Tarih 12 Ekim 2022. Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmelerinin hemen öncesinde Moskova’da gerçekleştirilen Rusya Enerji Haftası toplantısında şu cümleyi kuruyor:
“Baltık Denizi yatağında kaybolan transit hacmini, Kuzey Akımları boyunca, Kara Deniz bölgesine aktarabiliriz. Bu nedenle, Avrupa’nın en büyük gaz merkezini Türkiye’de oluşturarak, doğal gazımızın tedarikçilerinin Avrupa’ya olan ana rotalarını Türkiye üzerinden geçirebiliriz. Elbette, eğer ortaklarımız bununla ilgilenirse.”
O gün salonda bulunan Rus ve Türk tarafları şaşırıyor ve heyecanlanıyorlar.
Aslında Türkiye, coğrafi konumu gereği, elektrik, gaz ve petrol boru hatları için sadece bir geçiş köprüsü olmaktan öteye geçerek bölgesel bir “enerji merkezi” olmayı uzun süredir hedeflemekte. (Cumhurbaşkanı dahil, Hub olarak kullanılan ingilizce kelime bu yazıda merkez olarak kullanılacaktır.)
19 Ekim 2022 AKP Grup toplantısında, “enerji merkezi” tartışmaları devam ederken, bu sefer Cumhurbaşkanı Erdoğan şu sözleri sarfediyor: “Avrupa’da, artık önümüzdeki kış nasıl ısınılacağı sorusuyla uğraşıyorlar. Bizim böyle bir sorunumuz yok. (Rusya Devlet Başkanı) Viladimir Putin ile kendi deyimiyle doğal gazın Avrupa’ya ulaştırılabileceği bir gaz merkezinin ülkemizde oluşturulması konusunda anlaştık. Böylece Avrupa, Türkiye’den gaz sipariş edecek.”
Dikkat edilirse, “Enerji Merkezi olacağız” söylemi ile büyütülen kavram aslında bir “gaz merkezi” olmak sınırları içerisinde konuşulmuştur.
Enerji Merkezi olmak, doğalgaz merkezi olmanın ötesinde; hem tüketiciler hem de tedarikçi üyeleri arasındaki şebekeler aracılığıyla enerji alışverişi için bir mekanizmadır. Üyeler, yapılı çevre içinde enerji üretimi, bölgesel ısıtma, soğutma ve güç, enerji dönüşümü ve depolaması ve enerji kaynaklarının paylaşımını yapabilirler. Yine bu merkezin üyeleri, enerji üretimi ve enerji ihtiyaçları hakkında bilgi alışverişinde bulunur ve bir ısı paylaşım ağı üzerinden ısı ve soğutma alışverişi yapabilir. Merkez, mevcut enerjiyi en verimli şekilde dağıtır.
12. Türkiye Enerji Zirvesi’nde, tam da gündemdeyken, EPİAŞ Genel Müdürü Ahmet Türkoğlu ile Rusya’dan Uluslararası Emtia Borsası CEO’su Aleksey Rybnikov’un da konuşmacı olduğu Enerji Ticaret Merkezi paneline ilgi büyük oldu.
Çünkü cevap bekleyen sorular vardı: Enerji Merkezi olmaktan Türkiye ve Rusya’nın kastı neydi? Türkiye yeni borular eklenerek içinden daha fazla doğalgazın geçtiği bir kavşak olmaya devam mı edecek yoksa ötesindeki hedeflerine yol mu açılacak? Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasına Rusya izin verecek mi?
Bölgesel Enerji Merkezi yapılandırılması dünya çapında İklim krizi ile mücadeleye de destek olacağı düşüncesiyle İklim Uzmanları tarafından da desteklenen bir görüş. Enerji (elektrik ve gaz) piyasalarının dünya çapında gelişimi, ülkelerin kendi aralarında daha fazla bağlanmasıyla hızlandırılabilir, bölgesel kaynakların optimizasyonu ile iklim değişikliğinin etkileri azalabilir, tedarik kesintilerinden daha az zarar görülebilir ve daha iyi fiyatlandırma mümkün olabilir, diye düşünülüyor.
Bunun için kısa vadede, küresel olarak, gün öncesi piyasalarının etkinleştirilmesi, borsalar arasında ortak ürün geliştirme, güven ve şeffaflık gerekiyor.
Avrupa ülkelerinin yıllardır gelen tehlikeyi görerek, Rus gazına bağımlılıktan kurtulmaya çalışırken, Rusya Ukrayna krizinden sonra yaşananlar bu bağımlılığı azaltma konusunda geç kalındığını gösterdi.
Öte yandan Rusya da elbette bu pazarı kaybetmek istemiyor ve Türkiye üzerinden dolaylı yoldan satışını sürdürmeyi hayal ediyor.
Rusya doğal gaz rezervlerine göre dünya listesinde ilk sırada yer alıyor (2019 yılı itibariyle yaklaşık 38 trilyon metreküp). Rusya’nın küresel doğal gaz rezervlerindeki payı, yüzde 18 (2019 yılı).
AB ülkeleri arasında en fazla doğalgazı Almanya (93,6 milyar metre küp) kullanıyor. Türkiye tüketim sıralamasında dördüncü sırada (59,7 milyar metre küp.)
