Hekimlikte kırk yılımı doldurmak üzereyken geriye baktığımda, en büyük şanslarımdan birinin daha
Tıp Fakültesinin ilk yılına Türkiye’nin en büyük halk sağlıkçılarından olan Profesör Nusret Fişek’in
dersleriyle başlamak olduğunu düşünüyorum. Nusret Hocanın anlattıkları zihnime kazındı ve
meslek hayatımı yönlendirdi. Hastalık biyolojik bir süreç olsa da nedenlerinin çevresel, ekonomik
ve sosyal olduğunu, insanların sağlığını korumak ve iyileştirmek için de bu nedenlerle uğraşmak
gerektiğini, yani iyi bir hekimin işinin tanı koyup, reçete yazmakla sınırlı olmadığını ondan
öğrendim. Bu farkındalığa sahip ve bu konuda çaba sarfeden meslektaşlarıma da özel bir saygı
duydum.
İşte bu iyi hekimlerden bir tanesi, pandemi sürecindeki konuşmaları ve yazılarıyla
tanıdığım Profesör Doktor Esin Davutoğlu Şenol. Esin Hoca kuşkusuz başarılı bir klinisyen ve iyi
bir Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı. Ama iki yılı aşan ve çok da yoğun yaşadığımız pandemi
süresince “hasta bakmanın” ötesinde bir salgın bilimci, halk sağlıkçı olarak da çaba sarfetti. Ve
bunu çok iyi yaptı. Hem donanımlıydı, hem insanüstü bir gayret içindeydi. Ben kendisinden çok şey
öğrendim, eminim sesini duyurabildiği yüzbinlerce vatandaşımız da öyle. Çok geniş bir çevrede
sevilip, sayıldığını, söylediği söze güvenildiğini biliyorum.
Memlekette bugünlerde hiç bir gayret, hiç bir başarı cezasız kalmıyor. Hele Esin Hoca gibi
sözünüzü esirgemiyor, eleştirilmesi gereken şeyleri ve kurumları eleştiriyorsanız. Esin Hoca
uzunca bir süredir sosyal medyada aşı karşıtı-güzar bir takımın çok çirkin saldırılarına maruz
kalıyor. Bu aşı karşıtları, öyle bildiğiniz, aşı gibi yeni bir ürün karşısında kafasında doğal bazı
sorular olan, aşıların yan etkileri, uzun süreli etkileri, etkinlikleri konusunda bilgi edinmeye çalışan,
bazen yanlış bilgilerle kafası karışan normal vatandaşlar değiller.
Aşı karşıtları gayet örgütlüler. Birbirlerini destekliyorlar. İşin ilginci memleketin de makbul vatandaşılar. Zira en
masum hak taleplerine bile kapalı olan şehir meydanları onlara açık. Bu meydanlarda başka hiç bir
grubun yapamayacağı şeyler yapıyorlar, mesela bakan yuhalıyorlar. İsim isim, bilim insanlarının
adlarını söyleyip yuhalatıyorlar. Hiç bir savcı harekete geçmiyor. Sosyal medyada Esin Hoca başta
bir çok bilim insanına ağıza alınmayacak hakaretler yapıyorlar, savcılığa suç duyurusunda
bulunuluyor, ama izleri bulunamıyor.
En son işi çığrından çıkardılar. Basından izlemişsinizdir, sahte doktor hesaplı bir Mustafa Yücel,
Esin Hocayı ölümle tehdit etti, nasıl öldüreceğini ilan etti, bununla da kalmadı, ofisinin olduğu
binaya kadar gitti, binaya mafyavari işaretler bıraktı. Bugün akşam da hepimizi hayrete ve dehşete
düşürerek serbest bırakıldı. Bırakılır bırakılmaz da “durmak yok, yola devam” diye tehdit seviyesini
yükseltti.
Toplumca “Kırmızı Pazartesi” romanının içindeyiz. Birisi cinayet planlıyor, bunu ilan ediyor. Biz
seyrediyoruz. Bu işi yapan bireysel bir meczup değil, örgütlü, bir grup tarafından destekleniyor ve çok tehlikeli.
Şimdiye kadar yaptıkları bile, ağır bir işte çalışan, üstelik kişisel zamanından çalıp, toplumu
bilgilendirmeye, üzerimize üzerimize gelen bir felaketle baş edebilmek için insanlara yardım
etmeye çalışan bir hekimin, bir bilim insanının iç huzuruna, güven duygusuna ciddi zarar verecek
boyutta. Bu hadsizlerin açıkça ilan ettikleri gibi daha ileri gidebileceklerini düşünmek bile
istemiyorum. Ülkenin İçişleri Bakanı, Sağlık Bakanını önce çıkıp olan biteni kınamaya, sonra da gerekli tedbirleri almaya çağırıyorum.
Pandeminin başladığı bahar aylarında ortalıkta komplo teorisinden bol bir şey yoktu. Yine de bu
bolluğun içinde bile belli temalar öne çıkıyordu. Bir süre bu mesajlara maruz kalınca bizim komplo
teorilerimizin hiç de yerli ve milli olmadığını, özellikle ABD’de ortada dolaşan bazı mesajların
kelime kelime çevirisi olduğu dikkatimi çekti. 2020 sonbaharında, pandemi inkarcılarının (bu
kanallar aynı zamanda maske karşıtı ve tabi ki toplumsal hareketliliğin kısıtlanmasının karşıtıydılar)
bayıldığı, üç epidemiyolog tarafından yayınlanan ve enfeksiyonları kontrol etmek için toplumsal
kısıtlamalara karşı çıkan Barrington Deklarasyonu yayınlanmasının üzerinden 4-5 saat geçmeden, mükemmel bir Türkçe çeviri ile aynı kanallardan yayınlanınca iyice kuşkulandım.
Bu, birbirini tanımayan, bağımsız amatörlerin ulaşabileceği bir etkinlik düzeyi değildi.
Nitekim prestijli bilim dergisi Nature Mart 2021’de, aşı karşıtlarının (ki çoğu Covid inkarcısı komplo
teorilerinin de taşıyıcısılar) kullandığı mesajların çoğunun profesyonel iletişim şirketlerince
hazırlandığını, bu şirketlerin aşı karşıtı bireylere eğitim de verdiğini ve bunların Trump döneminde
ABD kamu fonlarından yararlandığını açıklayan bir makale yayınladı. Şaşırdık mı? Hayır. Tütün endüstrisi de, küresel ısınma inkarcıları da benzer yollar ve stratejiler izlemiştiler.
Bizdeki aşı karşıtlarının bu ağlarla temas halinde olduğu, en azından mesajlarını ve yöntemlerini
onlardan kopyaladıkları açık. Ama Türkiye içindeki örgütlenmelerinin deşifre edilmesi, özellikle de
sözel ve şimdi fiziksel şiddeti pervasızca kullananların izlenmesi ve engellenmesi gereklidir. Bu
gruplara karşı bugüne kadar anlaşılamaz bir “hoşgörü” gösterilmiştir. Vatandaşlar olarak, hem halk
sağlığı, hem de bilim insanlarımızın can güvenliği ve huzur içinde çalışabilmeleri için İçişleri
Bakanlığının hemen harekete geçmesini talep ediyoruz.
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın beraberindeki heyet ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gitti,…
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni bir nükleer doktrin imzalamasıyla ilgili…