Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasını bir yana koyuyorum, fırsat bu fırsat deyip Atatürk’e hakaretler yağdırmayı diğer yana.
Ayasofya’nın ibadete açılışının Türkiye’deki dindar, muhafazakâr, İslamcı kesim için önemini bir yana koyuyorum. Fırsatı ganimet bilip Cumhuriyetimizin kurucusu, İstiklal Savaşımızın önderi Mustafa Kemal Atatürk’e ağza alınmayacak sözleri, meydanda dava açacak savcı bile kalmadığı güvencesiyle sarf eden korkakları diğer yana.
Ayasofya’nın açılışını bir özlemin yerine getirilişinin simgesi yapanları bir yana koyuyorum. Atatürk’e saldırmayı bir başka özlemi, Hilafet özlemini dile getirmenin vesilesi yapan Cumhuriyet düşmanlarını diğer yana.
Ayasofya’nın açılışını Türkiye’nin egemenlik haklarının kullanılışı olarak görenleri bir yana koyuyorum, Atatürk’e saldırırken kadın haklarından işçi haklarına dek her şeye saldırılarını perdelemek isteyen sefih ruhları diğer yana.
Öte yandan, Ayasofya’nın açılışını Türkiye’de din işlerini devlet işlerinden ayırmanın, Anayasada hâlâ var olan laiklik ilkesine vurulmuş darbe görenleri bir yana koyuyorum, Atatürk’e yapılan dayanılmaz saldırıyı görüp kafasını başka tarafa çeviren vefasızları diğer yana.
Şimdi Atatürk’ün kurup oturduğu Cumhurbaşkanlığı koltuğunun on ikinci sahibi olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ayaklarının altından kaymaya başlayan oy tabanını bir arada tutmak için attığı bu adımın arkasına saklanıp Atatürk’e yaylım ateşi açanlar sefiller araziye ilk uyum sağlayanlardan olacaktır.
Rahmetli dedem, Razgradlı Kasapoğlu Mehmet Kadri, Filistin Cephesinde Arap ve İngiliz güçlerine karşı savaşırken, Doğu Cephesinde işgalcilerle boğuşurken, bunlardan bazılarının dedesinin Hilafet adına işgalcilerin safında millici kuvvetlere kurşun sıkmış olmasına şaşırmam. Türkiye Cumhuriyeti bu pespaye ruhlar için başka bir şey olabilir, bizler için “son vatandır”.
Şunu düşünürüm: 19 Mayıs 1919’dan daha kötü durumda mıyız? Hayır, değiliz. Atatürk’e hakaret eden, sürekli didişenlerden onun Gençliğe Hitabında “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler” uyarısını bilmesini bekleyemem.
Ama şunu bilirim: Atatürk’e yapılan saldırılara müsamaha göstermek, meydan vermenin ne Erdoğan ne AK Parti iktidarına hayrı dokunur ne de zaten Türkiye’ye.
Ama şunu da bilirim: tam bu günlerde Diyanet İşlerinin kocasından şiddet gören kadınlara sabredin, akşam çay ikram edin demesi, kadın düşmanlığının tırmanması tesadüf değildir. Tam da bu günlerde avukatların seslerinin kısılmak istenmesi tesadüf değildir. Çalışanların kıdem tazminatlarına göz dikilmesi de işsizlerin gözlerinin içine baka baka “işsizlik azalıyor” denmesi tesadüf değildir. Heybeliada Ruhban Okulu açılışına güya lütuf gibi göz kırparak Ayasofya Medresesi istemek tesadüf değildir. “Yeni bir devlet kuruyoruz” diyen kişinin Cumhurbaşkanı Danışmanı yapılması da öyle. Özellikle böyle dönemlerde siyaseten atılan hiçbir adım tesadüf değildir.
Bazı şeyleri merak ederim. Örneğin, Atatürk’ün adını ağzından düşürmeyen MHP lideri Devlet Bahçeli, Atatürk’e edilen hakaretler karşısında neden bir küçük itiraz dahi etmez?
Tekrar edelim ki bir ülkenin, kurucu liderini bu kadar yerden yere vurması, o ülkeye hayır getirmez. Sizden kimse Atatürk’ü sevmenizi, ya da katılmanızı beklemiyor. Ama lütfen biraz saygılı olun.
31 Mart yerel seçim sonuçlarıyla değişen siyasi iklimin şimdiye dek en önemli sonucu Cumhurbaşkanı ve…
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş yeni anayasa görüşmeleri kapsamında DEM Parti Meclis Grubunu ziyaret ederek eş…
Evet, şimdi önümüzdeki tablo değişmedikçe 1 Mayıs’ın marjinalleşmesi, giderek geniş halk kitlelerine yabancılaşması kaçınılmaz görünüyor.…
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Güney Afrika Cumhuriyet, tarafından İsrail’in Gazze’de soykırım suçu işlediği iddiasıyla…
Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar 28 Nisan’da İngiliz Financial Times gazetesine ABD enerji devi Exxon Mobil…