Rusya’nın Ukrayna’ya gerçekleştirdiği saldırının savaş hali alması hem insanlar için hem de çevre için telafisi zor, ağır bir yıkıma dönüştü; artık bilançonun çok büyük olduğunu biliyoruz. Bilanço büyük deyince, aklıma gelen Kuzey Ukrayna’da konumlanmış Çernobil Nükleer Santrali ve bu santralin karşı karşı olduğu tehlike… Tehlike diyorum, çünkü çevre için önemli tehdit söz konusu. Santral otuz yıldan fazla süredir insanları dışarıda tutan 2600 kilometrekarelik bir tampon bölge ile çevrili, yani insansız bir bölge, yerleşim yok.
26 Nisan 1986’da Çernobil’in dört numaralı reaktörü insan hatası sonucu yandı ve çevreye büyük miktarlarda radyoaktif parçacık ve gaz salımı gerçekleşti. Bu, Hiroşima’ya atılan atom bombasından 400 kat daha fazla radyoaktivite anlamına geliyordu. Radyoaktif kirleticileri kapsayacak şekilde konumlandırılan tampon bölge, bölgeyi insan müdahalesinden de koruyordu.
Çernobil nerede?
Çernobil, Belarus ile Ukrayna arasındaki sınırda konumlanmış. Bölgedeki eski nükleer santral 1986’da 2600 kilometre kareyi yaşanmaz hale getiren bir kazada yıkıldı. Geçen süre zarfında az sayıdaki sanayi bölgeleri dışında, tampon bölgenin çoğu insan faaliyetlerinden tamamen izole edildi. Radyasyon seviyelerinin zamanla düştüğü bazı bölgelere, önemli sayıda bitki ve hayvan türü geri döndü. Bilim insanlarının bazıları, bölgenin vahşi yaşam için bir cennet haline geldiğini öne sürerken, bazıları da bu ihtimale şüpheyle bakıyor. Artık radyoaktif anlamda atık bir alan olarak tanımlanan Çernobil, Rus işgali için Belarus sınırındaki önemli giriş noktalarından biri.
Neden Çernobil üzerinden işgal gerçekleşiyor?
Geriye dönüp bakıldığında, askeri operasyonları Çernobil tampon bölgesinden geçerek gerçekleştirmenin stratejik faydaları olduğu çok açık. Öncelikle Çernobil bir otoyolla doğrudan Ukrayna başkentine bağlanan ve insan yerleşiminin olmadığı geniş bir alan. Bölge Beyaz Rusya’ya neredeyse bitişik konumda. Reaktör sahasının sanayi bölgesi, aslında, işgalci bir ordunun binlerce aracını yerleştirmek için uygun bir park yeri gibi. Santral sahası aynı zamanda tüm bölge için ana elektrik şebekesinin açma kapama ağını da içeriyor. Çernobil’in dört reaktörünün sonuncusunun kapatıldığı 2000 yılından bu yana santralin kendisi hiç elektrik üretmese de, Kiev’deki ışıkları buradan kapatmak mümkünmüş ve güç kaynağı üzerinde bu tür bir kontrol muhtemelen stratejik anlamda çok önemli.
Çernobil’de gerçekleşen askeri eylemler küresel ölçekte bir tehdit mi?
Ukrayna ya da Rus kuvvetlerinin Çernobil’de kullanılmış 2,4 milyon kilogram radyoaktif nükleer yakıt içeren bir sahada savaşma riskini alma ihtimali göz önüne tutulduğuna, reaktör sahası muhtemelen hava saldırısına karşı önemli bir koruma sağlıyor. Santralin kullanılmış yakıt havuzlarına veya kuru depolama tesislerine doğrudan bir darbe 1986’daki orjinal patlamadan kaynaklanan kazadan çok daha fazla radyoaktif maddeyi çevreye salabilir. Böylece durum küresel boyutlarda bir çevresel tehdit barındırıyor. Maliyet, gelinen noktada Ukrayna halkının bugün yaşadığı insanlık dışı zorluklara farklı bir sayfa açarak gezegenin geleceğinin çok büyük tehdit altında olduğunu gösteriyor.
