12 Temmuz’da CHP’nin Doğu ve Güneydoğudaki 18 İl Başkanı ortak bir bildiri yayınladı. İl Başkanları, 25-26 Temmuz’da Ankara’da yapılacak CHP Kurultayında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na topluca destek vereceklerini ilan ediyorlardı. Delege sistemi uyarınca 18 İl Başkanının ortak desteği Kılıçdaroğlu bakımından Kurultay öncesi bir gövde gösterisi sayılabilirdi ama CHP’nin seçmen desteği olarak en güçsüz olduğu iller arasında doğu ve güneydoğu illeri bulunuyordu. Bölgede seçim yarışı AK Parti ve HDP arasında geçiyordu. Ağırlıkla Kürt seçmene sahip olan bu illerdeki -aslında başarısız sayılması gereken- CHP yöneticilerinin bu destek mesajıyla Genel Merkez’e adeta ittifaklar politikasının gelişerek devam etmesi gerektiğini söylüyordu.
Tunceli İl Başkanı Ali Mustafa Çelik tarafından okunan bildirinin en can alıcı bölümü şuydu: “Değişiminin ilk meyvesini geçtiğimiz sene tattık. Genel Başkanımızın liderliğinde belirlenen değerli adaylarımız kibrin saltanatına 31 Mart akşamı büyük bir darbe vurdu. 23 Haziran’da ise bu darbe bir hezimete dönüştü.”
Millet İttifakı gücünün sınırlarında
Devamı istenen, örgüt tarafından da başarılı bulunan bu cephe politikasıdır. Ancak merkezinde Meral Akşener liderliğindeki İYİ Parti ile kurulan Millet İttifakının bulunduğu bu cephe politikası gücünün sınırlarına gelmektedir. Güvenilir anket çalışmaları AK Parti ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakının yüzde 50+1 eşiğinin altında gösteriyor ama Millet İttifakı oyları onun da gerisinde. Bu da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı belki ilk turda olmasa da ikinci turda şanslı kılıyor.
Kılıçdaroğlu bu nedenle Millet İttifakını genişletmek istiyor, bunu da gösteriyor. Örneğin CHP tarafından çıkarılan Millet dergisinin Temmuz 2020 sayısında Akşener’in yanı sıra Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun açıklamasına da neredeyse tam sayfa yer verilmiş. Ama Saadet Partisinin 2018 seçimlerindeki oy oranı yüzde 1,34; aldığı oy ise 674’binin altında. Geçenlerde gazeteci Özlem Gürses, iş dünyasının CHP ile Ali Babacan’ın Deva Partisini birlikte görmek istediğini yazdı, yayınladı. Kusura bakmasın iş dünyası ama sayılar tutmuyor.
HDP: odadaki “pembe fil”
İngilizce bir deyimdir “pembe fil”; herkesin gözünün önünde, odanın tam ortasında duruyordur ama kimse görmek istemez, yokmuş gibi davranır. HDP Kürt seçmenin tamamını temsil etmiyor. Muhafazakâr, dindar, İslamcı Kürt seçmen AK Parti’yi tercih ediyor. Ama HDP’nin 2018 seçimlerindeki oy oranı yüzde 11,7. HDP’ye 5 milyon 866 milyondan fazla seçmen oy vermiş. TBMM’deki üçüncü büyük parti grubunu oluşturuyor. (Bütün ülkede 118 bini bulmayan binde 23’lük oyuyla Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek’in HDP’nin kapatılmasını istemesi gerçekten trajik bir durum.)
Bu çerçevede, Doğu ve Güneydoğulu CHP’lilerin Kılıçdaroğlu’na destek verirken yerel seçimlerdeki başarıyı, özellikle de İstanbul’u örnek göstermeleri boşuna değil. Çünkü 31 Mart seçimleri ve 23 Haziran İstanbul seçim tekrarındaki CHP başarısında sadece İYİ Partinin değil, en az o kadar HDP’li seçmenin de oyu var.
Nereden mi biliyoruz? MetroPoll araştırma şirketinin seçimlerden birkaç ay sonra, Kasım 2019’da yaptığı bir İstanbul araştırması var. Buyurun birlikte bakalım:
Görülebileceği gibi HDP’li seçmen İstanbul’da yüzde 85-90 arasında Ekrem İmamoğlu’na oy vermiş. Bunu CHP siyasetini benimsediği, çok beğendiği için mi yapmış? Bunu merkezi bir karar ile mi yapmış? Hayır. Bunu Erdoğan-Bahçeli ittifakının karşısında durduğunu göstermek için yapmış.
Farklı bakış ihtiyacı
Bunu İmamoğlu biliyor, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu biliyor. Bunu Ankara’da Mansur Yavaş, İzmir’de Tunç Soyer, Adana’da Zeydan Karalar biliyor. Bunu Ankara’da Kılıçdaroğlu ve Akşener bilmiyormuş gibi davranmayı tercih ediyor? Neden mi? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin onları “HDP eşittir PKK” ile iş birliği içinde göstermeye çalışma baskısı yüzünden. Erdoğan’ın buradaki asıl niyetiyse Millet ittifakı ile Kürt seçmen arasında görünmez bir duvar örmek. Her iki lidere kendi partilerinden gelen itirazları da saymak zorundayız tabii.
Ancak bu arada HDP ikili bir baskı altında. Bir yandan neredeyse her gün bir başka belediye başkanı, yerel yöneticisi, milletvekili görevden alınıyor, soruşturuluyor, tutuklanıyor. Diğer yandan, neticede seçmenlik bağlarıyla ortak bir sosyal tabanı paylaştığı PKK’nın ağır baskısı var, Meclis’ten çekilmesi, kendisine ayak bağı olmaması doğrultusunda. Çoğulcu demokrasi yaşatılacaksa, herkes birbirinin halinden anlayacak biraz; bu HDP yönetimi için de geçerli.
Mevcut siyasi coğrafyada HDP hiçbir partinin, MHP dahil hiçbir partinin ama özellikle de CHP ve İYİ partinin görmezden gelme lüksü olmayan bir gerçeklik. Parlamenter siyaset neticede bir aritmetik işlemse, Kılıçdaroğlu ve Akşener’in temel siyasi ilkelerini ihlal edilmeden yeni bir bakış ihtiyacı içinde oldukları ortada.