ABD Başkanı Joe Biden’ın Gazze’ye insani yardım için Akdeniz sahiline liman inşa edeceğini açıkladığı günlerde, ABD’nin İsrail’e savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana 100’den fazla askeri satış gerçekleştirdiği ortaya çıktı.
Washington Post’un haberine göre ABD, savaşın başladığı 7 Ekim tarihinden bu yana İsrail’e 100’den fazla askeri satış yaptı. Bütçe sınırlarının altında kaldığı için gündeme gelmeyen ve kamuoyuna yansımadan sessizce onaylanan bu satışlar arasında hassas güdümlü mühimmat, küçük çaplı bombalar, sığınak delici cihazlar ve hafif silahlar bulunuyor.
Biden’ın tutum değişikliği, insani yardım açıklamaları
ABD’nin silah satışı ile ilgili bu haber ABD Başkanı Joe Biden’ın Gazze’ye yönelik insani yardım açıklamalarıyla aynı günlerde yayınlandı.
Geçtiğimiz hafta ABD ordusu, Gazze’ye üç askeri uçakla havadan yardım göndermişti.
Bu yardımların hemen ardından 7 Mart’ta “Birliğin Durumu” (State of Union) konuşması yapan Biden, Gazze’nin Akdeniz kıyısında bölgeye insani yardım ulaştırmak amacıyla geçici bir liman inşa edileceğini açıkladı.
Buna göre Kıbrıs üzerinden geçecek ve gıda ve ilaç barındıracak olan yardımların büyük gemilerle Gazze’ye ulaştırılması için geçici bir liman inşa edilecek. Yardımlar İsrail tarafından denetlenecek ve ABD askeri mensupları Gazze’de bulunmayacak.
Biden’ın konuşması bir açıdan daha önem taşıyordu. ABD Başkanı, 7 Ekim’den bu yana ABD hükümetinin tutumunu tekrarlayarak İsrail’in Hamas saldırısına karşılık “kendini savunma hakkını” yeniden gündeme getirdi ancak bir tutum değişikliği işareti olarak ilk defa sivil kayıpların altını çizdi, ölenlerin çoğu “Hamas değil” dedi.
ABD Başkanı konuşmanın ardından Washington’daki Temsilciler Meclisi salonunda Colorado Demokrat senatörü Michael Bennet ile konuşurken kameralara yakalanması yine “tutum değişikliği” tartışmalarını körükledi. Biden, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Ulaştırma Bakanı Pete Buttigeg’in yanında Bennet ile konuşurken Netanyahu’nun “Bibi” takma adını kullanarak “Ona söyledim, Bibi yapma dedim,” dedi. Biden, İngilizce’de yaptığın yanlıştan dönmek anlamında kullanılan “Coming to Jesus’s meeting” (İsa’nın meclisine gelmek) ifadesini kullandı.
President Biden: "I told him, Bibi, and don't repeat this, but you and I are going to have a ‘come to Jesus’ meeting."
“I’m on a hot mic here. Good. That’s good.” pic.twitter.com/KCgpbx4awf
— Sawyer Hackett (@SawyerHackett) March 8, 2024
Yardımlar rutin mi Gazze için mi?
Ancak Biden’ın bir yandan Gazze’de yoğun bombardıman altında öldürülenlerin “Hamas olmadığını” vurgularken bir yandan İsrail’e silah satışlarının devam ediyor olması ABD hükümetinin Gazze politikasının zorluğunu da gösteriyor. Bu yıl Kasım ayında gerçekleştirilecek olan seçimler öncesinde Biden hükümeti için de Gazze zorlu bir sınav.
İsrail’e silah satışıyla ilgili kamuoyuna sunulan bilgilerde yardımların ne amaçla yapıldığı konusunda bir açıklık yok. Washington Post’un haberinde de vurgulandığı üzere, son satışların İsrail’e rutin güvenlik yardımı olarak mı yoksa Gazze bombardımanı sonucu mühimmat sağlamak amacıyla mı yapıldığı bilinmiyor.
Biden’ın Gazze’ye insani yardım çabalarını vurgulamasına rağmen, iç politika çalkantıları, özellikle de Demokrat Parti üyelerinin İsrail’e verilen askeri destek konusundaki eleştirileri, ABD yönetiminin tutumunu karmaşıklaştırıyor.
Daha önce de Demokratların baskısıyla ABD’nin İsrail’e sağladığı silah yardımlarının kısılması gündeme geldi. Ancak Cumhuriyetçiler buna karşı çıkarak ABD’nin her yıl İsrail’e sağladığı 3.3 milyar dolarlık yardıma ek olarak 17.6 milyar dolar daha sağlanması için yasa tasarısı sundu. Biden hükümeti de İsrail’e ek askeri yardım için paket önerdi, ancak özellikle Ukrayna’yardımı konusunda yaşanan anlaşmazlıklar sebebiyle paketin oluşturulmasında gecikmeler yaşandı.
Biden bir yandan Cumhuriyetçilerin baskısı ve Demokratların İsrail’le ilgili eleştirileri arasında bir denge oluşturmaya çalışıyor.
Bu çalkantı içinde Mısır’da ateşkes için yapılan görüşmeler sonuç bulmadı ve Gazze’de insani yardımın gecikmesi her geçen gün daha da derinleşen bir krize sebep oluyor.
ABD’nin Gazze’ye yönelik tutumunun hem iç hem de dış politika açısından nasıl bir etki yaratacağı da belirsizliğini koruyor.