Siyaset

Salgına hazırlıklı yakalandığımıza inanan var mı?

Bir yetkili, “En büyük hatamız daha sert önlemler yerine vatandaşa güvenmek oldu” diyor. Hükümetin aldığı önlemlerin uygulanmasını denetlemesi gerekiyor. Fotoğrafta Almanya’dan gelip karantinadan kaçarken yakalanan bir kişi görülüyor. (Foto: TRT)

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 18 Mart konuşmasında dedi ki, “Hamdolsun Türkiye bu sürece olabilecek en hazırlıklı şekilde yakalanmıştır”. Erdoğan’ın “Bu süreç” dediği koronavirüs salgınıyla mücadele süreci. Sizce ne kadar inandırıcı?
Dünyanın en gelişmiş kamu sağlığı altyapısına sahip olduğu bu kötü vesileyle kanıtlanan Çin hazırlıksız yakalandığını söylüyor. Vatandaşları üzerinde yumuşak güç ile otorite tesis ederek dünyadaki en başarılı sınavı veren Güney Kore böyle bir iddia içinde değil. Dünyanın en sağlam ekonomilerinden Almanya Şansölyesi Angela Merkel, koronavirüs salgınını İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın başına gelen en büyük imtihan olarak tanımlıyor.
Türkiye’nin pek çok Avrupa ülkesinin düştüğü hataya düşmediği doğru, bu açıdan belli bir başarıdan söz etmek mümkün. Bunda da en büyük pay Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından ilk günlerde kurulan Koronavirüs Bilim Kurulu’nun Cumhurbaşkanlığına yaptığı öneriler. Ancak bu önerilerin tamamının yürürlüğe girdiğini, girenlerin de uygulandığını söylemek mümkün değil.

Önlem alınsa da tam uygulanmıyor

Gözönündeki en kötü örnek umre gibi görünüyor ama sadece o değil. Salgının hem Doğu komşumuz İran, hem de yakın turizm ve ticaret teması içinde olduğumuz İtalya’da başladığı tarih 3 Şubat. İran’la 27 Şubat, İtalya ile 29 Şubat’ta uçuşlar durduruldu. O tarihe dek hem Doğu, hem Batıdan ülkeye girenlere hiçbir kısıtlama olmadı. İtalya’dan sonra en kötü örnek sayılan İspanya ile uçuşların durdurulduğu tarih 13 Mart, diğer 8 Avrupa ülkesiyle birlikte. Suudi Arabistan 27 Şubat’ta koronavirüs uyarısı yapıyor, 5 Mart’ta Kâbe’yi kapatıyor ama aralarında Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un şirketi dahil turlar devam ediyordu. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, 27 Şubat’tan itibaren izin verilmediğini iş işten geçtikten sonra açıklıyor. Başkan, turların 20-30 günlük düzenlendiği gerekçesi arkasına saklanıyor.
Haydi bunlar geçmişten diyelim. Daha Cumhurbaşkanı önlemlerini açıklarken arayan bir dostum, çocuğunun eğitim için bulunduğu ABD’den İstanbul Havalimanına dönüşte herhangi bir işlem, ya da öyle söylendiği gibi karantina yurtlarına filan alınmadan doğrudan eve geldiğini söyledi. Gazeteci-yazar Büşra Sanay, ölümlü vakalara karşı neredeyse hiçbir önlem alınmayan İngiltere’den geldiğini ama karantinaya alınmak bir yana eve gönderildiğini yazdı. Bir başkasının yakını Hollanda’dan gelmiş, karantina bir yana, doğru eve gönderilmişler, on dört gün çıkmayın denilerek. Bunlar kendilerini evde karantinaya alma bilincine sahip insanlar. Öte yandan karantinadan -üstelik polislere tükürüp varsa mikrobunu bulaştırarak- kaçmaya çalışan umrecilerin, ya da bize bir şey olmaz kafasıyla, kapalı olması gereken kahvelerde okey oynarken yakalananların haberleri var.

En büyük hata vatandaşa güvenmek miydi?

