Son birkaç günkü diplomatik temasların belki tek ortak özelliği PKK ile mücadele olarak görülebilir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı on üç yıl boyunca Milli İstihbarat Teşkilatını (MİT) emanet ettiği Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığının dümenine geçmesiyle PKK ile sorununun dış politika gündeminde öne çıktığı gözleniyor. Seçimden galip çıkan Erdoğan bir yandan ekonomide mecbur kaldığı faiz dönüşünü yaparken diğer yandan içeride güçlenen konumunu dış politikada -PKK ile mücadele dahil- sonuç almaya yoğunlaştırmak istiyor.
Birkaç günkü gelişmelere göz atmak bu konuda bir fikir veriyor.
Türkiye vurdu, PKK Rusya’yı suçladı
Türkiye, Rusya ve İran arasında oluşturulan Astana Grubu 20’inci toplantısını için 20-21 Haziran’da Astana’da toplandı. Türkiye’yi, Dışişleri Bakan Yardımcısı Burak Akçapar başkanlığında bir heyet temsil etti. Sonuç bildirgesindeki en dikkat çekici bölüm Suriye’de “Terörle mücadele bahanesiyle hayata geçirilmeye çalışılan gayrı meşru, sözde “öz yönetim” teşebbüslerinin kabul edilemez” bulunmasıydı.
“Özyönetim” ile kast edilenin Suriye’nin kuzeydoğusunda “Rojava” adı altında PKK’nın Suriye kolu PYD gövdesi etrafında kurulan fiili “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” ve ABD’nin IŞİD ile mücadele gerekçesiyle bu yönetimin silahlı gücü olarak YPG gövdesi etrafında inşa edilen Suriye Demokratik güçlerine verdiği destekti.
Astana toplantısının başladığı 20 Haziran günü Türkiye’ye bir SİHA, Nusaybin’in Suriye’deki ikizi Kamışlı ile Tirbespiye arasındaki bir aracı vurdu. Saldırıda “özerk yönetimin” Kamışlı Kantonu Eşbaşkanı Yusra Derviş ve yardımcısı Leman Şiveş öldürüldü. İşin dikkat çekici yanı, PKK çizgisinde Almanya’da yayın yapan Yeni Özgür Politika gazetesinin bu saldırıdan dolayı Rusya’yı suçlaması oldu.
Fidan, Barzani, Güler
Özgür Politika saldırının tam da Türkiye’nin Rusya (ve tepkilerinde adı geçirmeseler de) İran’dan “Rojava’ya karşı” istediği desteği aldığı gün gerçekleşmesine dikkat çekiyordu.
Büyük resimde ne kadar yeri var, henüz bilemiyoruz ama saldırıda öldürülen Şiveş daha önce Barzani ailesi yönetimindeki Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) güçlerince yakalanıp hapsedilmiş, daha sonra 7 yıl kadar PKK’nın Rusya’daki faaliyetlerinde yer almış bir isimdi.
Yine aynı 20 Haziran günü KDP başkanlığındaki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Mesrur Barzani Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret etti. Görüşmeye Dışişleri Bakanı Fidan da katıldı. Fidan ve Mesrur Barzani’nin bir ortak yönü vardı. Fidan MİT’in başındayken Mesrur Barzani de IKBY istihbaratının başındaydı; irtibat halindeydiler.
21 Haziran günü Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, katıldığı ilk AK Parti TBMM Grup toplantısında gazetecilere, bu Erdoğan-Barzani görüşmesini kast ederek “olumlu sonuçları olacak” dedi.
Neticede Barzani güçlerinin Türkiye’yla işbirliği sonucunda son yıllarda Kandil ve Rojava arasındaki stratejik köprü sayılan Sincar bölgesindeki PKK kontrolüne darbe vurulmuştu.
Blinken, İsveç, NATO, PKK
Savunma Bakanı Güler Ankara’da bunları söylediği sıralarda Fidan, Ukrayna Londra’da Ukrayna İyileştirme Konferansı için Londra’daydı. Dışişleri Bakanı olarak katıldığı ilk büyük toplantıda aralarında Almanya, Fransa, İtalya’nın da bulunduğu karşıtlarının yanı sıra ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile de görüştü.
Blinken’in asli gündemi belliydi: Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesi. Blinken’ın kısa konuşmasında Ankara’nın duymak istediği F-16 satışı, Suriye’de PKK bağlantılı örgütlere verilen desteğin kesilmesi yoktu.
Fidan ise bir mecburiyeti vurguluyordu:
• “Her konuda aynı fikirde olmayabiliriz ancak NATO ve diğer platformlardaki uzun süreli müttefikliğimiz bizi birlikte çalışmaya devam etmeye zorluyor.”
İsveç’in üyeliği konusunda Ankara’nın hem PKK hem FETÖ konusunda somut adım beklediği açık. ABD bu onayın 11-12 Temmuz’da Vilinius’ta yapılacak NATO zirvesi öncesi verilmesini istiyor. 14 Haziran’da Ankara’da yapılan İsveç-Finlandiya-NATO toplantısında Türkiye konuya “zaman odaklı değil, eylem odaklı” baktığını hatırlatmıştı.
ABD Suriye’de sonsuza kadar mı?
Ancak Fidan-Blinken görüşmesinin yapıldığı sıralarda Vaşington’dan işlerin pek de kolay olmadığını gösteren bir ses geldi.
Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby, “Türkiye’nin bizim Suriye’de kimlerle, neden çalıştığımızı anlaması gerekiyor” diyordu. Yani Beyaz Saray sözcüsü aslında PKK’ya IŞİD’e karşı çalışıyoruz” diyor, NATO müttefiki Türkiye’nin de bunu “anlamasını” bekliyordu.
Gerçi Erdoğan, seçim sürecinde Türk güçlerinin IŞİD’in yeni liderini Suriye’nin Türk sınırına yakın bir bölgesinde bulup öldürdüğünü açıklamıştı. Ama belki Ankara’da bu haberi büyütmediği için uluslararası kamuoyunda pek yankı uyandırmamıştı.
ABD’nin karşılığında Türkiye’ye bir fayda sağlamadıkça Türkiye’den -Rusya’ya karşı- İsveç’in NATO üyeliği onayı almasının zor olduğu açık.
Bir de şu var: ABD’nin Suriye’de -daha önce Vietnam, Irak, Afganistan’da olduğu gibi- sonsuza kadar kalmayacağı belli. Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi için PKK’yla uzlaşmak yerine PKK’yı asli, etken olmaktan çıkarmak istediği de görülüyor. Bu iki önermeyi bir araya getirdiğinizde bu aralar PKK konusunda yeni bir hareketlenme beklenebilir. Fidan bu hareketliliğin merkezinde olacak gibi.