

Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezi’nde, Grand Kartal Otel’de 21 Ocak’ta çıkan yangında 78 kişi hayatını kaybetti. Bunların 36’sı çocuktu. Bugünü kurtaramadığımız bir yerde, yarını nasıl tartışabiliriz?
Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezi’nde, Grand Kartal Otel’de 21 Ocak’ta çıkan yangında 78 kişi hayatını kaybetti. Bunların 36’sı çocuktu. Ankara’da oğlumla aynı okula giden ve serviste birlikte çok eğlendiği arkadaşı Kemal Kaan Tokcan ve kuzeni Atlas Tokcan, babalarıyla birlikte aramızdan ayrıldı. Bu yazı günler öncesinden planlanmıştı, ancak bilgisayarın başına geçip gençlerin geleceğini yazmak için elim gitmedi. Bugünü kurtaramadığımız bir yerde, yarını nasıl tartışabiliriz?
Bu, ne ilk ne de son. Oğuz Arda Sel, 2018 Çorlu tren kazasında hayatını kaybettiğinde sadece dokuz yaşındaydı. Aynı kazada hayatlarını kaybeden çocuklar ve aileler için sembol bir isim oldu. Annesi ve diğer aileler yıllarca adalet peşinden koştu ama sonuçta yine de bu ülkeyi çocuklar için güvenli hale getiremedik. Narin için de, yurt yangınlarında hayatını kaybeden kızlar için de, ve burada sayamadığımız daha nice çocuk için de. Bugün bile her dakika bir yerde bazı çocuklar önlenebilecek durumlarda hayata veda ediyor.
Söylenecek çok şey var, ama kolay değil. Daha önce YetkinReport’ta müzik ve siyaset üzerine yazmıştım: Saray’dan yükselen protesto. Bugün bir baba olarak sözcükleri bulmak kolay değil ama aklımda dönen şarkı belli: Gazapizm’den Ölüler Dirilerden Çalacak. Özellikle de şu sözleri:
Bugün ses tellerime kan dolmuş ah!
Demek alnımıza yazılan buymuş ah!
Ayık ol kazılan mezarlar çoklu
Bu hesabın adı gasp konmuş
Hayat kimleri yormuş?
Demografi: Geleceği Okuyan Güçlü Bir Sinyal
Gelecek senaryoları çalışmalarında farklı sinyaller kullanarak senaryolar yaratıldığından bahsetmiştik. Bugün sizlerle paylaşmak istediğim sinyal zayıf değil, aksine son derece güçlü: Demografi.
Bunu yakından takip edenler için aslında yeni bir konu değil. Ancak McKinsey Global Institute’un Dependency and Depopulation: Confronting the Consequences of a New Demographic Reality (Bağımlılık ve Nüfus Azalması: Yeni Bir Demografik Gerçekliğin Sonuçlarıyla Yüzleşmek) raporunun bulguları medyada yayınlanınca konu Türkiye’nin de gündemine taşındı.
Bu uzun rapor demografiye dair pek çok çıkarım sunsa da, Türkiye için en önemli mesele şu: Türkiye’nin nüfusu daralıyor. Rapor, Türkiye’nin doğurganlık oranının 1.63 olduğunu belirtiyor. Oysa nüfusun kendini koruyabilmesi için bu oranın en az 2.1 olması gerekiyor. TÜİK verilerine göre (kaynak: TÜİK Doğum İstatistikleri 2023), bu oran 2022’de 1.63 iken, 2023’te 1.51’e geriledi.
Bu, sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil. Güney Kore, Japonya ve Batı Avrupa’da da benzer bir eğilim var. Ancak Türkiye’deki ekonomik kriz, konut fiyatlarındaki artış ve devlet eğitim sistemine duyulan güvensizlik gibi ek faktörler, insanlara çocuk sahibi olmaktan caydırıyor.
Nüfus Azalmasının Gençlere Etkisi
Bu demografik değişim hem küresel hem de ulusal düzeyde farklı sonuçlar doğuruyor. Uluslararası ilişkiler perspektifinden bakıldığında, dünyada genç nüfusun arttığı yerler ile azaldığı yerler arasındaki fark belirginleşiyor. Bir dünya haritasını açıp Sahel Bölgesi’ne ve Avrupa’ya baktığınızda, demografi ve ekonomi arasındaki çatışmanın potansiyel bir kriz alanı yarattığını görebilirsiniz.
Türkiye için ise en bariz sonuçlardan biri, toplumun yaşlanması. Yaşlanan bir toplum, karar alma mekanizmalarında da yaşlı nüfusun ağırlığını artırıyor. Avrupa Gençlik Çalışmaları Akademisi için yaptığımız öngörü çalışmasında, bu durumun siyasi etkilerini inceledik. Ortaya çıkan en net senaryo şu oldu: Seçmen tabanının yaşlanması, gençlerin politik etkisini zayıflatacak.