Bu sabah konuştuğum bir yetkili “Korkarım en büyük hatayı daha sıkı önlem almayıp vatandaşa güvenmekle yaptık” dedi.
Haklılık payı olabilir ama suç yalnızca sorumsuz vatandaşta mı? Dünyaca tanınmış bilim insanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, hükümetlerin hastalığı yeterince vahim göstermemelerinin, halkın önlemleri ağır ve gereksiz bulmasına yol açtığını söylüyor. Buna yaygın test yaptırmamak dahil, çünkü test yapılırsa hastalığın yaygınlık derecesi ortaya çıkabilir. Durumun gerçekten vahim olduğunu, önlemlere uyulmadığını Bilim Kurulu üyeleri söylemeseydi, acaba Erdoğan bir hafta sonra mı çıkardı halkın karşısına? KONDA yöneticisi Bekir Ağırdır, bunun arkasında “Erdoğan’ı olumsuz gelişmelerle yan yana getirmeme” doğrultusunda bir iletişim stratejisi yattığına inanıyor; yeter ki imajımız zedelenmesin, öyle mi?
Bakın, salgının çıkmasından bu yana Erdoğan’ın yapması gerekeni, sosyal medyada yayınladığı Sağlık Bakanlığının önlemlerine destek mesajlarıyla CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yapıyor. Erdoğan önlemleri açıklarken dahi AK Parti toplantılarının iptal edildiğini araya sıkıştırdı ama bütün partilerin aynısını yaptığını söylemedi. Cumhurbaşkanının böyle bir ölüm kalım meselesinde dahi partisini öne çıkarması gerçekten tepki topluyor; imaj danışmanlarının anlamadığı belki bu.
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, “Hong Kong ve Singapur olma şansımızı kaybettik, tüm enerjimizi İtalya olmamaya harcamalıyız” diyor. Azap’ın önem verdiği tanı testlerinin yaygınlaşmaması konusu ancak hafta sonu Çin’den beklenen milyonlarca hızlı test kitiyle aşılabilecek.

Önlem açıklamak yetmiyor

Sonra “evde kalın” deniyor, tamamen destekliyorum. Ancak evden çıkmak zorunda kalan milyonlarca çalışan ne olacak? Öncelikle de sağlık, ilaç, gıda sektörü çalışanları, hâlâ nedendir bilinmez (yatırımcıların derneği AYD’nin işten çıkarmama taahhüdüne karşın) kapatılmayan AVM çalışanları, enerji sektörü çalışanları? (Kendi inisiyatifleriyle mağazalarını kapatan 20 kadar giyim ve ev eşyası mağaza zincirini, işten insan çıkarmama kaydıyla olumlu örnek saymak gerekiyor.) Sendikalı işçiler yine de belli korumaya sahip ama sayıları 2-3 milyon; 10 milyon küsur sendikasız işçiye ne eğitim, ne önlem ulaşabiliyor.

Ayrıca, uçak biletinde KDV yüzdere 18’den yüzde 1’e iniyor da, neden örneğin elektrik, doğal gaz, ya da şu anda en çok tüketilen temizlik malzemelerinde fiyattan geçtim, hiç değilse vergi indirimi yok? İstanbul, Ankara ve diğer Büyükşehir Belediyeleri kendi yetkileri içinde olanı yapıyorlar ama neden Hazine ve Maliye kendi yetkisi içinde olan kolaylıkları vatandaşa, en azından kriz süresince sağlamıyor?
Erdoğan’ın önlem açıklaması yetmiyor, onlara başta hükümet görevlilerinin uyduğunun denetlenmesi ve Beştepe’ye toz pembe verilen raporlara güvenilmemesi lazım. Devlet ve bürokrasi deneyimine sahip Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın bu bürokrasi oyunlarını saptayabiliyor olması lazım.
Bu işin şakası yok. İran, İtalya, İspanya olmak istemiyorsak, Güney Kore, Japonya, Singapur, Tayvan olamasak bile bu vartayı en az hasarla atlatabilmemiz lazım. Hepimize sorumluluk düşüyor, ama herkesten çok tek icra makamı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yönetimine.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Macron’un son konuşması, “Ölümlü Avrupa” ve Türkiye

Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Franck- Walter Steinmeier’in üç günlük Türkiye ziyareti zamanlı ve yararlı oldu.…

49 dakika ago

İYİ Parti’nin yeni lideri Musavat Dervişoğlu

Seçim yenilgilerinin ardından iç çalkantılarla gündemden düşmeyen İYİ Parti'nin 5. Olağanüstü Kurultayında, partide Grup Başkan…

1 gün ago

Türkiye aslında çok zengin bir ülke. Yeni bir 2030 vizyonu gerekiyor

Türkiye aslında çok zengin bir ülke. Yeni bir 2030 vizyonu gerekiyor. Gerçekten de öyle. Hiç…

1 gün ago

Erdoğan’ın ABD ziyareti ertelendi, talep Ankara’dan gitti

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 9 Mayıs'ta yapması beklenen ABD seyahatinin ileri bir tarihe ertelendiği bildirildi. İsminin…

2 gün ago

ABD’de Columbia, Türkiye’de ODTÜ: öğrenciler neden ayakta?

"ODTÜ'de bugün de bir kez daha Devrim Stadyumu'nun adını söyleyemeyen Rektörlük, Bahar Şenliği'ni Devrim'den soyutlamak,…

2 gün ago

Şimşek’in iki zorlu sınavı: vergi reformu ve kamuda tasarruf

Seçim bitti. Seçim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hedeflediği gibi değil CHP lideri Özgür Özel’in istediği gibi…

2 gün ago