Ankara Atatürk Spor Salonunu dolduran Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) üyelerinin, genel başkanları Ali Babacan’ın konuşmasında en heyecanlandığı yerler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan bahsettiği bölümlerdi. Babacan bir ara “Yuh” seslerini susturmak zorunda kaldı. Yakın zamana dek çoğu AK Partili, Erdoğancı olan DEVA Ankara İl Örgütü delegelerinin, Erdoğan’a bu kadar sert tepki göstermeleri dikkat çekiciydi. Biriken sorunlar mıydı, sorunların kaynağı olarak Erdoğan’ı görmeleri mi, daha düne kadar Erdoğan’ı kahraman olarak gören kitlenin bugün yuhalaması?
Babacan’a göre ülkeyi bir korkulu rüyaya, kâbusa çeviren sorunlar, tamamen yönetim sorunundan kaynaklanıyordu. Erdoğan hükümeti gittiğinde sorunlar “kâbustan uyanıp, bir yudum su içer gibi” bitecekti.
“Kâbustan uyanıp, bir yudum su içer gibi bitecek sorunlar” ifadesi Türkiye’de muhalefetin geleneksel “Ülke battı” söyleminden farklı; Erdoğan sonrasına dair umut vermeyi amaçlıyor. “Yuh” seslerini engelliyor ama Babacan da yıllarca kurmayları arasında yer aldığı Erdoğan’a karşı sertleşiyor: “Bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor, bildiğini zannediyor!” Salondan alkışlar…
Merkez Bankasına “nas” var da Hazine’ye yok mu?
“Eylül’den bu yana yapılanlar akıl alır gibi değil” diye ekonomik kriz konusuna giriyor Babacan. “Hazine daha bir sene önce piyasadan yüzde 13’le borçlanırken bugün yüzde 25 ile borçlanıyor” diye devam ediyor:
• “Faiz yüzde 7 iken tertemiz bürokratları faiz lobisi olmakla, vatana ihanetle suçluyordun. Şimdi, üstelik 5 yıl vadeyle yüzde 25’le borçlandıranlara ne diyeceksin?
• “Hazine sana bağlı değil mi? “nas” diyor. Merkez Bankası faiziyle ilgili bir “nas” var da Hazine’yle ilgili nas yok mu?
• “Bakanların biri gidiyor, biri geliyor. Hallerinden memnunlar, hayallerinde göremeyecekleri yerlere geliyorlar.
Salondan “Faizci Erdoğan” sesi yükseliyor. Sorunlar böyle dile geliyor. Babacan oradan alıyor: “Geniş kitlelere gelince ‘Burası Türkiye, Türk lirası’ diyeceksin, bankada parası olanlara gelince, dövize endeksle… Turgut Özal’ı istismar edip tersini yapıyor. Özal’ın güçlendirdiği “orta direği” son yıllarda yıktı.”
Uzun süre iktidar bozuyor, yozlaştırıyor
Bu “son yıllarda vurgusu önemli”. Babacan 2015’e dek AK Parti hükümetlerinde yer aldı, Hazine, Dışişleri Ekonomi bakanlıkları yaptı. Şimdi “Zamanında Erdoğan’la beraber 3Y ile mücadele ettim” diyor; “Yasaklar, yoksulluk ve yolsuzluklar. Üç dönemden fazla görevde kalmamak kuralımız vardı; 2014-2015 gibi bırakması gerekiyordu. Uzun süre iktidarda kalmak bozuyor. Yozlaştırıyor. 18’inci Yüzyıl İngiltere başbakanlarından William Pitt’in meşhur sözünü tekrarlıyor: Güç yozlaştırır, mutlak güç, mutlaka yozlaştırır.
• “Etrafındakiler “Giderseniz ben mahvolurum, bu düzenden nemalanıyorum” diyemiyor, “Giderseniz ülke mahvolur” diyor. O da inanıyor.”
O kadar basit mi? Erdoğan o kadar saf mı? Biriken sorunlar hep etrafındakilerin sorumluluğu mu? Can yakan sorunlar sadece son yılların ürünü mü?
Babacan’a göre temel sağlam ama başkanlık sistemine geçilmesiyle sorunlar kontrol dışına çıkmaya başladı.
