Bir orman yangınları ülkesi olan Türkiye’nin elinde yangın söndürme uçakları bulunmayışının sonuçlarını acı şekilde yaşıyoruz. Peki yakın geçmişte Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ), uluslararası bilinen adıyla TAI mühendislerinin geliştirdiği yangın söndürme, itfaiye uçağı projesinin hükümetlerin ilgi gösterip harekete geçmemesi üzerine yapılamadığını biliyor musunuz? Buna, günlük siyasetten bağımsız bir “akıl tutulması” hikayesi de denebilir.
Biraz geriye gideceğiz.
Yıl 1998. O dönem yine orman yangınlarına çözüm bulmaya çalışan ülkemizde, TUSAŞ’ın Deniz Kuvvetleri’nden ücretsiz olarak devredilecek hizmet dışı keşif uçaklarını modernize ederek yangın söndürme tanker uçağına çevirmeye yönelik önerdiği projenin sahipsiz bırakılıp rafa kaldırılışının hikayesi bu.
Bu uçakların bir özelliği de yangının üzerine sadece su değil yangının ilerlemesini önleyecek kimyasal madde de bırakabilecek oluşuydu. Aslında proje ilk başta duyurulduğunda siyasiler tarafından heyecanla karşılanmıştı. TUSAŞ’ın bütün mühendisleri bu projeye gönül vermişti. Gerçekleşecek diye yürekleri kıpır kıpırdı.
Proje Detayları
Projenin tarafları, TUSAŞ, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Türk Hava Kurumu ve TEMA Vakfı idi. Uçaklar Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü’nün yangın söndürme işleri için tedarik edilecekti. Orman Bakanlığı konu ile ilgilendi ama nedense resmi talep gelmiyordu.
Türk Deniz Kuvvetleri, hizmet dışı kalan ABD yapımı Grumman S-2E keşif-gözetleme uçaklarını ücretsiz olarak devredecekti. TUSAŞ bu uçakları 4500 litre kapasiteli, su ve yangın geciktirici kimyasal içerecek şekilde yangın söndürme tanker uçağına dönüştürecekti. Yani Türk Mühendislerinin “Milli Çözüm” olarak ortaya koyduğu bir dönüştürme proje söz konusu idi.
TUSAŞ mühendisleri yaptıkları araştırmada o dönem ABD, Kanada, Fransa ve Arjantin’de de bu çözümün kullanıldığını gördüler. Yapılan ön hesaplarda her bir uçak için dönüşüm maliyeti yaklaşık 3 Milyon USD (1998 fiyatı) olarak hesaplandı. Toplam proje maliyeti, tadil edilecek 15 uçak için yaklaşık 50 Milyon USD (1998 fiyatı), proje süresi toplam 20 ay olacaktı ve uçaklar 20 yıl boyunca hizmet verebilecekti.
Dışarıdan 3-4 ay için sadece 1 uçak kiralama maliyetinin yaklaşık 1,5 Milyon USD (1998 fiyatı), yeni uçak alım maliyetinin ise yaklaşık 28 Milyon USD (1998 fiyatı) olduğu göz önüne alındığında yapılacak projenin ne kadar ülke yararına olduğu ortadaydı. Neredeyse 2 yeni uçak alım bedeli ile 15 uçaklık yangın söndürme filosu yaratılacaktı.
TAİ, Kanadalıların tadil ettiği ve Güney Fransa’da yangın söndürmede kullanılan benzer uçağı getirterek, Akıncı (Mürted) Üssü’nde gösteri düzenledi. Hükümet yetkililerinin de izlediği bu gösteri sonrası olumluluk raporu düzenlenerek gerekli makamlara iletildi.
Hükümette ilgi var, destek yok
O dönem iktidarda Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında Anavatan Partisi (ANAP), Demokratik Sol Parti (DSP) ve Demokrat Türkiye Partisi (DTP) koalisyonunun oluşturduğu 55. hükümet vardı.
Orman Bakanı olan Anavatan Partili Ersin Taranoğlu göreve gelir gelmez bir Kanada firmasıyla anlaşma yaparak, üç aylık bir süre için dünyada sadece yangın söndürmek için kullanılan tek uçak diye bilinen CL-215 tipi iki adet uçak kiraladı. Halen THK elinde bulunup kullanılmadığı için âtıl duruma düşen uçak modeliydi bu. Yangın riskinin büyük olduğu Temmuz-Eylül ayları arasında daha etkin mücadele için kiralanan uçaklar, Antalya Düzlerçamı Mevkii’nde çıkan yangında arızalı olduğu için kullanılamadı. Bunun üzerine gözler TUSAŞ’ın projesine çevrildi.
