ABD’nin 5 Ekim’de Suriye’de PKK’yı hedef alan bir Türk SİHA’sını düşürmesine, Dışişleri Bakanlığı 6 Ekim’de “Operasyon etkilenmedi” gibi daha önce eşi görülmemiş bir açıklama yaptı.” Üstelik ABD SİHA’nın Türkiye’nin olduğunu bilerek Ürdün’deki üssünden kalkan bir Amerikan F-16’sı tarafından düşürüldüğünü açıkça söylediği halde.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD’li karşıtı Anthony Blinken ile telefonda konuştuğu ve terörle birlikte mücadele konusunda mutabık kaldıkları duyuruldu akşam saatlerinde. Mutabakat acaba bir akşam önce Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile konuştuğunda IŞİD’le mücadelede PKK’yı bırakıp NATO müttefiki Türkiye ile ortak olma teklifi üzerine miydi? Hiç bir ayrıntı verilmedi.
Adeta İkinci Çuval Vakası
Oysa ABD jetinin Türk SİHA’sını düşürmesi adeta “İkinci Çuval Vakasına” benziyor. ABD askerleri 4 Temmuz 2003’te Irak’ın işgali sırasında Süleymaniye’de gözlemci olarak bulunan Türk askerlerinin başına çuval geçirerek tutuklamıştı, iki ülke ilişkileri yine dibe vurmuştu. Aslında SİHA bir açıdan bakıldığında Çuval Vakasından daha vahim özellikler taşıyor.
Orada, Türkiye’nin TBMM kararıyla Irak işgaline katılmamasına ABD askeriyesinin, özellikle CENTCOM’un hıncı söz konusuydu. Burada Türkiye’nin NATO müttefiki ABD tarafından, ABD’nin de terörist saydığı bir örgüte yönelik harekatını önlemek için insansız da olsa savaş uçağını kasten düşürmesinden söz ediyoruz.
CHP’nin yeni dış politika sözcüsü Namık Tan saldırıyı “kabul edilemez” diye kınadı ve mutlaka tepki verilmesi gerektiğini söyledi. Başta söz ettiğim Fidan-Blinken görüşmesi haberi daha sonra geldi.
YPG’yı PKK’dan ayrı sayma yalanı
Son örneğini ABD Dışişleri Sözcü Yardımcısı Vedant Patel’in basın toplantısında gördük. Patel ABD’nin PKK’ya karşı Türkiye’nin mücadelesinin yanında olduğunu söyledi ancak YPG sorulduğunda yorum yapmadı.
Oysa Amerikan istihbarat raporları YPG’yi PKK’nın uzantısı sayıyor.
ABD Kongresine 28 Nisan 2016’da ifade veren dönemin Savunma Bakanı Ashton Carter, Senatör Lindsay Graham’ın sorusu üzerine PYD ve YPG’nin PKK’nın uzantısı olduğunu kabul etmişti.
Zaten bu nedenle ABD Savunma Bakanlığı PKK’ya SDG gibi içine bazı Arap aşiretlerin de alındığı paravan bir örgüt kurdurmuştu, bunu da 2017’de örgütü bizzat kurduran ABD Özel Kuvvetler Komutanı Raymond Thomas 2017’da açıklamıştı.
ABD’nin Suriye’deki tavşana kaç, tazıya tut oyunu sonlarına doğru geliyor olabilir. Suriye’de Rusya ve İran etkenlerini de göz önünde tutarak söylüyorum. Bu arada 5 Ekim’de Suriye’de bir askeri okul mezuniyet törenine yapılan terör saldırısında en az 89 kişinin öldürülmesi üzerine Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Beşar Esad’ın sonuna dek yanında olduğunu söylemesini de ekleyelim.
Haftaya Suriye-Irak tezkeresi
1 Ekim terör saldırısı sonrası Türkiye’nin Suriye’de PKK’ya karşı operasyonunda ABD ile yaşanan ama adeta “Bak aslında ABD mahçup” diye geçiştirilmeye çalışılan gerilimin nasıl bir mutabakatla sonuçlanacağını söylemek için henüz erken.
Oysa Suriye ve Irak’a asker göndermek için, muhtemelen 10 Ekim Salı günü, Meclis’te yapılacak oylamaya bir kaç gün kaldı. İçinde bulunduğumuz terörle mücadele ve ABD ile zıtlaşma atmosferi, Meclis oylamasında en çok CHP’yi zorda bırakacak. CHP tezkereye evet mi, hayır mı diyecek? CHP üzerinde “hayır dersen YSP ile aynı saftasın” baskısı kurumaya çalışacaktır AK Parti ve MHP. Bunun 31 Mart 2024 yerel seçimlerine dek uzanan yansımaları olacaktır.
Ancak şimdi önemli olan, 1 Ekim terör eyleminin Türkiye’nin içe ve dış güvenliği açısından ne gibi değişikliklere yol açacağı.