CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ne yapsa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşısında adaylığını ilan etmediğine kimseleri inandıramıyor. Bu durum muhalefet cephesindeki sorunları artırıyor.
Doğrusu, Kılıçdaroğlu “Aday mısınız?” sorularına, her seferinde aynı yanıtı veriyor; kararı altı liderin birlikte vereceğini söylüyor. Ama CHP’lilere böyle bir kararı zedeleyecek bir şey yapmamaları uyarısında bulunduğunda bile “Adaylığını açıkladı” yorumuyla ters köşeye düşüyor; sil baştan aynı yanıtı tekrarlamak zorunda kalıyor.
Bunda yolu Cumhuriyet gazetesinden geçmiş çok sayıda CHP milletvekili bulunmasının payı var mıdır? Bunda Türkiye’de sol ve merkez solun oy potansiyelinin yüzde 30’u aşamadığı gerçeğini kabullenemeden ittifaklar siyasetine karşı çıkan “Küçük olsun, bizim olsun” diyenlerin payı var mıdır? Bu sorulara spekülasyona düşmeden yanıt bulmak kolay değil. Ama Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığı üzerine kendi beyanı dışında yapılan bu çıkışlara çok sinirlendiği ve onları hedef aldığı açık.
Kılıçdaroğlu partililerinden kendi adaylığını desteklemelerini değil, altılı masanın kararının yanında durmalarını şimdiden istediğini sürekli tekrarlamak zorunda kalıyor. Bu da hata yapma riskini artırıyor.
Muhalefet cephesindeki sorunlar
Muhalefet cephesindeki sorunlar sadece Erdoğan karşısında kimin aday olacağını açıklamaktaki gecikmeyle sınırlı değil. (Bu arada Kılıçdaroğlu dahil muhalefet liderlerini henüz Cumhur İttifakının adayını açıklamadığı çıkışı sadece kâğıt üzerinde doğru. Seçim yasası değiştirmekten Yüksek Seçim Kurulu dahil yüksek yargı düzenlemelerine dek her şey Erdoğan’ın iktidarının devamı için değil mi?)
Muhalefet cephesindeki kitle Erdoğan rejiminin bitmesini ne kadar çok istiyorsa, ülkeyi ve halkı ekonomik bunalımdan çıkarma yolunu görmeyi belki ondan daha çok istiyor. Bütün anketlerde bir numaralı sorun açık arayla ekonomik sıkıntılar çıkıyor. Altılı masanın AK Parti ve MHP’nin seçim yasasında yaptığı değişikliklere karşı alınacak önlemleri önceliklerin başına almaları doğru. Ancak bir ortak ekonomik reçetesi ile çıkmaları gerekiyor. Şimdiye dek DEVA Partisinin, İYİ Parti’nin, Gelecek Partisi’nin ayrı ayrı ekonomi reçetesi çabalarını görüyoruz. CHP’nin de Haziran başında İstanbul’da bir ekonomi konferansı düzenleyeceği haberleri var. Ama halka “Her şey güzel olacak” demenin yetmediği bir bunalımın içindeyiz. Nasıl daha güzel olacağını söylemek gerekiyor.
Ve konuşulmayan sorun
Gazete Duvar, Ankara kulislerinden derlediği duyumlarla, altılı masanın açıklanmayan cumhurbaşkanı adayı ölçütleri arasında “seçilebilecek olmasının” bulunduğunu yazdı. Metropol araştırma şirketi de seçmenin üçte birlik bölümünün kararını muhalefet adayının kim olacağını gördükten sonra vereceğini söyleyen bir anket sonucu yayınladı.
Ancak bir de hiç konuşulmayan bir sorun var.
Muhalefet cephesindeki en ciddi sorunlardan birisi de CHP’nin Millet İttifakındaki ortağı Meral Akşener liderliğindeki İYİ Parti ve Ali Babacan liderliğindeki DEVA Partisinin büyümek için AK Parti ve MHP tabanına çalışmaktan çok CHP tabanına yönelmeye başlaması. Oysa bu durum muhalefet cephesindeki toplam oy potansiyelini artırmıyor. AP Parti ve MHP’den oy kazanma potansiyeli bulunan İYİ ve DEVA partilerinin CHP seçmenini hedeflemesi belki kendi partilerinin durumunu -özellikle Batı Anadolu ve Trakya’da bir ölçüde güçlendiriyor ancak ittifakın lokomotifi konumundaki CHP’nin büyümesini engelliyor. Bu durum CHP teşkilatını rahatsız ediyor. CHP içinde ittifaka karşı çıkışların artmasının ve Kılıçdaroğlu’nu iç sorunları dışa vuracak kadar sinirlendirmesinin bir nedeni de bu.