TUSAŞ’ın Taranoğlu’na sunduğu raporda, Deniz Kuvvetleri envanterinde bulunan ve motorlarındaki bazı eksiklikler nedeniyle 1993’te uçuşları durdurulan 15 adet S-2E tipi deniz karakol uçağının ufak değişiklerle 4,3 ton kapasiteli itfaiye uçaklarına dönüştürülebileceği yazıyordu. Revizyon için 2,5-3 milyon dolar gerekeceği, oysa üç aylığına kiralanan uçaklara 2 milyon 775 bin dolar ödendiğine dikkat çekildi.
Hesap ortadaydı, ancak Orman Bakanlığı projeye destek vermedi. Orman Genel Müdürlüğü’nün dışarıdan uçak kiralama tercihinden vazgeçmemesi nedeni ile proje rafa kaldırıldı.
TUSAŞ pes etmiyor ama…
Gerçekleşmeyen bu projenin amacı orman yangın söndürmede dışa bağımlılığın kaldırılmasıydı. Yılın 12 ayı kullanıma hazır olacak yangın söndürme uçaklarımız olacaktı. Uçaklar İstanbul, İzmir ve Antalya’daki üç filo merkezinde konuşlanacaktı.
Bu uçakların en önemli özelliklerinden olan, su ile birlikte yangın geciktirici olarak sulandırılmış kimyasal gübre kullanılabilmesi nedeniyle yeni bitki örtüsü oluşumuna da katkı sağlanacaktı.
TUSAŞ, Orman Bakanlığı talip olmasa da başta TEMA olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşlarından finansman desteği ile 1 adet prototip uçağı yaptı. “TEMA” ismi verilen bu uçak o dönem Antalya ve TÜPRAŞ yangınlarında başarı ile kullanıldı. Buna rağmen Orman Bakanlığı projeye ilgi göstermedi. Kaynak bulunamadığından proje iptal edildi.
Küllenen projeye 2001 yılında ABD talip oldu. O döneme kadar yüzüne bakılmayan uçaklar kıymete bindi. 7 uçakla bir yangın söndürme filosu oluşturulması için Başbakanlığa başvuruldu. Artık hükümette Bülent Ecevit başbakanlığında DSP, ANAP ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) koalisyonu vardı. TUSAŞ’ın projeyi bu defa Başbakan Yardımcısı MHP lideri Devlet Bahçeli’ye sunduğu bilgisi var. Bir sonuç çıkmadı.
Uçaklar hurda olarak satıldı
Geliştirilen tek prototip 2003’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) döneminde ABD’ne satıldı. Milli Uçağımız, ABD’nde orman yangınlarında öyle başarılı oldu ki, diğer uçakları da dönüştürüp bize satın dediler.
Ama kalan uçaklara ne oldu dersiniz? Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın yangın söndürme uçağına dönüştürülmesi amacıyla beklettiği, askeri amaçlı ekonomik ömrünü tamamlamış 10 deniz karakol uçağından 9’u, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’na (MKEK) hurda olarak satıldı. Bir adet uçak ise ise Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın İstanbul, Yeşilyurt’taki Hava Müzesi’ne gönderildi.
1990’larda başlayan toplam 15 adetlik yangın söndürme uçağı filosu kurulmasına yönelik TUSAŞ’ın projesi, birbiri ardına hükümetlerden destek bulamadı ve en sonunda AKP döneminde tamamen sona erdi.
Uçak kiralama lobisi mi?
Ülkemiz yangınlarla kavrulur, milli serveti olan ormanlarını kaybederken, uçak yokluğu nedeniyle çaresiz.
Ülke aleyhine kayıp ve zararlar bu coğrafyanın kaderinde mi var?
TUSAŞ’ın 23 sene önce ülkemize kazandırmaya çalıştığı yangın söndürme uçaklarına engel olan zihniyetin arkasında o gün ne varsa, bugün orman yangınları karşısındaki çaresiz kalışımız arkasında da o mu var?
Örneğin yangın söndürme uçağı/ helikopteri kiralama lobisinin karşı konulamaz etkisi olabilir mi bu yoksunluğumuz arkasında?
Geçen onca yıla rağmen hala aynı konuda zafiyet yaşanıyorsa sebepleri nerede arayacağız?
Bir sonraki olası yangınlarda yine aynı şeyleri konuşmamak için teknik yeterliliği kanıtlanmış, sürdürülebilir çözümleri üretmek için daha ne kadar bekleyeceğiz?
- Makalenin yazılmasında bilgi desteği sağlayan, o dönemde projede çalışmış TUSAŞ mühendislerine teşekkürler. FP