Dün çoğu kişi Muharrem İnce’nin kendisiyle görüşmeye gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nu “Hoş geldiniz, ayağınıza sağlık, güle güle” diye adeta bir an önce gidin de ben de TV canlı yayınına yetişeyim der gibi yolcu etmesine takıldı. Yapılan ilk yorumlara göre İnce adaylıktan çekilmediğine göre CHP de artık İnce defterini kapatabilirdi.
Oysa görüşmeden bilgiler sızdıkça, İnce’nin üst perdeden çıkışlarına TV100’de Ece Üner karşısında devam etmesine rağmen CHP’nin İnce defterini henüz kapatmadığı anlaşılıyordu. Zaten içeride -1 saat- İnce’nin adaylıktan çekilmesi, ya da Millet İttifakına katılması konuşulmamıştı bile; inanıp inanmamakta serbestsiniz elbette. Depremden konuşmuşlardı, İnce’nin Kılıçdaroğlu’ndan daha eski CHP üyesi olduğundan söz etmişlerdi, bir nezaket ziyaretiydi işte. Ne Kılıçdaroğlu’ndan İnce’nin talepleriyle karşılanacağı belli bir teklif gelmişti ne de İnce konuyu açıp eli boş desteğe mahkûm kalmak istemişti. Bu defter kapanmıştı; hatta kapanması iyi de olmuştu.
CHP kaynaklarına göreyse henüz hiçbir defter kapanmamıştı.
Sadece İnce değil, hiçbir defter
Gelişmelere aşina bir CHP yöneticisi “Daha durun bakalım” dedi; “Cumhurbaşkanı adayları kesinleşmedi. Daha milletvekili listelerinin kesinleşmesine de çok var.” İnce ile konuşan arabulucular mı vardı? Ağza çekilen fermuar jesti… Çok var dediğiyse, 9 Nisan’da sona eren 10 günlük bir süreydi. “Unutmayın” dedi kaynağım; “Siyasette 24 saat bile çok uzun bir süredir. CHP yöneticisi Süleyman Demirel’in meşhur sözünü hatırlatıyordu.
Aslında Ankara siyasetinde son birkaç günkü gelişmelere bakılacak olursa sadece CHP’nin İnce defteri değil, başka partilerde, hatta üç ittifakta da hiçbir defterin henüz kapatılmadığını görmek mümkün.
Örneğin, Yavuz Ağıralioğlu’nun İYİ Parti’den istifasıyla Ağıralioğlu defterinin de İYİ Parti’deki başka defterlerin de kapatıldığını söylemek mümkün mü?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün, 29 Mart’ta seçimden önceki son AK Parti Grup toplantısı için hazırlattığı videoyu ağırlıkla Ağıralioğlu’nun Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ve onun HDP ile görüşmesini eleştirileri üzerine kurgulamıştı. Bir gün önce Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğini ilan eden Ağıralioğlu ise TBMM’deki basın toplantısında “millete vaat edilenlere göre” kararını vereceğini söyleyiverdi.
Cumhur İttifakı ve MHP cephesi
Geçen hafta siyasi ibre HDP ile görüşmesinden dolaylı destek alan Kılıçdaroğlu’dan yana kaymış, İnce ile görüşeceğini açıklaması üzerine dünkü görüşme konusunda muhalefet cephesinde beklentiler yükselmişti.
Hafta sonundan itibarense Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın -kadın haklarında gerilemeye yol açacak nitelikte tavizlerle- Cumhur İttifakını genişletme çabalarına tanık olduk. Önce Yeniden Refah partisinin Erdoğan’a destek açıklaması geldi. Sonra da Hüda-Par milletvekili adaylarının AK Parti listesinden seçime gireceği haberi.
Bunu diğer gelişmeler izledi: BBP de Yeniden Refah da seçime kendi logoları ve listeleriyle gireceklerini ilan ettiler. Ardından MHP lideri Devlet Bahçeli MHP’nin de kendi amblemi ve listesiyle seçime gireceğini duyurdu. İsmini vermek istemeyen bir MHP yöneticisi “Bu Cumhur İttifakının özgüvenini gösteriyor” dedi telefonda; “Bakın her parti kendisine ne kadar güveniyor.” Sözlerindeki kinayeyi sezmemek imkânsızdı. Hem BBP hem Yeniden Refah’ın değil yüzde 7 ülke barajı, Hazine yardımı için yüzde 3 barajına erişmeleri çok kolay görünmüyordu.
El yükseltme oyunu
Ama empas işlemiş, Bahçeli MHP’ye AK Parti gölgesinde seçime giriyor dedirtmemek için ayrı listeyle gireceğini açıklamıştı.
Tuhaflık bundan sonra başladı. Bir gün önce seçime kendi listeleriyle gireceğini ilan eden BBP lideri Mustafa Destici, Erdoğan’ın partilerini ziyareti esnasında aslında tek listeyle girmenin daha avantajlı olduğunu söyleyiverdi. BBP, AK Parti ve MHP’ye karşı el yükseltmeye çalışıyor izlenimi veriyordu.
Eğer BBP ve Yeniden Refah kararlarını değiştirip Hüda-Par gibi AK Parti listesinden seçime girmek isterlerse MHP de kararını değiştirir mi? Kararını değiştirmek için o da elini yükseltir mi?
Bu durum Millet İttifakı için de geçerli. İYİ Parti lideri Meral Akşener, kendi listesinde başka hiçbir partiye yer vermeyeceğini söyledi. Ali Babacan’ın Deva Partisi de ayrı liste kararını açıkladı. Saadet, Gelecek ve Demokrat partileri ise TBMM’ye vekil göndermek için CHP listelerine güveniyor görüntüde. Henüz böyle.
İşte püf noktası da bu “henüz” sözcüğünde gizli.
Seçime 45 gün kalması belki çoğu için “çeyrek kala” kışlağında ama siyasette zaman da göreceli, 24 saat çok uzun olabiliyor. Sadece İnce için geçerli değil diye boşuna söylemiyorum. Seçim süreci son dakikaya kadar sürprizlere gebe görünüyor. İzleyelim, görelim.