Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bundan böyle Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini öngörmeyen hiçbir anlaşma için masaya oturmayacaklarını söyledi. İddia edildiği gibi bir “Kıbrıs krizinden” söz edilemeyeceğini ve bir daha 2004’teki gibi bir oyuna gelmek istemediklerini söyleyen Tatar, Adadaki Türk ve Rum halklarının yan yana iki devlet olarak yaşayabileceği bir anlaşmayı amaçladıklarını söyledi. Marmara Vakfı tarafından İstanbul’da düzenlenen Avrasya Ekonomi Zirvesi toplantıları için Türkiye’ye gelen Tatar, YetkinReport’un sorularını yanıtladı.
“Kıbrıs Krizi” diye bir şey yok
– Sayın Tatar, BM bünyesinde Kıbrıs Krizinin çözebileceği iddiasıyla Ada’da yeni görüşmeler öngörülüyor. Siz buna tepki gösterdiniz. Nedenlerini açıklar mısınız?
– Kıbrıs Krizinden bahsediyorlar. Kıbrıs’ta 1974’ten bu yana çatışma olmadı. Birkaç münferit hadise dışında kimsenin burnu kanamadı. Bölgeyi kan götürüyorken Kıbrıs’ta neyin krizinden bahsediyorlar? 1960 anlaşması her şeye rağmen iyi bir anlaşmaydı, fakat 1960 anlaşmasını önce 1963’te Kanlı Noel saldırılarıyla, sonra da 1974’te Yunanistan’daki asker cunta ile işbirliği içindeki EOKA’cıların hükümet darbesiyle bozdular. Türkiye Barış harekâtı ile garanti anlaşmasından kaynaklanan tek taraflı müdahale hakkını kullandı, Kıbrıs Türk halkını korumak için.
Şimdi 1960 Anlaşmasından daha iyisi yapılabilir diyoruz.
Tatar: bir daha asla
– Bir Annan Planı deneyimi vardı. Yeniden birleşme zemininde o mu canlandırılmak isteniyor?
– 2004’te de bunun [anlaşmanın] bir imkânı vardı. Ama Avrupa Birliği bize de Türkiye’ye de büyük bir kazık attı. Kıbrıs Türk tarafı BM Genel Sekreteri Annan Planını onayladı. Buna göre KKTC üzerindeki ambargolar kalkacaktı. Kalkmadı. Rum tarafı reddetti ama ödül olarak AB’ye üye alındı. Biz bir daha bu oyuna gelmek istemiyoruz.
Artık Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini öngörmeyen hiçbir anlaşmada yokuz. Egemen eşitliğimizi yok sayan bir anlaşmayı görüşmeyeceğiz. İki devletli çözüm için özden gelen müktesep hak dediğimiz egemen eşitliğimizi talep ediyoruz.
– Daha önce siyasi eşitlik kavramı vardı. Egemen eşitliğin siyasi eşitlikten farkını nasıl tanımlıyorsunuz?
– Siyasi eşitlik federal bir yapı içerisinde olabilecek bir taleptir. Üç yıldır sürdürmekte olduğumuz siyaset, egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüzün teyidiyle resmi müzakerelere geçebileceğimiz yönündedir. Biz Kıbrıs Türk halkının ve Kıbrıs Rum halkının yan yana yaşayacağı iki devlet temelinde gerçekçi ve sürdürülebilir bir anlaşma istiyoruz.
Azerbaycan’dan memnuniyet
– Sayın Tatar, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ziyareti sırasında, sizi ülkesine davet etti, ama Kazakistan’dan davet gelmemişti Türk Devletleri Zirvesi için. Kırgızistan’dan gelecek mi?
– Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in bizi Temmuz ayında Şuşa’da düzenlenecek Türk devletleri toplantısına daveti bizim için memnuniyet vericidir. Bu KKTC’nin görünürlüğünün arttırılması bakımından önemlidir. KKTC Türk Devletleri Teşkilatının, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teklifiyle, oybirliği ile kabul edilmiş gözlemci üyesidir. Kazakistan ev sahibi oldukları zirveye bizi davet etmedi ve Rum tarafı bunu kendilerinin engellediğini öne sürdü. Kırgızistan’ın Ekim ayında yapılacak Zirve için davetini bekliyoruz. Azerbaycan’a memnuniyetle gideceğiz.
Tanınma kolay olmasa da…
– KKTC’yi Türkiye dışında tanıyan ülke henüz yok. Bu konuda bir gelişme olacağı ümidiniz var mı?
– Tanınma mücadelemiz kolay değil, fakat egemenliğe dayalı eşitlik temelinde bir anlaşmaya varılıncaya kadar KKTC’nin daha fazla görünürlüğünü, kabul görmesini ve ekonomik yapısını güçlendirmek çok önemli. Bu zemini güçlendirip, halkımıza gelecek umudu verebilecektir.
Bunun için çabalarımızı azimle sürdürmekteyiz. Türkiye yanımızdadır. Evet, bu ambargolar nedeniyle gençlerimiz zorluk çekiyor, sporcularımız zorluk çekiyor, bu gibi sorunlar var. Ama kendi topraklarımızda eşit ve özgür yaşamak istiyoruz.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar söyleşimizde özgüvenli, rahat bir izlenim verdi. Özellikle İngiltere ve BM bürokrasisi kaynaklı “Kriz” ve “çözüm” söylemi, bir yanda Rusya’nın Ukrayna’ya savaşı, diğer yandan İsrail’in Gazze operasyonunda gerçek anlamda kan gövdeyi götürürken ikna edici olmaktan uzak. AB’nin de Rum hükümetinin iş başında olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti üyesi olduğu sürece KKTC’nin tanınmasını engelleme ve ambargoları kaldırmama eğiliminde olacağı kestirilebilir. Bu gibi etkenlerin KKTC ve Türkiye’yi “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon” formülünden iki devletli anlaşma formülünü geliştirmeye zorladığı açık.