AK Parti’nin 55 milyar dolarla seçimi alma hesabı başlığını okuyunca, 55 milyar doları hükümet nereden bulacak diye soranlarınız olabilir.
Öyle ya, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dış güçler hayat pahalılığı ile mücadele çerçevesinde Tarım Kredi Kooperatiflerindeki fiyatları “kâr yapmayacak” şekilde indirme talimatı verdi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de gözleri ışıldayarak aynı jesti özel alışveriş zincirlerinden de beklediğini söyledi. Şimdi Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin orman arazilerini imara açmak için Turizm ve Kültür Bakanının Mehmet Ersoy’un talepleriyle uğraşacak yere herhalde Erdoğan’a “Efendim gelişi pahalı, kurtarmıyor” diyecek hali yok; koltuk tatlı.
Onun yerine Maliyeden birileri perakendecilere telefon açar, indirim yapın der. İki önceki Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak zamanında öyle yapılmadı mı? Tabii “Yapıldı da ne oldu?” diye soranlarınız olabilir. Cevap hazır: dış gelişmeler. Önce Covid-19, sonra Rusya-Ukrayna savaşı, bak her tarafta enflasyon. Ve tabii şimdi de ekonomik işgal hazırlığındaki dış güçler.
Neden 55 milyar dolar gerekiyor?
Yani bir yandan hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadeleyi bakkal etiketlerine bağlarken 55 milyar doları nereden bulacak hükümet ve neden mesela 50 değil, 60 değil de 55?
Bunu soranlar eğer dış güçlerin etkisinde değilse hükümetin hesap-kitap inceliklerinden bihaber sayılır.
Ayrıca bunu Nasreddin Hoca’nın “çalı ekeceğiz, koyun geçecek, yün bırakacak, iplik yapıp satacağız” hikayesine benzetenlerin iyi niyeti de şüpheli. Zaten öyle çalının büyümesini, koyunun geçmesini filan bekleyecek zamanı da yok AK Partinin. Seçime şurada en fazla 10 ay var.
“En fazla” diyorum, çünkü bir süredir iktidarın “erken seçim hüllesi” yapıp seçimleri Nisan-Mayıs aylarına alacağı konuşuluyor, 14 Mayıs tarihinden filan bahsediliyor, malum.
Cumhurbaşkanın öngördüğü üzere ekonominin Şubat-Mart aylarında düzelip halkı seçimde mührü yine Ampule basması için dışarıdan kaynak gerekiyor. Çünkü Merkez Bankasının (TCMB) yayınladığı son piyasa katılımcı anketinde dahi yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 70’i, dolar beklentisi ise 19 lirayı aştı.
Ve hayır, AK Parti’nin bulacağı dış kaynak dış güç sayılmıyor.
55 milyar nereden?
Gerçi bu müjde bana AK Parti taraflarından daha Mayıs ayında “Öyle bir para girdi ki, ekonomi hemen kurtulur, yeter ki doğru kullanılsın” diye verilmişti. Ziraat Bankasının önceki genel Müdür Yardımcılarının Temmuz ayında 55 milyar doların yakında “Hazine’ye gireceğini” duyduğunu yazmasından önce yani.
Ekonomiye pompalanarak döviz kurunu düşürecek, kış aylarında doğal gaz ve elektrik fiyatlarını indirecek, seçim öncesi hayat pahalılığına çare bulacak bu 55 milyarın dökümüyse şöyle çıkarılıyordu: Suudi Arabistan’dan 20, Katar’dan 15, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Rusya’dan ise 10’ar milyar dolar gelecekti.
Nitekim paranın ucu daha Temmuz sonunda Rusya’dan göründü. Akkuyu nükleer enerji santrali üzerinden ilk 2,1 milyar dolar Rus parası geldi. Türk müteahhitlik şirketi İçtaş’ın alelacele tasfiye edilme çabaları ve tartışmalarının ortasında, Akkuyu’nun Türkiye’nin değil, Rusya’nın Türkiye’deki atom enerjisi santrali olduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez tarafından ilk kez resmen tescil edildi.
Dış kaynak ne karşılığında gelir?
Aynı günlerde BAE’nin IHC şirketinin hükümetin gözde şirketlerinden Kalyon Holding’in Kalyon Enerji şirketinin yüzde 50’sini 180 milyar dirhem, ya da 490 milyon dolara satın aldığı açıklandı. Bakalım Erdoğan’ın asıl rüya projesi Kanal İstanbul’a CHP lideri kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelirlerse Kanal İstanbul ihalelerini iptal edeceklerini söylemesine rağmen para yatırdığını ilan edecek çıkacak mı?
Tabii ki işin siyasi boyutu da var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 Ağustos’ta Soçi’de Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le görüşüp ruble ticaretine geçme kararı ardından Rusya’da yapılan “Erdoğan’ın seçim kazanması Rusya’nın çıkarına” yorumlarını hatırlayalım.
Bakalım sıra THY gibi “Türkiye’nin marka değerlerinin” kontrolünü elinde tutan , başkanlığını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı Türkiye Varlık Fonu da 55 milyar doları denkleştirmek için üzerine düşeni yapacak mı?
Kolay mı 55 milyarı denkleştirmek?
Ama siz Cumhurbaşkanının Cemal Kaşıkçı cinayetinden sorumlu tuttuğu Suudi Prens Muhammed bin Salman’la, 15 Temmuz kalkışmasına maddi destek vermekle suçladığı BAE’nin güçlü adamı Muhammed bin Zayed ile boşuna mı kucaklaştı sanıyordunuz? Ya da bu yönetimlerin ekonomik çıkarlarından bihaber olup, düne kadar kendilerinin terörist saydığı Müslüman Kardeşlerin hamisi gördükleri Erdoğan’a İslam dünyasının kutup yıldızı diye mi yardıma karar verdiğini?
Haklısınız, kimse kimseye karşılıksız para vermiyor ki bir ülke diğerine versin.
Peki diyelim 55 milyar dolar Hazine’ye girdi. Daha çok yönetim kurulu üyelikleriyle daha çok ulufe dağıtıldı, gitme şantajı yapanların kalması sağlandı, darphane daha çok kağıt para basıp milletin cebini seçimden önce alım gücü giderek düşen parayla doldurdu. Diyelim “geziciler cami yaktı” iddiasına bile inanan kitle, yeniden mührü Ampule bastı ve Erdoğan kazandı.
Sonra ne olacak diye düşünen var mı? Onu da o zaman düşünürüz değil mi?
Yeter ki şimdi dışarıdan para bulalım şu seçimi alalım; hedef bu şimdilik.