13 Mayıs Pazartesi günü ‘Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ açıklandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın sunuş konuşmasından sonra Hazine ve Maliye Bakanı’nın açıkladığı paket dört bileşenden oluşuyor: Tasarruf artırıcı önlemler, harcama kısıcı önlemler, kamu yatırımlarını öncelik sırasına koyan, kısılan bazı harcamaları öncelikli yatırımlara yönlendiren önlemler ve alınan önlemlere uyulmasını sağlamayı amaçlayan bir izleme sistemi. Bu açıklamanın hemen ardından, 14 Mayıs’ta otoyol ve köprü ücretlerine zam yapıldığını öğrendik.
6 Eylül 2023’te açıklanan Orta Vadeli Program’da (OVP) 2024 yılında bütçe açığının GSYH’nin yüzde 6,4’ü düzeyinde gerçekleşmesi öngörülüyordu. Bu, bir yıl öncesine kıyasla, bütçede GSYH’nin yüzde 1’i kadar bir bozulmaya işaret ediyor. Hem bir yıl öncesine göre artıyor olması hem de yüksek bir bütçe açığı olması uygulanmakta olan programın zayıf taraflarından biri.
Üstelik TEPAV’ın 2 Mayıs’ta yayınlanan Bütçe İzleme Raporu’na göre, önlem alınmazsa bütçe açığının GSYH’nin yüzde 8,3’üne yükselmesi ihtimali vardı, ki bu oldukça yüksek bir değer. Yirmi yıldır yok böyle bir bütçe açığı.
Önlemler yaraya ne kadar merhem olacak?
Dolayısıyla alınan önlemleri öncelikle bu çerçevede ele almak gerekiyor. Soru şu: Önlemler yaraya ne kadar merhem olacak?
Ne yazık ki ne sunumda ne de Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın internet sayfasında bu soruya cevap var. Bu durumda konunun uzmanları ne diyor ona bakmak durumundayız. TEPAV’daki uzmanlar ‘Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ tam olarak uygulanırsa -iyimser bir tahminle- GSYH’nin yüzde 0,5’ine yakın bir iyileşme gerçekleşebileceğini tahmin ediyorlar. Bu tahmin otoyol ve köprü geçişlerine yapılan zamlardan gelecek etkiyi dikkate almıyor. Bütçe açığının ulaşabileceği büyüklük dikkate alındığında oldukça yetersiz ama hiç yoktan iyidir.
Ama durun bir dakika. Yakın geçmişte de benzer önlemler açıklanmamış mıydı? Sorunun yanıtı ‘evet’ şeklinde: 6 Haziran 2021’de de bir tasarruf tedbirleri genelgesi yayınlanmış. Mesela taşıt sayısının azaltılması, idari faaliyetlerin tanıtımlarının basımı yerine elektronik ortamda gerçekleştirilmesi, ithal araç alınmaması, hizmet binası, dinlenme tesisi ve lojman için arsa satın alınmaması ya da yeni kiralama yapılmaması… Acaba onlara ne kadar uyuldu? Bütçe açığına etkileri ne oldu? Hafta başında açıklanan tasarruf tedbirlerine neden yeniden ihtiyaç oldu?
KÖİ’lere verilen garantilerle ilgili önlem yok
Neyse… Yine olumlu taraftan bakayım. Bütçe açığının gittiği yer iyi değil; onu o yoldan döndürmek gerekiyor. Bu çerçevede, açıklanan önlemler hiç yoktan iyidir. Ama önemli eksikleri de belirtmeden geçmek olmaz. Neler bunlar?
Birincisi, kamu-özel iş birliği (KÖİ) projeleri çerçevesinde bütçeden özel şirketlere verilen döviz cinsinden ve döviz kuruna endeksli gelir garantilerinin azaltılmasına yönelik bir önlem yok. Bırakın böyle bir önlemi, konu üzerinde çalışılmakta olunduğuna dair bir şey de duymadık. Demek ki ya hukuki açıdan çok zor bir iş ya da siyaseten yapılabilir bulunmuyor. Belki her ikisi birden. Ama Mayıs 2023 seçimleri öncesinde ‘altılı masa’ tarafından açıklanan ekonomi raporunda bu soruna ilişkin yapılacaklar anlatılıyordu. Demek ki yapılabilecek bir iş; üzerinde durulmasında yarar var.
Gelir dağılımını gözeten önlemler de yok
İkincisi, yüksek gelir gruplarının vergilerinin artırılmasına yönelik gelir artırıcı bir önlem de yok.
“Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’nde” vergi gelirleri dışında kalan gelirleri artırmayı hedefleyen önlem de yoktu. Ertesi gün köprü ve otoyol geçiş ücretleri yükseltildi. Salt bütçe açığını azaltmak penceresinden bakınca, bir sorun yok. Ama hem dar gelirli açısından ek bir yük hem de taşıma maliyetlerini yükselterek enflasyona olumsuz bir etki söz konusu. Bütçe açığının düşmemesi seçeneğinin enflasyonu olumsuz etkileme derecesi dikkate alındığında zamlardan enflasyona gelecek etki sorun teşkil etmeyebilir. Ama yükün adil dağılması açısından bakılınca, yüksek gelir gruplarının vergi yüklerinin de yükseltilmesi gerektiği açık.
Üçüncüsü -ki yine gelir dağılımına ilişkin, yükün bir kısmı zaten enflasyonun altında ezilen memur kesimine yüklenmiş. İşe gitmek ve işten eve dönmek için kullandıkları servisler kaldırılıyor mesela. Ya da sosyal tesisleri ve lojmanları elden çıkarılıyor. Bu işler gerçekleşene kadar geçecek sürede lojman kiraları rayiç bedele yükseltiliyor.
Dördüncüsü, önlemler dışında kalan alanlarda yine ‘yuvarlak’ sözler söylendi; yapacağız, alacağız dendi. İyi olmuyor. Oysa ‘yaptık’ demek zamanı.
Bakalım adil yük dağılımını gözeterek bütçe gelirlerini artırmayı amaçlayan yeni önlemler açıklanacak mı?