kendinden emin konuşuyor; ekibi kendilerine güvenmiyorlarsa ona güvensinler yeter.