Neden mi bugünlerde çorap söküğü gibi büyüyen çete operasyonlarıyla derin devlet arasında bağ kuruyorum? Anlatayım.
Karadeniz Ereğli’de büyüdüm.
Sahil Güvenlik operasyonları şehirde anında duyulurdu. Bulgaristan’dan gelen sigara kaçakçılarının yakalanacağını anlayınca binlerce sigara kutusunu Akçakoca açıklarında denize döküp kaçtığı fısıltısı yayılır, küçük balıkçı tekneleri kaçak sigara avına çıkardı.
Ama herkes kaçakçıların, çok büyük parti sigara (ve silahı) Sakarya sahilinden Türkiye’ye sokmak için partinin küçük bir kısmını feda ettiklerini bilirdi. Sahil Güvenlik’e kendileri ihbarda bulunup onların yem olarak gönderdikleri tekneden denize dökülenlerle meşgul olmalarını sağlarlardı.
Bu kaçakçılık şebekelerinin şeflerinden Bekir Çelenk, o zaman komünist parti yönetimindeki Bulgaristan’da yaşardı. 24 Ocak 1993’te katledilen gazeteci Uğur Mumcu, Çelenk ile 1 Şubat 1979’da gazeteci Abdi İpekçi’yi öldüren, hapisten kaçırıldıktan sonra da 13 Mayıs 1981’de Papa İkinci Ioannes Paulus’a suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’nın ilişkisini yıllar sonra ortaya çıkarmış, kitabını da yazmıştı.
Çorap söküğü durdurulursa
Türkiye’nin sağ-sol çatışması görüntüsü altında dolu dizgin 12 Eylül 1980 askeri darbesine sürüklendiği günlerdi.
Bağlantı komünist parti yönetiminde Bulgaristan ve kaçakçı Bekir Çelenk’ti ama Ağca ülkücüydü. Derin devlet ve mafya ilişkilerinin bir bölümünün çorap söküğü gibi açığa çıkaran 3 Kasım 1996 Susurluk kazasında ölen eski Ülkü Ocakları Abdullah Çatlı ile ilişkideydi. 25 Mart 2009’da şaibeli bir helikopter kazasında can vermeden bir süre önce -o dönem- Ülkü Ocakları Başkanlığı yapan Muhsin Yazıcıoğlu bana 8 Eylül 1978’de Ankara Bahçelievler’de TİP üyesi 7 gencin katledilmesinden sonra yardımcısı Çatlı’yla tartıştıklarını, bağlarının koptuğunu söylemişti. (*)
Susurluk’ta ortaya çıkan çorap söküğünün ucu yukarılara gitmeye başlayınca durduruldu. Mumcu cinayeti de öyle; Mehmet Ağar, eşi Güldal Mumcu’ya “Tuğlayı çekersek duvar yıkılır” demişti.
Ümit ediyorum haksız çıkarım ama Ankaralı suç makinası Ayhan Bora Kaplan’ın 7 Eylül 2023’te yakalanmasıyla polis ve yargı çalışanlarına da sıçrayan çete operasyonundaki gelişmelere baktıkça aklıma hep o Akçakoca sahiline vuran sigara kutuları geliyor.
Çeteler, Soylu ve Yerlikaya
Benzeri akıbet Ayhan Bora Kaplan operasyonunun başına gelir mi? Konunun üstüne titizlik ve cesaretle giden gazeteci Tolga Şardan T24’te Kaplan’ın polis ve yargı bağlantılarındaki çorap söküklerinin yukarılara doğru tırmandığını soruşturmanın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın masasına dek ulaştığını yazdı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı dönemde, Kaplan’ın suç dosyalarına gerektiğince işlem yapmadığı öne sürülen Yargıtay Üyesi Yüksel Kocaman, Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanı olması ardından çetelere karşı başlatılan operasyonun önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedef aldığını iddia ediyor.
