Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, resmî açıklama yapılmamasında rağmen ABD Başkanı Joe Biden’in daveti üzerine 9 Mayıs’ta yapması beklenen Beyaz Saray ziyaretini ertelemişti ya… İki ki gitmemiş.
Bunu Türkiye’nin dün imzalayıp yürürlüğe aldığı F-16 satış anlaşmasıyla alakası nedeniyle söylemiyorum. Savunma kaynaklarından aldığım bilgilere göre zaten bir gecikme yoktu, “takvimine uygun olarak” ilerliyordu. Zaten biraz daha gecikse ABD’deki enflasyondan da kaynaklanan fiyat artışları nedeniyle 24 Ocak’ta açıklanan 23 milyar dolarlık anlaşmada zorluklar yaşanması da söz konusuydu. F-16 konusunu ayrıntılara vakıf oldukça ayrıca yazacağım.
Kongre’nin akıl ve vicdan dışı daveti
Ama “iyi ki gitmemiş Beyaz Saray’a” dememin nedeni 6 Haziran akşamı Vaşington’dan gelen bir açıklama. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 24 Temmuz’da ABD Kongresine, Senato ve Temsilciler Meclisinin ortak oturumunda konuşma davetini kabul etmişti. Davet hem Cumhuriyetçi hem Demokrat üyeler tarafından yapılmıştı. Davet sahiplerinden Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ve Senato’daki Cumhuriyetçilerin Sözcüsü Mitch McConnel’e göre Kongre böylelikle İsrail Başbakanına Hamas terörüyle mücadeleyle “bölge barışına katkıda” bulunurken aynı zamanda “demokrasiyi nasıl yaşattığını” anlatma fırsatı sunacaktı.
Bu Kongrenin şu anda G7 ülkeleri yönetimleri (ABD, Japonya, İngiltere, Fransa, Almanya Kanada, İtalya) dışında dünyanın dört bucağında Gazze’de on binlerce sivil Filistinlinin katlinden sorumlu olarak lanetlenen Netanyahu’ya eylemlerini şekere bulamak için verdiği dördüncü konuşma “fırsatı” olacaktı.
Böylelikle Netanyahu İkinci Dünya Savaşının simge isimlerinden, ABD-İngiltere stratejik Trans-Atlantik işbirliğinin mimarı olan dönemim İngiltere Başbakanı Winston Chruchill’i geçmiş olacaktı.
İnsanlığı aklı ve vicdanıyla alay etmenin çok ötesine geçen bir eylem bu: insanlığın akıl ve vicdanına hakaret.
Peki ya Beyaz Saray?
Kendisi de Yahudi olan “demokratik sosyalist” Senatör Bernie Sanders, “Savaş suçlusu Netahyahu’un” konuşturulacağı oturumu protesto ettiğini katılmayacağını açıkladı. Sanders, Johnson’a hitaben şunları söyledi: “Milyarder arkadaşlarınla bağış toplama yemeklerine katıldığınızda, güzel bifteklerinizi, istakozlarınızı ve diğer harika yemekleri yediğinizde lütfen Gazze’de açlık çeken çocukların fotoğraflarını hatırla.”
Kilit burada. İsrail lobisi mali sermaye gücüyle ve Netanyahu’ya verdiği tam destekle Kasım ayındaki Başkanlık seçimlerine gidilirken Biden ve rakibi Donald Trump’ı “Kim daha şahin?” oynatıyor.
Netanyahu’yu Kongre’ye davet edenler, Biden’ın da hazır Vaşington’dayken Netanyahu’yu Beyaz Saray’a davet etmesini istiyor. Hamas’ın 7 Ekim saldırısını takiben 18 Ekim’de Netanyahu’ya başsağlığı ve destek ziyaretinde bulunan Biden henüz İsrail Başbakanını Beyaz Saray’da kabul etmedi; geçtiğimiz Mart ayında da bu davetin “yakın zamanda olmayacağını” duyurdu. Ama Nisan ayında, Erdoğan’ın “gitmeyeceğini” açıklamasından kısa süre önce İsrail’e 26 milyar dolarlık askeri yardım paketini Kongre’ye sundu; Kongre de kabul etti.
Bir soru: Trump, Netanyahu’yla görüşeceğini açıklarsa Biden Beyaz Saray’ın kapılarını açar mı?
Akla ve vicdana hakaret
Biden bir yandan 3 Haziran’da ilan ettiği sözde “Barış Planını” kabul ettirmek için nafile çabasını sürdürüyor ve bunun da dünyada takdir toplamasını bekliyor.
En kalın hattıyla özetleyelim: Hamas elindeki bütün esirleri bırakacak, İsrail de ateşi kesecek.
Plana Hamas’tan önce itiraz eden İsrail oldu. İki ırkçı-şeriatçı koalisyon ortağı, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Milli Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir bunun Hamas’a yenildiklerini kabul anlamına geleceğini söyleyerek hükümetten çekilip Netanyahu’yu düşürme tehdidinde bulundular.
Ama Biden’ın talimatıyla CIA Başkanı William Burns ve Beyaz Saray’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Brett McGurk, Kahire, Kudüs ve Doha üçgeninde mekik dokuyor kabul ettirmek için. Dışişleri Bakanı Antony Blinken da haftaya kim bilir kaçıncı defa İsrail’de olacakmış.
Boşuna değil akla ve vicdanla alay etmenin ötesinde hakaret demiyorum.
Dün itibarıyla 7 Ekim’deki Hamas saldırısından bu yana öldürülen Filistinli sayısı 37 bini geçti. Gazze’deki Filistinliler su, gıda, ilaç, barınma yoksunluğu içinde ABD ve diğer G7 ülkelerinin sağladığı siyasi, mali ve askeri destek sayesinde İsrail saldırılarının hedefinde kalmaya devam ediyor.
Erdoğan ve NATO Zirvesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 Haziran’da Ankara’da Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ile ortak basın toplantısında “Ateşkes bir an önce sağlanmalıdır” diye tekrarladı; “İsrail’e katliamlarında cephane ve silah desteği veren ülkeler, artık bu suça ortak olmaktan çıkmalıydı.
Erdoğan, ABD Büyükelçisi Flake’in 9 Mayıs Beyaz Saray davetinin kısa sürede açıklanacağını söylemesinden kısa süre sonra ziyareti “programının yoğunluğu” gerekçesiyle ertelediğini duyurdu. Yoğun bir programı yoktu o günlerde. Gitseydi Beyaz Saray’da, Biden ve uluslararası basının önünde İsrail’i kınama, Filistin’e sahip çıkma “fırsatı” bulacaktı belki. Belki de Biden ve ekibi bu ihtimali dikkate alarak o davetten çoktan pişman olmuştu. Ama muhtemelen o fırsat bir işe yaramayacağı gibi Türkiye’nin NATO dahil siyasi çıkarlarına hizmet eden bir eylem olmayacaktı.
Önümüzde Vaşington’da yapılacak NATO’nun 75’inci yılı Zirvesi var. Zirve 9-11 Temmuz’da, Netanyahu’nun Kongre konuşmasından önce. Erdoğan o zirveye katılacak. NATO zirvesinden önce ya da sonra, Biden şayet davet ederse Beyaz Saray’a gider mi? Gitse mi iyi olur, gitmese mi? Belki de Kasım seçimlerini beklemek en iyisi.