EPİAŞ Genel Müdürü Ahmet Türkoğlu’nun anlatımıyla Enerji Merkezi konusunu biraz daha detaylandıralım:
Enerji Merkezi, bir ürünün ticaretinin yapıldığı ve fiyatının belirlendiği yer. Dünyada bu konuda Gelişmiş Merkezler şöyle sıralanıyor:
• Avrupa: TTF (Hollanda), NBP (Birleşik Krallık), PSV (İtalya)
• ABD: Henry Merkezi
• Asya: JKM Fiyat Endeksi
• Ham Petrol: WTI (Batı Teksas), Brent
Enerji Merkezlerinin ana özellikleri, organize toptan satış pazarı olması, siyasi destek sağlanması ile düzenlemelerin yapılması ve düzenleyici tarafta şeffaflık. Enerji Merkezi olmak için birçok unsurun yerine getirilmesi gerekiyor. Bunlardan biri Pazar ortamının oluşturulması ile ilgili. Pazarın liberal, şeffaf ve rekabetçi olması şart.
Siyasi irade oluşumu, yönetmeliklerin hazırlanması ve düzenleyici tarafından sergilenen şeffaflık ana unsurlardan bir diğeri.
İşin teknik tarafında, altyapı devreye giriyor. Çoklu giriş ve çıkışlar, depolama, ihracat kapasitesi ve altyapıyı üçüncü şahıslar için erişilebilir kılmak kriterler içerisinde ve ana maliyet kalemini oluşturuyor.
Kısaca, Enerji Merkezi olmak bir süreç gerektiriyor.
Başarılı merkezlerin en önemli özelliklerinden biri “yerli üretim” kapasitesi. Henry Hub, Amerikan gazı; TTF ve NBP Kuzey Denizi’ndeki arz fazlası gaz ile öne geçiyor. Türkiye açısından, enerji merkezi olma yolunda önemli olanın, Rus gazından öte, Karadenizden çıkarılacak yerli gaz olacağı öngörülüyor.
EFET’in (European Federation of Energy Traders- Avrupa Enerji Tacirleri Federasyonu Türkiye ile ilgili yaptığı en son çalışmada, gaz merkezi gelişim skoru 20 üzerinden 11,5 olarak bulunmuş. Yani, Türkiye’nin daha gidecek yolu var.
EPİAŞ Genel Müdürü Ahmet Türkoğlu, “nasıl merkez olunur şimdi bunu tartışıyoruz” dedi. Gaz konusuna odaklanılacağını, eğer bir merkez olacaksak, marketlere ihtiyacımızın olduğunu, satış için hem Euro hem de TL olarak satışın mümkün olabileceğini de sözlerine ekledi.
Gaz merkezi olmak için gaz giriş/çıkış kapasitesine bakmak gerektiğini söyleyerek, mevcut durumu şöyle özetledi:
Türkiye’nin Toplam Gaz Giriş Kapasitesi 378,12 milyon metre küp/gün (Boru Hattı= 181,14 milyon metre küp/gün, LNG Terminali: 130,66 milyon metre küp/gün, Üretim: 1,32 milyon metre küp/gün, Depolama: 65 milyon metre küp/gün).
Toplam Çıkış Kapasitesi yaklaşık 94,58 milyon metre küp/gün (İhracat Çıkışı yaklaşık 14,58 milyon metre küp/gün, Transit Çıkışı yaklaşık 80 milyon metre küp/gün).
Yeni hatlar için gerekli ihracat çıkış kapasitesi yaklaşık 200 milyon metre küp/gün.
Yani yeni boru hatları gerekiyor, altyapıya ihtiyacımız olacak ve altyapıyı tamamlamak için zamana ve yatırıma ihtiyacımız var. Gerçek bir merkez olmak için, son açıklamalardan sonra, tedarikçimizin hazır olduğu düşünülüyor ki bu taraf: Rusya.
Elbette soru şu: Talep tarafı yani Avrupa bunu istiyor mu? Çünkü ancak Avrupa ikna edilebilirse gerçek bir merkez olabileceğimiz kabul ediliyor.
İşte bu kritik soru o günkü toplantıda bir çok katılımcı tarafından soruldu: Avrupa, Rusya’dan doğalgazı almıyor ve bağımlılığını azaltmak istiyorken, neden Türkiye üzerinden alsın?
Rusya temsilcisi bu soruya, “bekleyip göreceğiz” şeklinde kısa bir cevap verdi.
EPİAŞ Genel Müdürü Ahmet Türkoğlu, Avrupa’ya soruyu “Rus gazını alır mısınız?” diye sorarsak, günümüz şartlarında, savaş ve diğer nedenlerle elbette “Hayır” diyecek. Biz bu soruyu farklı şekilde soracağız: “Azeri, İran, Rus karışımı doğalgazı alır mısınız?”.
İşte önümüzdeki günlerde Avrupalı yetkililerle yapılacak görüşmede bu sorunun cevabı alınmaya çalışılacak ve cevaplara göre yol haritası çizilecek. Hükümet bu nedenle henüz bu konuda temkinli gidiyor. Bekleyip görelim.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…