Çernobil’deki çevresel riskler
Çernobil tampon bölgesi, radyoaktif anlamda dünyadaki en kirli bölge olarak biliniyor. Reaktör alanını çevreleyen binlerce dönüm arazi tolere edilebilir radyasyon seviyelerini binlerce kez aşan radyasyon oranlarına sahip. Santralin yakınındaki ormanın (Kızıl Orman) bazı kısımlarında, sadece birkaç günlük maruziyet sonucunda tehlikeli bir radyasyon dozu almak mümkün. Çernobil bölgesindeki radyasyon izleme istasyonları, geçtiğimiz günlerde işgalin çevresel etkisini ortaya koydu. Bu veri çok önemli. “The Ukrainian Chernobyl EcoCenter” tarafından kazalar veya orman yangınları durumunda devreye alınan sensörler, 24 Şubat 2022’de akşam saat 21.00’den sonra ana yollar boyunca ve reaktör tesislerinin yanında radyasyon seviyelerinde çarpıcı sıçramalar olduğunu gösterdi.
Radyasyon seviyelerindeki artış en çok reaktör binalarının yakın çevresinde belirgin olduğundan, askeri operasyonlar sırasında muhafaza altındaki yapılarının hasar gördüğü endişesi vardı. Algılayıcılar 25 Şubat tarihinde aniden haber vermeyi kesti ve 1 Mart 2022 tarihine kadar tekrar işler hale geçmedi, bu nedenle askeri birlik hareketliliği sonucu bölgeye gelen rahatsızlığın tam büyüklüğü belirsiz.
Ancak Rus askerleri ve rehin alınan Ukraynalı elektrik santrali işçileri, kuşkusuz bölgede savrulan tozun bir kısmını soludular. Araştırmacılar, Çernobil tampon bölgesindeki kirliliğin sezyum-137, stronsiyum-90, birkaç plütonyum ve uranyum izotopu ve amerikyum-241 dahil olmak üzere radyoizotopları içerebileceğini biliyorlar. Çok düşük seviyelerde bile hepsi zehirli, kanserojen veya solunduklarında hem zehirli hem de kanserojen etkiyi birlikte hissettiriyorlar.
Olası etkiler bu senaryoların çok daha ötesinde
Nasıl mı? Belki de bölgeye yönelik çok daha büyük çevresel tehdit, bir orman yangınının ortaya çıkması durumunda toprakta ve bitkilerde depolanan radyoizotopların atmosfere salınımından kaynaklanacak. Bu tür yangınların sıklığı, boyutu ve yoğunluğu, muhtemelen içinde olduğumuz iklim krizi nedeniyle son zamanlarda arttı ve bu yangınlar, radyoaktif maddelerin havaya geri salınımına neden oldu ve bu maddeler çok uzaklara yayıldı. Orman yangınlarından kaynaklanan radyoaktif serpinti, Çernobil sahasından bölgenin rüzgar yönündeki yerleşimlere ve buralardaki insan popülasyonlarına ve ayrıca tampon bölgedeki vahşi yaşama yönelik en büyük tehdidi temsil ediyor. Şu anda bölge, yangın için yakıt görevi görebilecek büyük miktarda ölü ağaç ve enkaz barındırıyor. Savaşın olmadığı durumlarda bile, binlerce askerin geçiş yapması, yemek yemesi, sigara içmesi ve ısınmak için kamp ateşi yakması gibi askeri faaliyetler orman yangını riskini artırıyor. Radyoaktif serpintilerin insanlar üzerindeki etkilerini tahmin etmek zor, ancak fauna ve flora üzerindeki sonuçları iyi belgelenmiş durumda. Nispeten düşük seviyelerde radyonüklidlere bile kronik maruziyet, vahşi yaşamda genetik mutasyonlar, kansere neden olan tümörler, göz hastalıkları, kısırlık ve nörolojik bozulma ile birlikte nüfus büyüklüğündeki azalmalar ve yüksek kontaminasyon alanlarında biyolojik çeşitlilik dahil olmak üzere çok çeşitli sağlık sonuçlarıyla ilişkilendirilmiş. Yaşama yönelik tehlikeler maruziyet düzeyi ile doğru orantılıdır.
Devam eden işgalin tırmanması ve Çernobil’deki radyasyon sınırlama tesislerine veya Ukrayna’daki diğer dört tesisteki 15 nükleer reaktörden herhangi birine zarar vermesi durumunda, çevreye verilen zararın büyüklüğü tam bir felaket olacaktır, yaşanan insanlık dramının yanı sıra kesinlikle göz önüne alınması gereken bir durum. Savaşlar, işgaller, çatışmalar, adı neyse, hepsi kötüdür ve bu kötülüklerin tek kaynağı da insandır ve dünya tarihinde insan dışında hiç bir tür yaşadığı ortama bu denli zarar vermemiştir. Beyaz Rusya’lı yazar, Svetlana Alexievich’in dediği gibi “İnsanlardan daha korkutucu bir şey var mı?”…