Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) son zamanlarda sıklaşan açıklamalarından birini bugün, 4 Ağutos’ta yaptı. PKK’nın Irak ve Suriye birimleri arasında, ayrıca Irak-Türkiye arasında irtibatı sağlayan “Kuryeler Genel Sorumlusu”, örgüt ismi Agit Gever olan Bayram Yılmaz, içinde bulunduğu aracın SİHA marifetiyle vurulması sonucu öldürülmüştü. Irak’tan Türkiye’ye yüklü miktarda silah ve cephane kaçırma hazırlığında olduğu MİT ajanlarınca Ankara’ya bildirilince operasyon başlatılmış, silah ve cephaneyse imha edilmişti. MİT’in medyayla paylaştığı bilgilere göre Bayram 2015’teki kanlı hendek-barikat olayları sırasında PKK’nın milis örgütlenmesi YPS’nin (Yekîneyên Parastina Sîvîl-Sivil Savunma Birlikleri) kurucuları arasında yer almıştı.
MİT 22 Temmuz’da da PKK’nın şehir eylemlerini -o arada orman yangınları çıkartılmasını- koordine ettiği öne sürülen YPS’nin Türkiye sorumlusu Özgür Alparslan’ın Irak’ın Gara bölgesinde “etkisiz hale getirildiğini” açıklamıştı; bu deyim, güvenlik güçleri tarafından genellikle “öldürüldü” anlamında kullanılıyor.
Onun hemen öncesinde 13 Temmuz’da açıklandığına göre, yine MİT’in Türk Silahlı Kuvvetleriyle (TSK) ortak operasyonuyla PKK “Özel Kuvvetlerinin” Kandil karargâhı sorumlusu Edip Temiz, Kandil Dağlarında öldürülmüştü.
Taktik hedef: orta kademe
Ondan bir hafta kadar önce, 5 Temmuz’da da PKK’nın Irak istihbarat sorumlusu olduğu bildirilen Celal Kaya, Irak-İran sınırına yakın Süleymaniye’de MİT ajanlarınca saptanmış ve TSK tarafından öldürülmüştü.
Güvenlik kaynaklarına göre Kaya’nın özelliği, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin (IKBY) merkezi Erbil’deki Türkiye Başkonsolosluğunda diplomatik görevde bulunan MİT istasyon şefi olduğu öne sürülen Osman Köse’nin 17 Temmuz 2019’da şehit edildiği suikastın planlayıcısı olduğunun saptanmasıydı.
Örnekler çoğaltılabilir. Bu isimlerin ortak özelliği en az 10 yıl, bazıları 20 hatta daha fazla yıldır PKK’da yetişmiş, Kandil Dağlarındaki karargâhla terör eylemlerini gerçekleştiren militanlar arasındaki orta ve üst-orta kademelerdeki bağlantı elemanları olmaları. Bu kademelerdeki militanların yerinin aynı düzeyde yetişmiş militanlarca hemen doldurulması kolay değil. Güvenlik kaynakları, ayrıca genellikle şehir dışında açık arazide araçlara yapılan hava saldırıları şeklinde yürütülen eylemlerin bağlantı elemanlarının seyahat etmesini dahi riskli hale getirip, tedirginliklerine yol açtığını değerlendiriyor.
MİT’in PKK’nın orta kademelerini hedef alması bir yandan örgütün tavanıyla tabanı arasındaki sütunları tahrip etmeyi amaçlıyor.
Mücadelede dönüm noktaları
Köse suikastı aslında Ankara’nın PKK’yla mücadelesindeki dönüm noktalarından biri olmuştu.
Dönüm noktaları şöyle özetlenebilir:
- 26 Nisan 2014’te MİT’e yurtdışı operasyon yetkisi verilmesi. Bu adımın atılmasında 1 Ocak 2014’te Suriye sınırında “MİT TIR’ları” diye bilinen ve karışanların Fethullah Gülen bağlantılarıyla yargılanıp mahkûm edildiği skandalın da payı vardı.
