Türkiye, Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanacak barış anlaşmasına tam destek ilan etti. Bu konuda Türkiye ve Almanya dahil bazı Avrupa ülkelerinin dahil olduğu yoğun diplomatik sürecin son -ama belli ki sonuncu olmayacak- halkasına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 19 Şubat’ta Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i Ankara’da ağırlayışında tanık olduk.
İki Kafkas ülkesi arasında “Kalıcı barış anlaşmasının imzalanmasının bölge ve dünyada barış, huzur ve istikrar için yeni bir umut kaynağı olacağı şüphesizdir” diyen Erdoğan şunları söyledi:
“Karabağ’da işgalin sona ermesiyle birlikte bölgemizde kalıcı barış için tarihi bir fırsat penceresi açıldı. Bu fırsat penceresinin kapanmaması çok önemlidir. Ermenistan’ın uzun vadeli düşünerek stratejik bir perspektifle bu süreci değerlendirmesi gerektiğine inanıyorum. Üçüncü tarafları da süreci zehirlemek yerine yapıcı katkıda bulunmaya davet ediyoruz.”
Perde gerisindeki diplomasi
Erdoğan, muhtemel barış anlaşmasına destek verirken bu süreçte Türkiye’nin Azerbaycan’la “omuz omuza” hareket ettiğini de özellikle vurguladı. Buna rağmen bu sözlerde Azerbaycan’ı da uzlaşmaya teşvik eden bir yan var.
Neticede Erdoğan ve Aliyev’in basın toplantısından birkaç saat önce Azerbaycan Dışişleri Sözcüsü Ayhan Hacızade Ervivan’a bir Anayasa maddesi hatırlatmasında bulunmuştu. Ermenistan Anayasasında, 1993’te Ermenistan ordusunca işgalinden Azerbaycan ordusunun 2020 sonunda geri aldığı Karabağ hala Ermenistan toprağı olarak görünüyordu.
Aliyev, 19 Şubat’ta Ankara’da Erdoğan ile görüşmesinden iki gün önce 17 Şubat’ta Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un aracılığıyla Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüşmüştü. Erdoğan’ın “üçüncü taraflar” vurgusuyla kastettiği en azından bir ülkenin Almanya olduğu anlaşılıyordu. Bu görüşmeden bir gün önce de Aliyev yine Münih’te Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüşmüştü. Yani, Ankara ve Bakü arasında koordinasyon devam ediyordu.
Scholz’un aracılığıyla “görüşmelere devam” kararının çıktığı buluşmada Aliyev’in “sınırların belirlenmesi gereğini” vurgulamasının Paşinyan’ı memnun etmediği anlaşılıyordu.
Paşinyan’ın durumu zor
Bir yandan Rusya’nın Ukrayna Savaşı, diğer yandan Gazze Krizi ve ABD başta olmak üzere Batılı hükümetlerin diplomasi ağırlığını İsrail desteğine yöneltmeleri Erivan’ın Bakü’ye karşı umduğu desteği bulamamasına yol açıyor. Buna ek olarak Paşinyan yönetiminin, açıkçası Vaşington ve Paris’in dolduruşuna gelerek Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin hakkında tutuklama kararı veren Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkisini 1 Şubat itibarıyla tanıması, Moskova’nın tepkisine yol açtı.
Bunun üzerine Paşinyan 2 Şubat’ta Ermenistan Devlet Radyosundaki konuşmasında ülkesinin “Savunma ihtiyaçları için artık (yüzde 95’ten fazla bağımlı olduğu) Rusya’ya güvenemeyeceğini” ve ABD, Fransa, Hindistan ve Gürcistan’la Azerbaycan tehdidine karşı yeni bir güvenlik oluşumuna gitmesi gerektiğini söyledi.
Bunun üzerine Rusya, Ermenistan’ın tutumunun aradaki ilişkileri daha da olmuşuz etkileyeceğini ilan etti.
Aliyev’le buluşması ardından Münih’te Almanya’daki Ermeni toplumuna konuşan Paşinyan, bir diğer hassas konuya, Türkiye ile Azerbaycan arasında düşünülen Zangezur koridoruna değinerek 2020’de Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki üçlü bildiride bu konunun yer almadığını söyledi.
Azerbaycan kozlarını kullanıyor
Paşinyan belli ki ABD’de 5 Kasım 2024’de yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde, ABD’deki etkili Ermenistan lobisinin ve diaspora gruplarının yardımını ümit ediyor. Ancak atasözümüzde söylediği gibi, sayılı gün çabuk geçer. ABD’deki seçim heyecanı geçtikten sonra -artık Rusya’yla da müttefiklik ilişkisini tehlikeye atan- Ermenistan’ın Azerbaycan elinin daha da zayıflayacağı görülüyor.
Azerbaycan ise başta petrol ve İran’a komşuluğundan kaynaklanan coğrafi avantajını iyi kullanıyor. Evet, Ermenistan’ın da Zengezur koridoru üzerinden İran’a komşuluğu, İran ile Ermenistan’ın da yakın ilişkileri var ama ABD’nin bundan ne kadar memnun olduğu tartışmaya açık.
Hem Azerbaycan hem Türkiye’yle ilişkilerini geliştirmesinin Ermenistan’ın hem siyasi hem ekonomik yararına olacağı açık. Paşinyan ve destekçileri bu iradeyi gösterip, mevcut fırsatı kullanırsa Azerbaycan ile sürekli temas içinde olan Türkiye’nin de etkisini barış anlaşması yönünde kullanacağı görülüyor.