Türk lirası ABD doları karşısında 11 Mart Pazartesi günü rekor seviyeye düştü; 1 dolar bir ara 32 lirayı geçti. Aynı şekilde İngiliz Sterlini 41, Avro ise 35 lirayı aştı ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in tepki vermesine yol açtı.
Bunun görünür bir gerekçesi yoktu. Örneğin, Türkiye’nin dış ilişkilerinde, özellikle ABD ile bir çatışma ortamı yoktu. Aksine, Vaşington’da Amerikalı karşıtı Antony Blinken ile ortak açıklama yapan Fidan, ABD’yle yeni bir sayfa açma imkânı bulunduğunu söylemişti. Papa Francis, Ukrayna’yı Rusya’yla masaya oturmaya çağırırken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın barış görüşmeleri davetini adres gösteriyordu.
Fitch Türkiye’nin uzun vadeli yabancı para cinsinden borç notunu B’den B+’ya, görünümünü de durağandan pozitife yükseltmişti. Merkez Bankası (TCMB) rezervleri iyi durumdaydı. 31 Mart yerel seçimleri merkezi idareyi değiştirmeyecekti.
O zaman geçen haftadan bu yana dolarda yükselen sürekli artış ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uzunca bir açıklama yapmasının arkasında ne vardı?
Yayılan söylentiler
İstanbul’daki sermaye çevreleri bu artışın arkasında geçen haftadan bu yana piyasada yayılan “Erdoğan seçimden sonra Şimşek’i görevden alacak” söylentisinin payı olduğuna inanıyorlar.
Bu söylentinin seçim öncesi siyaset ve ekonomik havayı koklamak ve seçim sonrası tahminlerde bulunmak üzere Türkiye’de bulunan dış yatırım uzmanlarına dek uzandığını gözlemlemek mümkün. Geçtiğimiz günlerde görüşme imkânı bulduğum bazı uzmanların da Şimşek’in seçimden sonra gidip gitmeyeceği soruları sorduğunu gözlemleyip aktarmıştım. Üstelik bunu soranlar da doğruluğuna ihtimal vermiyor, çünkü bunun Türkiye’nin ekonomik krizden çıkış için Orta Vadeli Programdan (OVP) u-dönüşü anlamına geleceğine inanıyorlardı.
Aslında Şimşek’in 11 Mart’ta X hesabından ve İngilizce olarak yaptığı ayrıntılı açıklamanın da adresi, dış yatırımcıya da ulaşan bu söylentilerdi.
Şimşek’in şifreleri
Şimşek’in bu mesajında öne çıkan cümle, “döviz piyasasında yaşanan dalgalanmanın geçici” olduğuydu. Kısa sürede Anadolu Ajansı’nca Türkçe olarak yayınlan mesajda başka önemli unsurlar da bulunuyordu.
Öncelikle seçimden sonra da “program devam edecek” hatta yapısal reformlar hayata geçirilecekti. Nitekim Şimşek’in açıklamasında Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın “enflasyonla mücadelede mali politika desteği” talebine olumlu yanıt verildiğini de görüyoruz.
Reformların seçim ekonomisi nedeniyle şimdi yapılmadığı gerekçesi açıkça söylenmiyordu ama Türkiye’nin önünde “Orta Vadeli Program’ı uygulamak için seçimsiz uzun bir dönem” bulunduğunu söylemesi bunu içeriyordu.
Bu ise en azından OVP’nin geçerli olacağı öngörülen üç yıl içinde seçim öngörülmediği anlamına geliyordu. Şimşek’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olmadan böyle bir beyanda bulunması hayli uzak bir ihtimal. Şimşek “seçimsiz uzun dönem” derken 2028 seçimlerine dek geçecek süreci kast ediyor. Beyan, TBMM Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ın, Erdoğan’a bir kez daha Cumhurbaşkanı seçimine girmesi için Meclis kararıyla erken seçim formülüyle örtüşmüyor.
Öte yandan “seçimsiz dönemden” kasıt seçim ekonomisiyse bu Anayasa değişikliği amacıyla halk oylamasını da kapsıyor mu? Bu şimdilik ucu açık bir soru.