Ekim ayı enflasyon değerlerini öğrendik: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), tüketici enflasyonunu (TÜFE) yüzde 85,51, yurtiçi üretici enflasyonunu (Yİ-ÜFE) ise yüzde 157,69 olarak açıkladı. İstanbul Ticaret Odası (İTO) İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi ile ölçülen enflasyon ise yüzde 109 oldu.
Değişik mal gruplarının fiyat hareketlerini ölçmeye çalışan her üç enflasyon arasında önemli farklar var. Olması da doğal. İTO’nun ölçtüğü enflasyon ile TÜİK tüketici enflasyonu arasındaki farkı daha önce değerlendirmiştim. Değerlendirmenin özü, iki enflasyon arasındaki farkın son aylarda daha önce görülmemiş düzeyde artmasıydı.
Farklar bir yana önemli olan şu: Bu üç enflasyonunun en düşüğü olan tüketici enflasyonu bile çok yüksek.
Oysa ne güzel idare ediyorduk
Türkiye uzun bir dönem katı sayılabilecek bir tüketici enflasyonu ile yaşadı. 2004-2016 döneminde yıllık ortalama tüketici enflasyonlarının dönem ortalaması yüzde 8,3 olarak gerçekleşti. Yıllık ortalama enflasyonlar yüzde 8,3’ün etrafında dar bir koridorda hareket ettiler (Grafik 1; 2022 değeri Ocak-Ekim ortalaması). En yüksek değer 2008’de gerçekleşen yüzde 10,4, en düşük değer ise 2009’da gözlenen yüzde 6,3.
2004-2016 dönemindeki katılık bir rehavet getirdi. Grafikte gösterildiği gibi bizim gibi ülkeler için oldukça dar sayılabilecek bir koridorda hareket etmiş enflasyon. Sonrası malum; patladı. O dönemde enflasyonun yüksekliğinden şikâyet eden iş insanı hatırlıyor musunuz? Ya da siyasetçi? Televizyon programlarında ‘yüksek enflasyon’ hiç konu edilmiş mi o dönemde?
Bakın Ticaret Bakanı Mehmet Muş, 31 Ekim günü Bingöl’de ne söylemiş: “… Son yılları saymazsak (enflasyon ) 8-9 civarında”.
Sürer sanıyorsanız aldanıyorsunuz
Ama sorun tam da burada; yüzde 8-9 düzeyini normal kabul etmekte. Enflasyon ciddiye alınmazsa eninde sonunda patlıyor. Tıpkı grafiğin doğu tarafında yer alan 2017-2022 döneminde olduğu gibi.
Zira sizin kabul ettiğiniz, oysa uluslararası ölçekte yüksek sayılabilecek bir enflasyonun uzun süre gözlenmesine yol açan nedenler, kırılganlık üzerine kırılganlık yaratıyorlar ekonomide. Mesela döviz kurunu azdıran yanlış politikalar, mesela kredilerin büyük kısmının inşaat sektörüne aktarılması, mesela yüksek bütçe açıkları, mesela bozuk para politikası…
Bir bakıyorsunuz kırılmaz dediğiniz kırılıveriyor. 2017-2022 dönemi, kırılmanın şiddetini gayet güzel gösteriyor.
Kısacası, enflasyon sadece birkaç rakam değil; ekonomide bir dolu alanda bozukluk demek. Ciddiye almazsanız size kendini mutlaka hatırlatıyor. Hem de oldukça acı biçimde.
İşin vahimi şu: Sihirli bir değnek değse de enflasyonu şimdi 2004-2016 ortalamasına düşürsek ve enflasyon hep o düzeye yakın seyretse yine çoğunluk şikâyet etmeyecek. Büyük ihtimalle siyasetçiler (hadi siyasetçilerin büyük kısmı diyeyim) bu çoğunluğun ön saflarında yer alacaklar. Baksanıza Bakan Muş’un Bingöl’deki sözlerine.
Ücretlinin alım gücünün erimesi
Enflasyonu patlatan yanlışlar zincirinin ayan beyan görünür hale geldiği Eylül 2021’den sonra birçok alanda bozulma yaşandı. Bunların başında şüphesiz dar gelirli için hayatın giderek çekilmez hal alması geliyor.
İkinci grafik 2022’de asgari ücret alan bir işçinin alım gücünün nasıl eridiğini gösteriyor. Alım gücünü hesaplarken (net asgari ücreti enflasyondan arındırırken –reel hale getirirken) İTO enflasyonunu dikkate aldım. Bunun nedeni İTO endeksinin adından belli: ‘Ücretliler geçinme endeksi’. Ocak 2022 reel asgari ücret değeri 1 olacak şekilde diğer ayları hesapladım.
