Gerici sözünü çoktandır duymadınız değil mi? Belki ilericileri bastırmaya çalışırken kendi bahçelerinde İslâmcı bir gizli örgütün 2016 darbe girişimine doğru büyümesine izin veren askerlerin bunun yerine “irtica” diye Arapça bir sözcüğü kullanarak içini boşaltmaları yüzündendir. Siyasi İslâmcı hareket dememek için uydurdukları “Sen anladın onu” muğlaklığı ve sıradanlığında bir klişeydi. Bir zamanlar adeta putlaştırarak milleti neredeyse kahramanından soğuttukları Atatürk’ü bugün bayramdan bayrama anmalarından belli durumları.
Gerici, toplumsal gelişime karşı çıkan, siyasi ve toplumsal geri dönüşü isteyen kişidir. Çoğulcu demokrasiye, hukuk devletine, kadın-erkek eşitliğine, insan haklarına, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına, ifade özgürlüğüne, sosyal devlete ve bunların bir bütün olarak birbirini tamamladığına inanmaz. Her cinsiyetten, her sınıftan, her siyasi görüşten, her dinden, inançtan ya da inançsızlıktan gerici de çıkar ilerici de. Tarih örnekleriyle dolu.
Gerici zihniyetin bir özelliği de yüz verdikçe astarını isteme, totaliter bir bakışla siyaset ve toplumun her alanına kendi ideolojisini hâkim kılmayı dayatma alışkanlığıdır. Sosyalistse tektipçi ve sekter, milliyetçiyse ırkçı, İslâmcıysa tekfircidir.
Azgın azınlık ahlaksızlığı
Gerici güruhun bir özelliği de sesinin çok çıkmasıdır. Ne kadar çok ses çıkarırsa kendisini o kadar çok gösterdiklerine ve etkili olduklarına inanırlar ve olurlar da. Sağda da solda da ana akım partiler, keskin sözlerle tabanlarının aklını çelen azgın ama örgütlü azınlıklara, kendi örgütlerinden, geniş tabanlarından daha fazla önem verme eğilimine girer ve girdikçe onların şantajına maruz kalırlar. Sokak lisanıyla “paçayı kaptırırlar”.
“Ne istediler de vermedik?” yakınması tam olarak bunu gösterir. Ve aslında korkaktırlar, güruh olarak durduklarında diş gösterir, tek tek kaldıklarında küçük menfaatleri için yaltaklanırlar. Çok kolay yalan söyler, çok kolay iftira atar ve çok kolay dönerler. Ahlâki değerleri, eşitlik, kişi haklarına saygı, hakkaniyet gibi insâni ölçülerle değil kendi ideolojisiyle, sadece kendi doğrularıyla sınırlıdır. Zaten o yüzden gerici kendi doğrusunu, bizlerin doğrusu haline getirmek için kaba güç kullanmaya hazırdır. Ve bizim de onun kaba güç kullanmasını meşru görmemizi ister, çünkü kendi doğrusuna göre haklıdır.
Gerici, çürümüş bir insan tipidir.
Gericiye gerici diyebilmek
Şimdi bu konu da nereden çıktı demeyin lütfen, çünkü tam orta yerindeyiz.
Örnek mi? Vereyim. Kadına karşı şiddetin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi siyasi ve toplumsal olarak ileri bir adımdır. Onun uygulama yasası olarak çıkarılan 6284 sayılı yasa da öyle. Kadın haklarının geri alınmasını istemek, o araya boşanmış kadına nafaka hakkına göz dikmek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın atarken övündüğü imzasını pişman olup geri almasını istemek gericiliktir. Erdoğan’a hem seçim hem de Kongre şantajı yapma amacı olduğu için siyasi fırsatçılık boyutu da vardır ama asıl gericiliktir.
Kadir Mısıroğlu’nun “Keşke Yunan kazansaydı da hilafet kalkmasaydı” sözleri gerici körleşmenin dik âlâsıydı. Cumhurbaşkanına hakaret için açılmış davalar dünya rekoru kırarken İstiklâl Savaşımızın önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’e hakaretin serbest bırakılmasını istemek gericiliğin dik âlâsıdır.
Gericiye gerici diyebilmek lazımdır. Kötüye kötü diyemezsek, iyiye iyi demek hakkımız olmaz, tersi de doğrudur.
Dur demek lazım
30 Ağustos’ta Akit TV’nin “Anıtkabir” yerine “Anırkabir” yazdığı haberlerini okuyunca, soran olursa “KJ (altyazı) hatası olmuş derler” dedim içimden. Aynen de öyle dediler. RTÜK “inceliyormuş”.
Gericilerin yalanları, bahaneleri, iftiraları bile tahmin edilebilir. Oyun planları aynıdır. Gürültü çıkar, iftira at, ihanetle suçla, kabul ettirebilirsen ne âlâ… Ne oldu her gün ekranlarda, sütunlarda kadınlara hakaret edenlere? İşi insani ve hukuki haklarının bilincindeki AK Partili kadınlara “fahişe” demeye vardırınca sesi kesildi. Azgın azınlık güruhundan olmasa şu anda çoktan hapisteydi. AK Partili olmayan kadınlara hakaret de her türlü saldırı da zaten serbest sayılıyor bu ekibe.
Yargı da hata yapıyor, siyaset de.
Belki Erdoğan ve çevresindeki bazılarının işine geliyor bu gönüllü tetikçilerin gerici çıkışlarıyla toplumdaki nabzı ölçmek. Hatta belki bu ekiplerle iş birliğine giderek onları kazandığını sanıyor. Onların Kemal Kılıçdaroğlu’na, Meral Akşener’e, Selahattin Demirtaş’a, düne kadar yaltaklandıkları Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’a vurmaları hoşuna gidiyor belki. Unutmamalı ki, bu güruh aynı kolaylıkla kendisine karşı da dönebilir bir gün.
İşleri dönmek ve geriye gitmektir çünkü.