- 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden 5 hafta sonra TSK Suriye topraklarına ilk harekâtını başlattı. Artık PKK eylem yaptıkça karşılık vermek yerine “proaktif”, ya da Türkçe’siyle “önleyici” eylemler dönemi başlamıştı.
- 25 Ağustos 2017’de Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu Başbakandan alınıp Cumhurbaşkanına bağlandı. 9 Temmuz 2018’deyse MİT Müsteşarlığı, MİT Başkanlığı adını alıp doğrudan Cumhurbaşkanına bağlandı; istihbarat yapısı tek elde toplanmış oldu.
- 17 Temmuz 2019’deki Köse suikastı, “önleyici eylem” aşamasının bir adım öteye taşınıp “ara-bul-yok et” aşamasına geçilmesini sağladı.
- Bu arada Türkiye’nin İHA ve SİHA yeteneklerinin gelişmesiyle MİT-TSK işbirliği etkili hale geldi. Özetle, MİT hedeflerini saptıyor, izliyor, işaretliyor, Hava Kuvvetleri de SİHA’larıyla vuruyordu.
ABD’nin Suriye harekâtı
Bu sürecin ABD’nin 2014 Eylül ayından itibaren Suriye’de Kobani olaylarıyla birlikte IŞİD’e karşı mücadelede NATO müttefiki Türkiye’yi değil, aslında terör örgütü saydığı PKK’nın Suriye kolu PYD ve onun silahlı kolu YPG’yi ortak belirlemesiyle paralel geliştiği de söylenebilir.
Amerikan istihbaratı CIA’nın YPG ile PKK bağlantısına raporlarında yer vermesi üzerine ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, -adını Merkez Komutanlık koydukları, aslında sorumluluk alanı Müslüman coğrafya olan- CENTCOM aracılığıyla 2015’te PYD’ye Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adında paravan bir örgüt kurdurdu.
Bu ortaklık, PKK ve bağlantılı örgütlerin militanlarına ABD askeriyesi tarafından askeri eğitim, silah ve para desteğine yol açtı. Öte yandan ABD desteğiyle Türkiye ve İran’dan PKK militanları da Suriye’ye toplanmaya başladı. Suriye iç savaşı dünyanın dört bir yanından radikal İslamcı militanları Suriye’ye toplanmasına yol açtığı gibi, orada toplu imhasına da imkân verdiği görülüyor. Benzeri bir durum Türkiye’nin mücadele yöntemini değiştirmesiyle PKK’yı Türk güvenlik güçleri için açık ve toplu hedef haline getirmiş gibi.
PKK’nın kayıpları büyüyor
MİT’in PKK’nın orta ve üst-orta bağlantı elemanlarını “etkisiz hale” getirmesi açıklamaları giderek sıklaşıyor. Aynı şekilde İçişleri Bakanlığının ve Millî Savunma Bakanlığının da.
Millî Savunma Bakanlığı, sadece 2023’ün ilk yarısında “Suriye ve Irak dahil” 800’den fazla teröristin öldürüldüğünü açıkladı. MSB’ya göre 2015’ten bu yana öldürülen PKK’lı (ve IŞİD’li) sayısı 38 bini geçmişti. Bu bir yandan PKK’nın ABD desteğiyle de artan insan kaynaklarını, diğer yandan insan kaynaklarının nasıl hızla tükendiğini gösteriyor.
ABD Suriye’de sonsuza dek kalacak ve oradaki PKK bağlantılı güçlere koruma sağlayacak değil. Daha önce Vietnam’da, Irak’ta, Afganistan’da olan er ya da geç Suriye’de de yaşanacak. Dolayısıyla ABD açısından PKK’nın kayıpları o kadar önemli değil; önemli olan ABD seçimlerinde “iş yapan” IŞİD’le mücadelenin devam ediyor görünmesi.
Bir yandan İsveç’in NATO’ya katılmasına onay şartı olarak -sadece İsveç değil, Avrupa’nın tamamında- PKK ve bağlantılı örgütlere açık muhabbetlerinin azalması diğer yandan MİT ve TSK’nın PKK’nın orta kademesini hedef alan eylemlerinin PKK yönetimini tedirgin etmesi doğal sonuç sayılmalı.