Hazine ve Maliye Bakanlığı Türkiye vergi rekortmenleri listesini Covid-19 salgınından bu yana açıklamıyordu. 3 Ocak’ta açıklandı, ve Selçuk Bayraktar’ın vergi rekortmeni olduğu anlaşıldı. Hem de üç yıl üst üste; 2020, 2021 ve 2022. Tebrik etmek lazım, kazanıp vergi kaçıran da var, vergiden kaçınmak için gidip Mann Adasına şirket kuran da.
Gelir İdaresi Başkanlığının açıkladığı listeye göre Bayraktar, 2022 yılında 564 milyon 124 bin 316 lira vergiyi “kendi adına menkul sermaye iradı faaliyetlerinden” kazanmış. Türkçesi, Baykar, İHA ve SİHA satışlarından (ki Baykar kazancının yüzde 86’sının dış satımdan olduğu bilgisi var) payına düşen; mali piyasalarda oynamadığı bilgisi veriliyor danışmanı tarafından.
Siyaset kulisi şöyle bir hareketlendi, acaba vergi rekortmenliği Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Bayraktar’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için AK Parti adaylık ihtimalini güçlendirir mi diye. Yakında öğreniriz.
Benim dikkatimi çeken ise en yüksek vergiyi ödeyen 100 kişiden 76’sının isimlerini gizlemesi oldu ki bu da bir rekordu. İsimlerinin vergi listesinde görünmesini istemeyenler neden bu kadar çoğalmıştı?
Listede kimler var, kimler yok?
Örneğin Bayraktar birinci sırada, sonra üçüncü sırada Rahmi Koç’u görüyoruz; ikinci sırada kim olduğunu bilmiyoruz, gizlenmiş. (Hemen kötü düşünüp Mehmet Cengiz demeyin, o 22’inci sırada ama onun da vergi kaynağı müteahhitlik hizmetleri değil “fon yönetim faaliyeti” olarak görünüyor listede.)
Sonra 4, 5, 6 ve 7’inci sıralar gizli. 8’inci ENKA İnşaat yönetiminden Sinan Tara; o da “menkul kıymet” sayesinde. 9 ve 10’uncu sırada yine Koç Holding yönetiminden İpek Kıraç ve Ömer Koç var.
Koç’lar çekinmemiş ne kadar vergi verdiklerinin ilan edilmesinden. Örneğin, 12’inci sıradaki Erman Ilıcak, 14’üncü sıradaki Gönenç Gürkaynak, 27’inci sıradaki Aydın Doğan, 35’inci sıradaki Lucien Arkas, 42’inci sıradaki Ömer Dinçkök çekinmemiş.
Gürkaynak vergilerini “hukuk danışmanlığı ve temsilcilikten” yatırmış, diğer mükellefler “menkul kıymetlerden”. Para parayı çeker derler ya, özeti o.
Vergi listesinde korkacak ne var?
Yazmadan önce bilgi ve yorumuna baş vurduğum kişilerden, onlarca yıldır bu işlerin içinde olan bir uzman bana “Burada suçlu aranıyorsa, isimlerini gizleyen iş insanlarından çok, artık çürüyüp dökülen iş ortamına bakılmalı” dedi. Aklıma enflasyonun kural ve etik değerleri de çürütücü etkisi geldi.
Ama neden her yıl daha çok isim gizlenmek istiyordu ve kimden gizlenmek istiyordu? Devletten veya hükümetten olamaz; zaten kayıtları tutan Hazine ve Maliye Bakanlığı.
O zaman kimden ve neden?
Bu işten anlayanlar şu yorumlarda bulunuyor:
-Kimi iş sahipleri, enflasyonun ücretleri giderek erittiği ortamda, çalışanlarının (ve örneğin sendikalarının) kendi kazançlarını öğrenmesini ve ücret artışı pazarlıklarında kullanmasını istemiyor.
-Bu rakamları devlet makamları biliyor ama örneğin siyasi partiler, dernekler, vakıflar, tarikat ve cemaatler, suç örgütleri bu bilgilere o kadar kolay ulaşamıyor. Bazı iş sahipleri bu grupların kendilerinden para talep etmesinden, ya da güncel argoyla “çökmesinden” endişe ediyor.
-Bir de son dönemlerde siyasi ya da sosyal bağlantılarla aniden zenginleştiklerinin göz önünde olmasını istemeyenler var ki o da “çökme” endişesiyle bağlantılı.
Şahıslar kadar kurumlar da
En çok kurumlar vergisini hangi şirketin verdiğini bilmiyoruz, kurumlar vergisi şampiyonu gizlenmiş; üçüncü ve beşinci de öyle.
Gizli olanlar dışında ilk ondaki bütün şirketler banka; sırasıyla Garanti, Yapı Kredi, Akbank, İş Bankası, Halkbank QNB ve Denizbank.
İsmini gizlemeyen -isteyen ama gizleyemeyen de diyebiliriz- şirketler arasında banka ve finans kurumları başı çekiyor. Kurumlar vergi listesinde de 38 şirket açıklanmak istememiş; bu da şimdiye dek görülmüş en yüksek sayı.
Ama zaten son üç yıldır ilk kez açıklanan vergi listelerinin de giderek -devlet yönetimindeki denetim ve hesap verebilirlikteki gerilemeye paralel şekilde- şeffaflıktan uzaklaştığı bir ortamdayız. Bu sürecin belirleyenlerinden birinin de hâlâ düşürülemeyen enflasyon olması önemli.
Baksanıza, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TÜİK’in enflasyonu yüzde 64,77 ilan etmesine sevinmiş, “Yüzde 65 bekliyorduk, azalıyor” diye demeç veriyor.
Saklanan mı, saklatan mı sorumlu bu manzaradan?