Adeta Yerlikaya da Soylu da AK Parti iktidarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bakanları değilmiş gibi Soylu’nun -arkasında Mehmet Ağar desteğinin bulunduğu öne sürülen- ekibi Emniyet kademelerinden dağıtılıyor. Soylu, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesi -o zamanki Çalışma Bakanı sıfatıyla- TRT Genel Müdürlüğü önünde toplanmaya çağırdığı öne sürülen Kaplan çetesi mensuplarıyla bağını yazanlara suç duyurusunda bulunacağını ilan etti. Henüz bulunduğuna dair bir haber yok.
Bunun nedeni, Kaplan operasyonunun aslında Soylu’ya “Artık konuşma” mesajı olabilir mi?
Yerlikaya sonunda dek gidecek mi?
Erdoğan, Soylu’yu da TBMM İçişleri Komisyonu başına getirdi. İşlevsiz bir konumda değil. Öte yandan Soylu’nun (Nisan 2020’deki istifasının kabul edilmemesi dahil) yıllardır eksilmeyen MHP lideri Devlet Bahçeli’nin desteğini artık varsayamayacağı da açık.
Yerlikaya’nın sadece yasadışı göçmenler ve uyuşturucuyla değil, çetelerle mücadeleyi de hızlandırmasının Erdoğan’ın bilgi ve talimatı dışında olduğunu düşünmek saflık olur.
Soylu, eğer öne sürüldüğü gibi dosya açarsa kendi hakkındaki dosyaların da açılabileceği aşamasına gelindiğini tahmin edecek denli deneyimli bir siyasetçi
Çorap söküğünün bir yerde durdurulabileceği endişem bununla sınırlı değil.
Gelecek Partili Ayhan Sefer Üstün, Sözcü’de gazeteci, Saygı Öztürk ile mülakatında, “birilerinin” eski usul mafya düzeninin sürmesi için “yeni yetmelerin” yoldan temizlenerek “büyüklerin” önünün açılmasını istiyor olabileceğini söyledi. Geçenlerde hakkındaki suç örgütü dosyası düşürülen Alaattin Çakıcı en büyüklerden sayılıyor yeraltı aleminde. En yakın rakiplerinden Sedat Şahin geçenlerde Çakıcı’ya dava arkadaşım diyerek sahiplenen Bahçeli’yi ziyaret etti. Yine yakın rakiplerden Sedat Peker ise, malum artık devre dışında.
Hedef sadece Soylu’ysa yazık olur
Şardan geçenlerde Artı-Gerçek’ten İrfan Aktan’a, Yerlikaya operasyonlarının eğer sadece Soylu etkisini silmeyi amaçlıyorsa “kısa sürede eski tabloya dönülebileceğini”, mafyanın deyim yerindeyse güncellenmiş ve güçlenmiş olarak geri geleceğini söyledi.
Geçenlerde İstanbul’da bırakın Sırp’ı Rus’u İsveç mafyasının üyeleri yakalandı; dünyada suç oranı en düşük ülkelerden İsveç’te de mafya varmış ve onlar da İstanbul’daymış. 13 Eylül’de Türk mafyalar savaşında 6 kişi Yunanistan’ın Başkenti Atina’da öldürüldü.
İddiaya göre Barış Boyun çetesi üyelerini Halil Ay çetesi üyeleri öldürmüş. Ayhan Sefer Üstün’ün “yeni yetme” dediği sınıfa mı giriyor bu yasadışı oluşumlar?
Yerlikaya başladığı içi sonuna dek götürür, çorap söküğünü çekmeyi iş “büyüklere” gelir, “yukarılara” tırmanır diye bırakmazsa vatandaşın can ve mal güvenliği ve çocukların uyuşturucudan korunması adına adını geleceğe bırakacak bir iş yapmış olur.
Yok, hedef sadece Soylu ve dosyalarıysa çok yazık olur.
NOT
(*) Yazıcıoğlu ile mülakatı 4 Eylül 2005’te Radikal’de yayınladım. Radikal arşivi, Doğan Medya’nın Demirören Grubu tarafından alınması ardından yeni yönetim tarafından silindi; ulaşılamaz halde. O nedenle mülakatı alıntılayan Haber7.com sitesinin haberine başvuruyorum.