Bir önceki yazımın devamı olarak çevre üzerinde duracağım.
Eylül 2018’de Moskova’daki MIRBIS üniversitesinde katıldığım endüstri 4.0 çalıştayına katılmıştım. 1 hafta boyunca çeşitli konularda üniversitedeki doçent ve profesörlerden eğitim aldık, konuşmalar dinledik. Bir konu çevre sorunları ve devletlerin, daha doğrusu hükümetlerin bu soruna etkisi üzerineydi. Genel olarak hükümetlerin finansal ve sanayi çevrelerine bağımlı olduğu için çevreye çok korumacı davranamadıkları, bunun da çevre kirliliği ve insana etkisi üzerine hemfikir olduk.
Bu çalıştayda yaptığım konuşmanın ana hatlarını özetleyeyim.
Doğa artık bu kadar çok insanı, onlardan kaynaklanan bu kadar çok kirlenmeyi kaldıramıyor.
TV’de izlediğimiz belgesellerin ortak konusu
Doğada önemli bir denge var.
Tüketim
Aşağıdaki grafiği beraber inceleyelim.
Son 50 senede aşırı çoğaldık. Çoğalmakla da kalmadık daha da fazla tüketmeye başladık. Elimizdekini tüketime yatırdık. Yetmedi borçlandık, borçla aldığımız varlıkları, daha fazla tüketime yatırdık.
Bizim gibi ülkeler buna 2 yönlü katkıda bulundu. Elde olmayanla borçlanıyoruz, borçlandıkça daha lüks tüketime yöneliyoruz. Lükse yöneldikçe başkasındaki lüks tüketimi görüyoruz. Daha fazla tüketime sebep oluyoruz. New York ve Londra’daki bankerler sayemizde aldığımız borç üzerinden daha fazla para kazanıyor.
Çin, Hindistan, Endonezya gibi ülkeler, bu talebi karşılamak için kaynaklarını sonuna kadar kullanmaya başladılar ve çevre kirliliği de bunun yanında geldi. Örnek olarak aşağıdaki haritayı ele alalım.
NASA’dan alıntı olan bu fotoğrafta, Çin’in salgın öncesi ve salgın sırasında bütün üretimi durmuş halindeki hava kirliliğini gösteriyor. Kırmızı ve sarı bölgeler Azot Dioksit (NO2) ile zehirlenmiş bölgeler. Benzer bir durum Türkiye için de söz konusu.
Bize bu fotoğraf ne anlatıyor? O çok sevdiğimiz spor ayakkabı veya cep telefonu üretiminin aksadığını ve gelecek aylarda tedariğinde sorun yaşanacağını gösteriyor. Eğer böyle gördüyseniz sorun zaten burada. Bizim yarattığımız tüketim baskısının ortadaki sarı ve kırmızı zehir bölgelerinin oluşması anlamına geliyor. Geçen sene solunum hastalıklarından bu bölgelerde direk etkili olarak yılda 75.000 (yetmişbeşbin) üzerinde insan ölmüş, korona Covid-19 virüsün Çin’de yol açtığı 3.339 ölümden çok fazla.
Hastalık bir teoriye göre, Wuhan’daki deniz ürünleri pazarından yayıldı. Hayvan pazarından yemeği hazırlayan aşçılara geçti, aç bir kurt gibi bulduğu bütün avlara yani biz insanlara saldırdı. Son günlerde birinci hastanın hayvan pazarıyla ilişkisi olmadığı savunuluyor. Kafalar biraz karışık.
Salgın filmini izlediniz mi? Salgın, 2011 yapımı yönetmen Steven Soderbergh filmi, İngilizce ismi ile Contagion. İzlemediyseniz mutlaka izleyin, size bir sahnesini film hakkında detay vermeden paylaşayım.
Çin sürekli geliştiği için dozerler kırsal alana giriyor. Dozerin altında paramparça olan bir ağaçta yaşayan bir virüslü yarasayı korkutuyor. O yarasayı virüsü öldürmüyor çünkü kendisi doğal bağışıklıklı. Ama ağzında bir yemek parçası ile binlerce domuzun beslendiği bir çiftliğe gidiyor. Ağzındaki yemeği düşürüyor, onu bir domuz yiyiyor. O domuzu ertesi gün bir aşçı alıyor, onu hazırladıktan sonra elini yıkamayarak bir başkasına dokunuyor. …ve pandemi başlıyor.
Nasıl, tanıdık mı?
Bu pandemiyi yani salgını hep beraber yarattık. Çok çoğaldık, çok tükettik, doğayı çok kirlettik yani yaraladık. Yeni yerleşim yerleri, yeni fabrikalar, yeni madenler açmak için doğanın kalbine kadar girdik, vahşi yaşamı rahatsız ettik.
Bu salgında hepimizin sorumluluğu var. Alınan her yeni arabanın, giyilen her yeni kıyafetin, yeni alınan her evin, o yeni evin her fazladan metre karesinin, iki senede bir değiştirilen her cep telefonunun, bedenimize aldığımız her fazladan kilonun bu salgında payı var.
Ne dersiniz artık biraz üretmeye ve tüketmemeyi öğrenmeye başlamamızın zamanı gelmedi mi?
Bir sonraki bölümde nüfusun dünya üzerinde baskısını anlatacağım.
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın beraberindeki heyet ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gitti,…
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni bir nükleer doktrin imzalamasıyla ilgili…