Yazar, gazeteci
Herkes sosyal medya hesaplarından canlı yayında. Bütün kurumlardan arşivlerini dijital platformda erişime açması bekleniyor. Kültür-sanat içeriklerinin bu “sıkıntılı” günlerde “kurtarıcı” olacağı konusunda herkes hemfikir… İyi ama, bu işin hukuk boyutunu biliyor muyuz? Örneğin o eserlerin üreticilerinden, onların telif haklarından, fikri mülkiyet haklarından konuşuyor muyuz? Bu konuyu düşünürken, aklıma karantina günlerinden kısa süre önce hukukçu ve
Çöp dökmek için dışarı çıktığımda komşumla karşılaşıyorum. İlerlemiş yaşına rağmen her zaman dinç, her zaman enerjik, yüksek perdeden konuşmayı seven bir beyefendi. Ama şimdi karşımda yorgun, omuzları öne düşmüş, umutsuz biri duruyor. Sağlığına önem verdiğini bildiğim sevgili komşum ne maske takmış ne eldiven. “Markete gidiyorum,” diyor. “Bir ihtiyacınız varsa bana söyleyin. Gittiğimde hepimiz için toplu
Yekta Kopan Şehitlerimiz var. Çok üzgünüz. Yüreğimiz bunca acıyı kaldırmıyor artık. Gencecik insanların fotoğraflarına, yıkılmış ailelerinin, geride bıraktıkları bebeklerinin görüntülerine bakıyoruz. Dertliyiz, yastayız. Bırakın gülüp eğlenmeyi, gülümseyecek halimiz yok. O kahreden ölümlerin ardından yaşananlara öfkeliyiz. Haber alamadık. Gerçek bilgiye ulaştığımızdan emin olamadık. Televizyona çıkıp da “Onlar ölmedi, yer değiştirdi” diyene tahammül edemedik. Mültecilerin can derdindeyken,