Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine koyduğu PKK (ve FETÖ) engelini 28 Haziran’da Madrid’de yapılan dörtlü görüşme ile kaldırıldı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in kolaylaştırıcılığında yapılan iki saatlik görüşme sonrasında, birkaç saat önce Türkiye’den ayrılırken engellemenin somut adım atılmadıkça süreceği sinyalini veren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ve İsveç Başbakanı Magdalena Andersson’a onay verdiği açıklandı.
İlk tepkiyi veren İYİ Parti lideri Meral Akşener “Türkiye’nin çıkarlarıyla bağdaşmayan bir tavizdir” dedi.
Erdoğan’ın onay vberdiği “Üçlü Muhtıra” ile Türkiye’nin her istediğini aldığını söylemek mümkün değil. Adı üstünde bir muhtıra, yani hatırlatma metni olan, hukuki bağlayıcılığı tartışmalı belgede İsveç ve Finlandiya’nın somut adımları değil adım atma niyetleri yazılı. Somut adımlar arasında güvenlik birimleri arasında bir iş birliği mekanizmasının kurulması kararı sayılabilir. İki ülkenin Türkiye’nin 2019’da Suriye harekâtı nedeniyle koyduğu silah ambargolarının kaldırılması da öyle. Yasadışı Fethullah Gülen örgütünüm “Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan” denilerek terör örgütü sınıfından sayılması da hükümetin iedolojik/siyasi kazanımı sayılabilir.
Sonuç olarak NATO Zirvesi Türkiye engel çıkarmadan başladı.
Peki Erdoğan’ın bu keskin manevrasının arka planında ne var?
Onay için Biden telefonu yetti mi?
Bir dönüm noktasının ABD Başkanı Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a telefon edip Madrid’de görüşme randevusu vermesi olduğu söylenebilir. Bunun bir gün öncesinde, 27 Haziran’da Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın “Görüşmenin programda olmadığı, ancak 24 saat içinde bir gelişme yaşanabileceği” beyanı var. Bu arada Erdoğan sözcüsü ve dış ve güvenlik politikaları danışmanı İbrahim Kalın ile Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal’ı görüşmeler için Brüksel’e gönderdi. Hem NATO hem de İsveç ve Finlandiya yetkilileriyle görüşeceklerdi. O 24 saatteki -kamuoyuna yansıyan- bir gelişme de Baykar’ın Ukrayna’ya 3 adet Bayraktar TB2 SİHA’yı hibe ettiğinin açıklanması oldu. Türkiye, Rusya’yı kızdıracağını bildiği halde, NATO dayanışmasına verdiği önemi gösteriyordu.
Biden’ın Erdoğan’a telefon ettiği da o arada açıklandı; ABD Başkanı “Madrid’de görüşmeyi bekliyorum” demişti. Erdoğan da buna çok önem vermeyen bir edayla “Görüşmek istedi, görüşelim” demiş, görüşmede asıl konunun F-16 olacağını söylemişti.
Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay vermesi için Biden’ın telefonu yeterli mi olmuştu?
F-16 vaadi gerçekleşir mi?
Biden’ın Erdoğan ile görüşmesi üzerine Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada NATO zirvesinde liderlerin Rusya’nın Ukrayna’yı istilasının sonuçlarının” ele alınacağı vurgulanıyor. Açıklamanın satır aralarında Türkiye’nin Rusya artık resmen NATO’nun hedefi olduğunun ilan edileceği bir sırada İsveç ve Finlandiya genişlemesine karşı çıkarsa sonuçlarından sorumlu tutulabileceği iması var.
Bu da Türkiye’nin NATO savunmasına vurgu ile F-16 satışı konusuna kapı açıyor. ABD Dışişleri, daha önce Kongre’ye NATO Savunması için Türkiye’ye F-16 satışına destek istemişti. Ancak daha sonra Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i ayakta alkışlayan ABD Kongresinden bu onayın geçmeyeceği konuşuluyordu. Özellikle de Türkiye’deki 2023 seçimleri öncesinde. Erdoğan’ın “somut gelişme olmadan mümkün değil” demesine rağmen “Üçlü Muhtıra” ile onay verdiği genişlemenin altında F-16 konusu mu var? Kasım’daki seçimlerde Kongre’de daha da zayıflayacağı anlaşılan Biden ağırlığını koyup bu satışa onay verir mi?
“Müslüman bir sokulduğu yerden…”
İsveç ve Finlandiya’nın NATO adaylıkları ilk söz konusu Mayıs ayında söz konusu edildiğinde Türkiye’ye 12 Eylül 1980 darbesi sonrası ABD tarafından verilen ama tutulmayan sözleri hatırlatmış, “Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz” demişti. O zaman ABD’nin Avrupa Kuvvetler Komutanı Bernard Rogers tarafından Kenan Evren’e verilen söz, Türkiye’nin Yunanistan’ın -1974 Kıbrıs harekâtı nedeniyle çıktığı- NATO’nun askeri kanadına dönüşüne onay vermesi durumunda -o zamanki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu olan- AB’ye birlikte alınacağı idi. 12 Eylül öncesi Ankara’ya baskı kuran isimler arasında dönemin genç senatörü Biden da vardı. Erdoğan bunu hatırlatıyordu.
Bakalım bu defa kazanan Türkiye olacak mı?