Grafik bize şunu söylüyor: Asgari ücret alan bir işçi Ocak 2022’de 1 mal sepeti alabilirken, Haziran sonunda ancak 0,73 mal sepeti alabiliyor. Farklı bir ifadeyle sepetin dörtte biri boşalmış yılın ortasında. Temmuz ayında önemli bir artış var ücrette; asgari ücretli durumu bir miktar toparlıyor. Ancak aylar geçtikçe mal sepeti yine boşalmaya başlıyor. Ekim ayında artık Ocak’taki sepetin yüzde 20’si boş. Muhafazakâr bir hesapla yılın kalanında aylık enflasyon yüzde 3 olursa, Aralık sonunda mal sepetinin tekrar yüzde 25’i boşalmış olacak.
Enflasyon artarken krediye erişememek
Enflasyonu patlatan yanlışlar zincirinin yarattığı ikinci büyük sorun kredi piyasasında gözleniyor.
Bir süredir iş insanları krediye erişememekten şikâyet ediyorlar. Bunların –şimdilik- sonuncusu, 2 Kasım’da yapılan Müstakil Sanayici İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) EXPO 2022 açılış toplantısında derneğin Başkanı Asmalı tarafından dile getirildi .
Gerçekten de reel kredi hacminde baş aşağı gidiş var (Grafik 3). Bu gidişat 2020’nin son aylarından bu yana gözleniyor. Özellikle Kasım 2021’den sonra yaşanan dik inişe dikkat. Tüketici kredilerinin tüketici enflasyonundan arındırılmış değeri Ekim 2020’de zirveye ulaşmıştı. Eylül 2022’de, o tarihteki zirve değerine kıyasla yüzde 25.5 daha düşük. Tüketici kredileri dışında kalan tüm kredilerin yurtiçi üretici fiyat enflasyonundan arındırılmış değerinin son zirvesi ise Eylül 2020’de. Eylül 2022’ye gelindiğinde yüzde 45 daha düşük reel tüketici dışı kredi hacmi.
Peki ya büyüme?
Büyüme tarafında da işler iyi gitmiyor. Öncü göstergeler yılın son çeyreğinde –bir sihirli gelişme olmazsa- bir çeyrek öncesine kıyasla ekonomimizin küçüleceğini gösteriyor. Üçüncü çeyrekte ise çok muhtemelen –yine bir çeyrek öncesine kıyasla- büyümedi ekonomimiz. Hangi öncü göstergeler?
Birincisi, reel kredi hacmindeki baş aşağı gidiş. İkinci gösterge OECD’nin haftalık ekonomik faaliyet endeksi. Bir yıl öncesine kıyasla yılın ilk iki çeyreğinde sırasıyla yüzde 6.7 ve 7,4 büyüme tahmini varken, üçüncü çeyrekte bu değer 3,8 oldu. Ekim ayının ilk üç haftasında ise büyüme yüzde 2,4’e düştü.
Üçüncüsü, elektrik tüketimi giderek azalıyor. Bir yıl öncesine kıyasla ilk çeyrekte yüzde 5, ikinci çeyrekte yüzde 1,6 artan elektrik tüketimi, üçüncü çeyrekte yüzde 2,7 azaldı. Ekim ayında ise yüzde 3 düşüş var. Dördüncüsü, İstanbul Sanayi Odası’nın ‘Satın Alma Yöneticileri Endeksi’ sekiz aydır eşik değer olan 50’nin altında seyrediyor ve çeyreklik incelendiğinde giderek daha düşük değerler alıyor.
2023’te Dünyada işler iyi gitmeyecek
Beşincisi, Dünya ekonomisi için 2023 için yapılan büyüme tahminleri çok olumsuz. Çoğu ülkenin eş anlı olarak faizlerini yükseltiyor olması, Rusya-Ukrayna savaşının ve Çin’in sıfır Covid politikasının yarattığı sıkıntılar bu olumsuzluğun ana nedeni. Bu ortam bizim için daha az ihracat ve daha az dış kaynak anlamına geliyor. İhracattan olumsuz sinyaller gelmeye başladı bile. Ticaret Bakanlığı’na göre Ekim ayında bir yıl öncesine kıyasla ihracat artışı yüzde 2,8’e düştü.
Dikkat: Öncü göstergelerin çoğunu bir yıl öncesi ile kıyasladım. Çeyreklik büyüme ekonomide dönüm noktalarını yakalayabilmek için daha yararlı oysa. Mesela OECD’nin üçüncü çeyrekte bir yıl öncesine kıyasla yüzde 3.8 tahmini, aslında bir çeyrek öncesine kıyasla ekonomimizin büyümediğini ima ediyor.