“Türkiye’ye beş yıldır yaşatılan korku filmi bitecek, Türkiye’nin sahipsiz olmadığını göstereceğiz” diyor.
Peki nasıl?
Erken seçim: Keşke gitse, ama gitmez
DEVA 2020 başında kuruldu. Babacan, seçmenin üçte birinin partinin varlığından yarısının da kendisinin başında olduğu partinin varlığından habersiz olduğunu söylüyor.
Konuşmasını bitirdikten sonra bir grup meslektaşla birlikte Kale’de oturup sohbet ediyoruz. “Vehbi [Koç] Bey’in dükkânı şuradaydı” diye, şimdi Rahmi Koç Müzesinin bulunduğu Çengel Han’ı işaret ediyor; “Dedemin dükkânı da hemen aşağıda”. İşaret ettiği yer Samanpazarı, eski Ankara. Orada daha güncel siyaset ağırlıklı konuşuyoruz.
DEVA, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti ile Anayasa çalışmalarına katılıyor. Babacan en önemli ortak paydanın yeni bir parlamenter sisteme geçiş konusundaki görüş birliği olduğunu söylüyor.
Ancak ilk seçimde iktidara gelinmesi ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden parlamenter sisteme geçişin esaslarının belirlenmesini yeni Anayasa uzlaşmasından sonraya bırakmaktan yana. Henüz Millet İttifakına henüz katılmamış olmalarındaki en önemli sebep olarak bu süreçlerin ayrı götürülmesindeki ısrarlarını gösteriyor.
Ya seçim, erken seçim? “Biz de bir an önce seçime gidilmesinden yanayız” diyor; “Keşke gitse, ama gitmez.” Gitmez dediği Erdoğan.
Hemen e-Devlete baktım: ne olur ne olmaz
Babacan konuşmasında bir DEVA ilçe başkanının e-devlet üzerinden istifa ettiği AK Parti’ye iradesi dışında yeniden üye yapıldığını anlatmıştı. Sohbette bunun ötesine geçen örnekler verdi.
Bir üyeleri e-devlet üzerinden AK Parti’den istifa etmiş. Hemen ardından oradaki il başkanlığından bir telefon almış. “Yanlışlıkla istifa ettiniz herhalde, biz yeniden üye yaptık” diye. Böyle çok örnek olduğunu söyledi, ancak e-devlete girip bakınca partiye üye olduğunuzu fark ediliyormuş. “Artık parti-devlete dönüşüyoruz ya, Yargıtay’a giden bilgiler AK Parti teşkilatına da gidiyor olsa gerek” dedi Babacan.
Hemen orada açıp e-devlete baktım isteğim dışında bir partiye üye yapılıp yapılmadığımı görmek için. Neyse ki bende yoktu, kendisine de gösterdim. Siz de bakın derim. Ne olur ne olmaz.
Aday kim olacak?
Sorunlar seçimle çözüleceğine göre, Erdoğan karşısında muhalefet adayı kim olacak? Salonda bir grup “Cumhurbaşkanı Ali Babacan” sloganı atıyordu. “Bu doğal dedi” Babacan; parti kuruyorsanız er geç başa geçme iddianız olacaktı, yoksa anlamı yoktu. Muhalefetin ortak aday çıkarmasının önemine dikkat çekti.
Ama adaylık konusunda önce Anayasa, sonra da geçiş sürecinde uzlaşma, hatta Erdoğan’ın gidişi ardından kurulacak koalisyonun protokolü de belirlenmeliydi. Sonra muhalefetin bir araya gelip seçilebilecek bir adayı bulması daha kolay olurdu.
“Seçim güvenliği çok önemli” dedi. Sandık güvenliği için muhalefet partilerinin birlikte, koordinasyon içinde davranması gereğine dikkat çekti.
DEVA henüz Millet İttifakında değil ama Babacan’ın söylemi giderek yakınlaşıyor. Nereden mi anlıyoruz? AK Parti’nin “Biz gidersek” söylemiyle başörtüsü konusunu “istismar” ettiğine değindi. Daha önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da söylediği gibi, “Kadınların nasıl giyineceği artık sorun olmaz, geri dönüş yok” dedi. Ve yarı espriyle ekledi: “Biz varız yahu!”