1999 Depremi’nin üzerinden daha çeyrek asır bile geçmeden, nasıl bir başarıyla her şeyi “unuttuğumuz” galiba yaşadığımız felaketin en büyük dersi olacak. Görünüş o ki neredeyse hiçbir sonuç çıkartmamışız. Onbir ili etkileyen 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleriyle aynı acıları misliyle tekrar yaşadık.
Dünya aradan geçen süre içinde çok büyük değişikliklere tanık oldu. Örneğin, Gölcük Depremi’nde daha sosyal medya ile tanışmamıştık. Network olanakları bugüne göre çok daha düşüktü. En azından tarihi hafıza artık çok daha geniş kitleler tarafından oluşturulabilecek hale geldi. Ayrıca çok yeni ve farklı hizmetler de pazara sunuldu. Network’ler çok yeni olanakların da önünü açtı.
Özellikle toplumsal hizmetlere yönelik olarak fonların şeffaf ve sürdürülebilir projelerle buluşması için ideal bir fikir olabileceğini düşündüğüm sosyal etki tahvillerine değinmekte yarar var.
Nedir sosyal etki tahvilleri?
Sosyal etki tahvillerini toplumsal sorunların üstesinden gelmek için tasarlanmış bir yatırım aracı olarak tanımlayabiliriz. 2010’da Birleşik Krallık’ta çıkan ilk sosyal etki tahvilinden bu yana gelişmekte olan bu araç, getirisini belirli bir sosyal sonuca ulaşılmasına bağlamayla öne çıktı. Bu sosyal sonuç iş bulan insan sayısı veya bir eğitim programını başarıyla tamamlayan öğrenci sayısı gibi performans kriterleri oluyor. Gerçekleştirilmek istenen sosyal proje için gereken ön sermayeyi karşılamak için yatırımcılardan fon bulunuyor ve yatırımcıya ancak hedeflere ulaşılırsa geri ödeme yapılıyor.
Konuyu 2010’daki sosyal etki tahvil projesinden örneklendirirsek, programın amacı bir seneden daha az süre hapis yatmış genç erkek mahkûmların tahliyeleri sonrası tekrar suç işleme ve hapishaneye geri dönme oranlarını düşürmekti. Bir de eşik belirlenmişti: yüzde 7,5. Yeniden suç işleme oranı tam yüzde 7,5 düşerse yatırımcılar anaparalarını geri alacaktı. Yüzde 7,5’tan fazla düşerse daha önce belirlenen kriterlere göre yatırımcılar ek para kazanacaktı. Eğer yeniden suç işleme oranı yüzde 7,5’ten az düşerse yatırımcılar para kaybedecekti. Bu deneyin bir parçası olarak da bu kişilere ev, iş, zihin sağlığı gibi konularda destek verildi. Sonuç olarak belirlenen oran yüzde 9,7 düştü. Yatırımcılar daha önce belirlenen anlaşma gereği yıllık yüzde 3,1 para kazandı anaparaya ek olarak.
Farklı bir kamu-özel işbirliği
Bu projelerde dolayısıyla birden fazla paydaş rol alıyor. Sosyal hedeflere ulaşılırsa ödeme yapmayı taahhüt eden bir kamu kurumu, sosyal hedeflere ulaşmak için finanse edilecek programı uygulayıcı bir kurum (bir STK veya sosyal girişim olabilir) ve bu projenin hayata geçmesi için önden fonlayacak ve başarılı olursa belli bir getiri sahibi olacak bir yatırımcı grubu. Son olarak da hedeflere ulaşıldığını kontrol eden bir bağımsız bir denetçi şirket. Buna bir anlamda bir kamu-özel ortaklığı modeli diyebiliriz.
Modelin faydalarına gelirsek; kamu kurumu proje için önden fon bulmuş oluyor ve yalnızca başarıya ulaşan projeleri finanse etmiş oluyor. Böylece riski düşürüyor. Yatırımcı için normalde gözden çıkaracağı bağışı, başarılı olan bir proje olursa başka projeleri desteklemek için de kullanabiliyor. Ek olarak, bağışının sonucunu da takip etmiş ve şeffaflıkla doğrulatmış oluyor. Toplum açısından ise sosyal hizmetin kendisini sayabiliriz.
Sosyal Etki Tahvilleri çalışılmalı
Gerek son deprem felaketlerinden sonra ortaya çıkan uzun dönemli yaraların sarılması için gerekse tekrar gündeme gelen ve bilim insanlarının kesin gözüyle baktığı olası İstanbul depremi için Sosyal Etki Tahvilleri modeli yoluyla finansmanı yöneltebiliriz. 6 Şubat Depreminden sonra eğitime geri kazandırma oranı, insanlara sağlıklı barınma olanakları sağlama veya gençlere iş olanakları sağlama oranlarını kullanılabilir.
Geleceğe yönelik olarak, İstanbul’da test edilen bina sayısı veya hasarlı binaların güçlendirilme oranı koyulabilir. Kamu kurumu olarak bakanlıklar ya da İBB yer almak isteyebilir. Uygulayıcı olarak ise testleri yapmak isteyen İTÜ gibi kurumların organizasyonları olabilir. Bir bağımsız denetçiyle bir program oluşturulabilir. Bu şekilde gelen bağışları yönlendirebileceğimiz odaklı ve somut projeler çıkarabileceğimizi düşünüyorum.
Çok acıklı bir travma yaşadık. Ama bu derece yoğun felaketler inovatif modeller için de fırsatlar yaratıyor. Umarım, doğru dersleri çıkardıktan sonra yepyeni uygar bir ülke yaratma olanaklarını değerlendirebiliriz.