TÜİK Kasım 2021’de yıllık enflasyon oranını yüzde 21 olarak açıkladıktan hemen sonra asgari ücret yüzde 50 artırıldığında muhalefet dahil herkes şaşırmıştı, çünkü bu artış muhalefetin önerdiğinden de fazlaydı. Sabit ücretliler enflasyona ezdirilmeyecekti.
Fakat 2022 yılı asgari ücreti belli olduktan birkaç gün sonra Aralık 2021’deki aylık enflasyon oranı yüzde 13.6 olarak açıklandı. Bunu 1 Ocak’taki zamlar izledi ve yaklaşık 6 ay sonra yine asgari ücretin artırılması gündemde.
6 Ocak günü bu sayfalarda yayımlanan yazımızda enflasyonun nedenin ekonomideki dengesizlikler olduğunu, enflasyon nedeniyle toplumun bir kesiminden diğerine gelir transferi yapıldığını, enflasyonun bedelini hemen her zaman toplumun en yoksul kesimleri ve sabit gelirlilerin üstlendiğini, bu nedenle sabit gelirlileri enflasyona ezdirmemek için öncelikle enflasyona yol açmamak gerektiğini belirtmiştik. Fakat uygulanan “politika”lar sonucu fiyatlar hızla artmaya devam etti ve aradan 6 ay geçtikten sonra “kesinlikle olmaz” denmesine karşın asgari ücret artışı yeniden gündeme geldi.
Reel asgari ücret ne durumda?
Öncelikle reel (gerçek) asgari ücrete ne olduğuna bakalım. Reel asgari ücret, asgari ücretin satın alma gücünün göstergesi. Nominal ücreti fiyat endeksine böldüğümüzde reel ücreti elde ediyoruz.
Peki hangi fiyat endeksi kullanılmalı? Elimizde iki önemli fiyat endeksi var. Birincisi ortalama bir tüketicinin tükettiği ürün sepetinin fiyatını ölçen Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), ikincisi de Türkiye’de üretilen ürünlerin ortalama fiyatını gösteren Yurt-içi Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE-Yİ). Genelde bu iki endeks aynı yönde ve miktarda değişiyor fakat 2021 ortasından itibaren ÜFE-Yİ, TÜFE’den çok daha hızlı arttı. Bu nedenle her iki endekse göre de reel asgari ücreti hesapladık. TÜFE’deki artış bir süre sonra ÜFE-Yİ’ye yaklaşacağından ÜFE-Yİ ile hesaplanan ücret bir anlamda yakın gelecekte ne olacağını gösteriyor. Ayrıca ÜFE-Yİ firmaların ürettiği ürünlerinin fiyatı olduğu için ücretlerin kârlara etkisini daha iyi yansıtıyor.
Şekil 1’de 2016 fiyatlarıyla net asgari ücret verileri yer alıyor. Mavi çizgi TÜFE’ye göre, kırmızı çizgi de ÜFE-Yİ’ye göre hesaplanan ücret. Şekilde görüldüğü gibi yüzde 50 artışa karşın 2022 Ocak ayındaki reel asgari ücret 2021 Ocak ayındaki ücretten daha düşüktü. Mayıs ayına gelindiğinde ise tüketici fiyatları Aralık 2021’e göre yüzde 36 arttı, yani sadece 5 ay içerisinde asgari ücretin üçte biri kayboldu.
Sonuç olarak, TÜFE’ye göre hesaplanan reel asgari ücret, aradan 6 yıl geçmesine karşın 2016 düzeyinin de altında. Türkiye’de reel kişi başına milli gelir 1960’lardan günümüze yılda yaklaşık yüzde 3-3.5 artıyor. Son 6 yılda asgari ücret aynı oranda artsaydı Mayıs 2022’deki reel ücret, mevcut ücretten yüzde 30 daha fazla olacaktı. Bu durum ücretlerdeki kaybın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
Yoksullaşma artıyor
Reel ücreti hesaplamak için TÜFE yerine ÜFE-Yİ kullanıldığında reel asgari ücretteki kayıp çok daha büyük: Mayıs 2022’deki reel asgari ücret Ocak 2016’daki düzeyinin ancak yarısına eşit ve giderek düşmeye devam ediyor. TÜFE’nin ÜFE-Yİ’ye yakınsaması sonucu TÜFE ile hesaplanan asgari ücretin de yakın gelecekte buna yakın oranda düşeceğini söyleyebiliriz.
