Seçim bitti. Seçim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hedeflediği gibi değil CHP lideri Özgür Özel’in istediği gibi bitti. Ama Erdoğan’ın önünde hala çıkış bekleyen bir ekonomik kriz var. Bu krizden çıkış için de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e emanet ettiği Orta Vadeli Program (OVP). Seçim bitti ama OVP devam etmek zorunda. Şimşek’in önündeyse dışarıdan yatırımcı cezbetmenin yanı sıra iki zorlu sınav var. Biri vergi reformu, diğer de kamuda tasarruf.
Şimşek, Uludağ Ekonomi Zirvesinde kamuda tasarruf için tarih de verdi. Enflasyonun düşmeye başlayacağı için verdiği tarihle aynı, yani Haziran’dan itibaren.
Şimşek 17 Nisan’da gittiği ABD’de Dünya Bankası ve IMF toplantılarına, G20 toplantılarına katıldı, çok sayıda yabancı yatırımcıyla görüştü. Dönünce ayağının tozuyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ayrıntılı bilgi verdi. Hemen ardından kamuda tasarruf genelgesi sıkı sıkıya uygulanacak ve makam araçlarından başlanacağı haberleri çıktı. Türkiye gazetesinde Yücel Kayaoğlu’nun haberine göre kamunun elinde 115 bin 904 taşıt bulunuyormuş. Biz bunların “makam aracı saltanatı” olarak gördüğümüz 13 bin 71’ini görüyoruz. Bunlara devlet memurlarının servis araçları dahil; onlara toplu taşıma kartı verilecekmiş.
Acaba Cumhurbaşkanlığı emrindeki uçaklardan da tasarruf edilecek mi?
Ya da kamu binalarından? Son 10-15 yıldır Ankara, çoğu yandaş müteahhitler tarafından yapılıp devlete kiralanan mini gökdelenler, saray yavrularıyla doldu. Örneğin, CHP’ye geçen belediyelerin ifşa ettiği saray yavrusu ilçe belediye binalarının, israfa giden borçların hesabı sorulacak mı?
Şimşek’in işi zor çünkü elindeki imtiyazdan olmak istemeyen siyasi ve bürokratik makam sahiplerinin direnişi şiddetlidir. Ama Şimşek bu sınavı verebilirse hiç değilse vatandaş acı ilacın sadece kendisine verilmediğini görür.
Şimşek’in önündeki diğer zorlu sınav vergi reformu.
Kamu gelirlerinin artırılmasının en meşru yolu vergiler. Ama toplanan vergilerin yüzde 60 kadarının tüketimden kaynaklı, KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler olduğu biliniyor.
Uygulanan dezenflasyon politikasının doğal sonucu zaten iç talebin, büyümenin, kar marjlarının azalması, şirket satışlarının, kapanmalarının artması; ekonominin “soğutulması”. Zaten sıkıntılı geçecek 2024’te acı ilaç nasıl adil dağıtılacak?
Konuştuğum üst düzey yetkili “Enflasyonun düşürülmesi zaten adaleti sağlayacak” diyor. Doğru, yarına çare, ama bugüne değil. Dar gelirli kesimi asıl etkileyen gıda tüketiminde KDV’nin yüzde 1 tutulacağını hatırlatıyor. Şimşek daha önce gelir vergisinin de arttırılmayacağını söylemişti.
Peki, vergi reformu ile ne anlaşılıyor, gelir nasıl arttırılacak.
Aynı yetkili ben daha konuyu açar açmaz “vergi affı yok” diyor; “Ne firma ne kurumsal bazda gündemimizde yok.” Vergi borçlarının yapılandırılmasıysa ancak mükellefin vergiyi ödeyemeyecek durumda olmasıyla mümkün olabilecekmiş. Siyaset ve bürokrasi üst makamları gibi iş dünyasında da bu “istisnanın” etrafından dolaşacaklara karşı Şimşek’in önlem almasında yarar var.
Vergi düzenlemelerinin iki koldan ilerleyeceği anlaşılıyor.
Bu yapılacaklar içinde yasal düzenleme gerektirenler var. Şimşek’in yönetiminde Hazine ve Maliye Bakanlığı yapılması gerekenleri hazırladıktan sonra -Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayına sunulmadan önce- AK Parti TBMM Grubunun onayına sunulacak.
Gerek vergi denetimleri gerekse istisna ve muafiyetlerin yeniden düzenlenmesi bahislerinde Şimşek’in asıl zorluğu AK Parti Grubu içinde çıkabilir. Lobilerin kendi çıkarları doğrultusunda AK Parti Grubuna yükleneceği şimdiden öngörülebilir. Grubun zaten seçim yenilgisinin bütün suçunu kendilerinden çok Şimşek’in emekli aylıkları konusunda direnişine bağlamaya çalıştıkları zaten biliniyor; sanki bütün kararlar Erdoğan’dan çıkmıyormuş gibi.
Ekonomik krizin sorumlusu Şimşek değil; “Ekonominin sorumlusu benim” diyen Erdoğan. Ama krizden çıkış için en sevimsiz ve zor işi Şimşek üstlenmiş durumda.
Öte yandan hem Erdoğan hem Şimşek’in bir yandan 2028’e dek seçim yok derken, Erdoğan’ın Anayasa değişikliğini gündemde öne çıkarıp CHP’nin desteğini almaya çalışır görünmesi var. Eğer Anayasa değişikliği halkoylamasına sunulacak aşamaya gelirse o da bir seçim sayılacak; bunu herkes biliyor.
Oysa haklın Anayasa değişikliği talebi yok, ekonomik krizden çıkış talebi var.
Belki de 31 Mart seçim yenilgisi ardından Erdoğan’da Anayasa tartışmasını sıkı ekonomik önlemler için bir sis perdesi gibi kullanmak istiyor. Olamaz mı diyorsunuz?
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…