“Oyunu değiştiremediğinizde, oyuncuları değiştirirsiniz”. Bu sözler aynı zamanda bir caz trompetçisi olan CIA ajanı Miles Copeland’e ait. Copeland, İkinci Dünya Savaşı ardından 1947’de kurulan ABD Merkezi Haberalma Dairesi CIA’nın 1949’da Suriye’de imza attığı ilk askeri darbeyi Şam’daki istasyon şefi sıfatıyla örgütleyen kişi. (Ayrıntıları “Meraklısı İçin Darbeler Kitabı”nda var.) Nitekim Copeland’ın tavsiyesine uyup oyuncuları değiştirmişler. Bugünlerde bu yöntemin yargıyı siyasi amaçlarla yönlendirmek için kullanıldığını görüyoruz: yargıyı değiştirmiyorsan yargıcı değiştir.
Bunu söylediğim zaman hemen aklınıza Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı son atamalar geliyor belki. Erdoğan’ın atadığı Anayasa Mahkemesi üyelerinin yüksek yargıyı nasıl etkileyebileceği konusuna birazdan ayrıntılarıyla geleceğiz. Ama siyaseti şekillendirmek için yargıçları değiştirerek yargıyı etkilemek iktidarlarla sınırlı bir şey değil. Siyasi iktidarlar yargıçları değiştirmek suretiyle iktidardan muhalefete düştüklerinde de yargıyı etkileyerek yeni iktidarın altını oyma yöntemleri geliştirmeye başladı.
Bunun en açık ilk örneğini yargı-yasama-yürütme erklerinin ayrılığına ve denge-denetleme işleyişinin gücüne örnek gösterilen ABD’de görmeye başladık.
Trump’ın atadığı yargıçlar Biden’ı zorluyor
Önceki Başkan Donald Trump’ın ABD’nin Anayasa Mahkemesi olan Yüksek Mahkemeye atadığı isimlerin oylarıyla alınan son dört karar, Kasım’daki Kongre seçimleri öncesinde Başkan Joe Biden’ı zora sokuyor.
Bunlardan en çok uluslararası yankı alanı 24 Haziran’da 50 yıl önce alınmış ve kürtajı Anayasal hak sayan kararın iptali oldu. Karar 3’e karşı 6 oyla alındı. İptalin önemli destekçileri arasında Trump’ın kaybettiği 3 Kasım 2020 seçimlerinden birkaç gün önce, 27 Ekim’de Yüksek Mahkeme üyeliğine atadığı (ikisi evlat edinilmiş) 7 çocuk annesi, kürtaj-karşıtı Amy Coney Barrett vardı.
Ama Amerikan Yüksek Mahkemesi aynı gün artan şiddet olaylarına rağmen, tam da Trump’ın isteği doğrultusunda, kamusal alanda silah taşımanın nefsi müdafaa çerçevesinde Anayasal hak olduğunu açıkladı. Biden buna rağmen ertesi gün, 25 Haziran’da bireysel silahlanmanın sınırlanması yasasını imzaladı ama yasa Demokratların arzu ettiği katılıkta çıkamadı.
Kendisi muhalefette, yargıçları devrede
Yüksek Mahkeme, 28 Haziran’da, yine 6-3 oy çokluğu ile, takımı futbol maçını kazandıktan sonra sahada duaya duran bir lise beden eğitimi öğretmeninin Anayasal hakkını kullandığına hükmetti. Oysa Demokratlar, bu uygulamanın sonunun, değişik dinlerden öğrencileri belli bir din ve mezhepte -örneğin Evanjkelik Hıristiyanlıkta- toplu dualara zorlamaya gidebileceğini söylüyorlardı.
Ve nihayet 1 Temmuz’da Mahkeme, yine Trump’ın daha önce reddedip Biden’in imzaladığı küresel ısınmaya karşı Temiz Hava Yasasına karşı bir karar aldı. Yargıçlar yine 6-3 oy çokluğuyla yasanın Çevre Koruma Dairesine (EPA) elektrik santrallerindeki karbon salınımını düzenlemesi konusunda tam yetki vermediğine hükmetti. Bu Biden’ın en önemli seçim vaatlerinden birisinin ve görevi devralır almaz attığı ilk imzalardan olan Paris Çevre Anlaşmasının hasar alması, petrol ve kömür lobisinin kazanması demekti.
Geçtiğimiz iki hafta içinde ABD’de tanık olunan bu dört gelişme muhalefetteki Cumhuriyetçilerin, Trump’ın zamanında atadığı muhafazakâr yargıçlar üzerinden yargıyı ve dolayısıyla siyaseti etkileme imkânını sergiliyordu.
Türkiye’de yargıyı etkileme ihtimali
Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinden 7’si Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından atanmış üyeler; 5’i AK Parti ve MHP oylarının çoğunlukta olduğu TBMM tarafından atandı, 3 üye ise Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde atandı.
Erdoğan ve TBMM tarafından atanmış üyelerin tamamının her durumda Erdoğan’ın görmek istediği kararı alacağını söylemek, en azından şimdiye kadarki bazı kararlara bakarak haksızlık olur. Örnek olarak Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararları gösterilebilir.
Bu atamalar içinde Ocak 2019’da daha önce AK Parti milletvekili olan Yıldız Seferinoğlu ve Ocak 2021’de önceki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın iki ay içinde önce Yargıtay üyeliğine, oradan da AYM üyeliğine atanması tartışma konusu olmuştu. AK Parti Çorum İl Başkan Yardımcılığı yapmış olan Kenan Yaşar’ın Türkiye Barolar Birliği (TBB) içindeki çekişmeler nedeniyle ilk elemeden çıkması da Erdoğan’a hediye gibi gelmiş onu atamıştı.
Özetle, mevcut AYM yargıçlarının tamamı muhafazakâr cumhurbaşkanlarınca atandı.
Bugünlerin yarınları var. Trump örneği ortada. Siyasi amaçla yargıyı değiştiremeyenlerin yargıçları değiştirdiği bir dünyadayız.