Demografik değişimler – yaşlanan nüfus, göç hareketleri ve dönüşen aile yapıları – toplumsal dokuyu köklü bir şekilde yeniden şekillendiriyor. Gelecekte genç nüfusun bugüne kıyasla çok daha az olacağı gerçeği, kamu harcamaları ve hükümet önceliklerini doğrudan etkileyecek. Dahası, giderek daha fazla genç, yaşlanan aile üyelerinin ve kardeşlerinin bakımını üstlenmek zorunda kalıyor. Kuşaklararası ayrışmalar – siyasi etkiden değer sistemlerine, dijital ve analog becerilere kadar – derinleşirken, bu uçurumu kapatma çabalarının önemi her geçen gün artıyor.
Genç Temsiliyeti: Karar Mekanizmalarında Gençlerin Sesi
Toplumlar yaşlandıkça, genç nüfusun oranı küçüldükçe, gençlerin siyasi temsiliyeti de giderek zayıflıyor. Seçimlerde yaşlı seçmenlerin oy tercihleri belirleyici hale gelirken, gençlerin geleneksel seçim süreçlerindeki etkisi azalıyor. Bu durum, gençleri yalnızca sandıkta değil, farklı yollarla topluma yön verme çabalarına da itebilir. Ancak bu, hassas bir soruyu gündeme getiriyor: Karar alma süreçlerinde kuşaklararası dengeyi sağlamak için oy verme yaşını yeniden düzenlemek gerekir mi?
Açık politik sistemlere sahip ülkelerde, gençlerin daha aktif rol alması ve karar alma süreçlerine doğrudan katılması bekleniyor. Ancak seslerini duyurmaya çalışırken, gençlerin manipülasyon ve göstermelik temsiliyet (tokenizm) riskleriyle karşı karşıya kalmaları da olası. Gençlerin kendilerini koruyabilmeleri, haklarını anlayabilmeleri ve devlet kurumlarının sorumluluklarını bilmeleri için bilgi ve araçlara erişimlerinin sağlanması kritik önemde.
Gençler Karar Alma Süreçlerinden Dışlanıyor
2016’daki Brexit referandumu bu duruma çarpıcı bir örnek. İngiltere’de gençlerin büyük çoğunluğu Avrupa Birliği’nde kalma yönünde oy kullanırken, yaşlı nüfusun büyük bölümü ayrılma yönünde karar verdi. Sonuç? İngiliz gençler artık Erasmus öğrenci değişim programına bile katılamıyor. Benzer bir durum Finlandiya’da yaşandı. Yaşlı bakımı harcamaları artırılırken, gençlik merkezlerine ayrılan bütçeler ciddi şekilde kesildi. “No Country for Old Men – İhtiyarlara Yer Yok “ filminin isminden hareketle durum şuna döndü: Artık “No Country for Young People – Gençlere Yer Yok” dönemine girmiş bulunuyoruz.
Bu tablo, gençlerin geleceği şekillendirme mücadelesinde karşılaştıkları engelleri ve giderek azalan politik etkilerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Peki, Türkiye’de durum farklı mı? Giderek yaşlanan bir nüfus, gençleri ve onların geleceğini nasıl etkileyecek? Bu soruları ele almaya devam edeceğiz.
Bu sadece gençler için değil, toplumun bütünü için önemli bir sorundur. Gençlerin geleceği şekillendirme gücü azalırsa, uzun vadeli kararlar almak giderek zorlaşacaktır. Politikalar, yaşlanan seçmen kitlesinin öncelikleri doğrultusunda şekillenecek, uzun vadeli ekonomik büyüme ve toplumsal yenilikler ikinci planda kalacaktır.
Gençlerin geleceği
Demografi, bir toplumun geleceği hakkında güçlü sinyaller verir. Türkiye’nin nüfus azalması, yaşlanan seçmen profili ve gençlerin giderek azalan politik etkisi, sadece bugünün değil, geleceğin de şekillenmesini etkileyecektir. Gençlerin toplumsal karar alma süreçlerine katılımını artırmak, eğitimde fırsat eşitliği sağlamak ve gençlerin ihtiyaçlarını önceliklendiren politikalar üretmek zorundayız.
Gelecek senaryolarını incelemeye devam edeceğiz. Önümüzdeki yazılarda, demografi dışında başka güçlü sinyalleri ve bunların gençlerin geleceği üzerindeki etkilerini ele alacağız. Ancak bugün, yazıyı tamamlamadan önce, hayatını kaybeden tüm çocuklara rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Onların bugünü koruyamadık, ancak gelecekte başkalarının hayatlarını güvence altına almak için hepimizin sorumluluğu büyük.