Türkiye’de ücretli çalışanların büyük bir kısmı asgari ücret aldığı ve diğer ücretler de büyük ölçüde asgari ücrete göre belirlendiği için, reel asgari ücretin düşmesinin aslında Türkiye nüfusunun büyük bir kısmının yoksullaşması demek. Bu süreci milli gelir (GSYİH) içinde ücretlerin payındaki değişimde de görebiliriz.
Şekil 2’de 3-aylık dönemler itibariyle GSYİH içinde ücretlerin ve brüt işletme artığının payı yer alıyor. Tahmin edileceği gibi çalışanların milli gelirden aldığı pay son yıllarda sürekli azalıyor. En önemli kayıplar Covid-19 pandemi döneminde (2020 3. çeyrekte) ve “Yeni Ekonomi Modeli”, “Çin Modeli”, “Türkiye Ekonomi Modeli” gibi isimlerle anılan “model”e geçildikten sonra (2021 3. çeyrekten itibaren) yaşandı. 2016’nın başlarında ücretli kesim milli gelirin yüzde 32.1’ini alırken bu oran 2022’nin ilk çeyreğinde yüzde 24.6’ya düştü ve düşmeye devam ediyor.
Türkiye Romanya ve Yunanistan’ın gerisine düşüyor
Ücretlerin milli gelir içindeki payına ilişkin olarak, bu oranın Türkiye’de zaten çok düşük olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Eurostat verilerine göre 2019’da ücret/GSYİH oranı AB ülkelerinde yüzde 47 düzeyinde. En yüksek oranlar İsviçre (yüzde 57.7), Almanya (yüzde 53.3) ve Danimarka (yüzde 51.5), en düşük olanlar da Romanya (yüzde 38.8), Yunanistan (yüzde 36.8), Kuzey Makedonya (yüzde 35.4) ve İrlanda’da (yüzde 28.2). Yabancı yatırımlara ilişkin özel konumundan dolayı İrlanda’da ücret oranının düşük olduğunu söyleyebiliriz. Son iki senede yaşanan gelişmelerle Türkiye’nin Romanya ve Yunanistan’ın çok daha gerisine düştüğü görülüyor.
Reel ücretlerin düşmesinin sonucu nedir? Doğal olarak ilk etki, hızla artan yoksullaşma ve zaten eşitsiz olan gelir dağılımının daha da eşitsiz olması. İkinci ve uzun dönemli etkisi de ekonomik büyüme oranının düşmesi, çünkü uzun dönemde ekonomik büyümeyi belirleyen en önemli etken beşeri sermaye birikimi. Reel ücretlerin hızla düşmesi hem beşeri sermaye birikimine ayrılacak kaynakları, hem de beşeri sermayenin getirisi azaltıyor, böylece işgücü niteliksizleşiyor. Mevcut nitelikli işgücünün yut dışına göç etmesi bu süreci daha da hızlandırıyor. Düşen ücretler sonucu işgücünün niteliksizleşmesi ülkeyi uluslararası ekonomide ancak düşük maliyetlerle rekabetçi olabileceği bir işbölümüne zorluyor (“Çin modeli” diye savunulan da buydu). Bir başka deyişle asgari ücret kısa dönemde bölüşümü, uzun dönemde de büyümeyi belirliyor.
Asgari ücret ne olmalı? Eğer ücretli çalışanlar enflasyona ezdirilmeyecekse ve milli gelirden en azından geçen seneki paylarını alacaklarsa, son bir yılda ÜFE-Yİ’nin arttığı kadar bir artış olmalı: Mayıs 2021-Mayıs 2022 için söylersek, ancak yüzde 62’lik bir artış bunu sağlayabiliyor. Tabii bu ücret 3 veya 6 ay daha sabit kalacağı için, bu dönemdeki fiyat artışlarının da göz önüne alınması gerekli. Peki ücret artışları enflasyonu daha da artırmaz mı? Asgari ücret artışının fiyat artışlarından sonra gündeme geldiğini hatırlatarak cevaplayalım: enflasyon sebep, ücret artışı sonuçtur.